1. hikaye 17. yüzyıllarda başlıyor.
    mevcut sermaye sahiplerinin gücünü kırmak isteyen devlet, ufak ufak gayrimüslimlere ticaretin kapılarını açıyor ve semirtiyor. ithalata dayalı ekonomide azınlıkların semirmeleriyse pek vakit almıyor haliyle.
    devlet, fransız devrimiyle, burjuva'nın ne tür bir tehlike arzettiğini idrak ediyor ve gayrimüslimlerden bu varlığı türlü yollarla kabzetmeye çalışıyor.
    istanbul'da subaylar, anadolu'da dinci takımı bu görevler için yüreklendiriliyor ve bir şekilde varlıklarının çoğu el değiştiriyor azınlıkların.
    işin ilginç yanı, istanbuldaki yeni burjuva pastanın geri kalanına da talip. ancak zaten haddinden fazla semirmiş ve tehlike arz eder olmuşlar. devlet, 2.abdülhamid ile yine atağa geçiyor, halifelik vurgusunu sağda solda yapmaya başlıyor ve anadoludakilerin yanına arapları da katmak için politikasına adını koyuyor 'ümmetçilik'...
    istanbul'un yeni burjuvasında subay asıllılar çok olduğundan daha stratejik davranıyorlar ve işi 'türkçülük' e vuruyorlar. böylece istanbulu ve devlet'in kalbini, geri kalan parçalardan soyutlayıp kontrolü ele alacaklar ki bunda da muvaffak oluyorlar.
    saray, anadolu'dan umudu kesince yalnızca araplara oynar hale geliyor ancak bu da ters tepiyor. arap milliyetçiliği peydah olmaya başlayınca işler iyice sarpa sarıyor ki o esnada 1. cihan harbi patlıyor.
    bu harp boyunca arap askerler hemen her cephede sonuna kadar kullanılıyor. özellikle suriye'den getirilen askerlerin çanakkale cephesindeki başarısı saray'a bir umut oluyor. bu esnada bizim 'türkçü' cephe de stratejik oynamaya karar veriyor. cemal paşa bu araplarla başa çıkmak için önerisini veriyor: ermenileri suriye'ye sürmek. sadece bununla da kalmıyor, ırak'taki aşiretlere de suriye'nin kuzeyini vaad ediyor ve yanına alıyor. işte bu günlerde 'işid' olarak adlandırılan gruplara destek veren aşiretlerin hemen hemen hepsi o zamanlarda cemal paşa vaadini izleyen aşiretlerdir. talepleri de kendilerine vaad edilen ve kan dökerek hak ettiklerine kani oldukları bu topraklardır. güncel haritaya bakarsanız net olarak çıkıyor zaten ortaya.
    konumuza dönelim. bizim aklıevvel 'türkçüler' başlıyorlar ermenileri toplamaya. zaten yıllardır radikalleştirilmiş ermenilerin doğu'da ruslarla işbirliği yapmış olması da çıkacak sesleri kesmeye yetiyor. (bkz: hedefimiz filistin, yükümüz insanlık) mottosuyla döküyorlar yüzbinleri önlerine. hem rus ilerleyişine yerel desteği kesecekler hem de arap milliyetçiliğiyle boğuşur hale getirecekler bu toplumu. ancak işin hesapta olmayan iki tarafı var:
    1. harp durumu
    2. devlet'in hali hazırda yıkılmış olduğu
    devlet yıkılmış ama bunu dile getiren yok. yıkılmış bir devletle bu çapta bir deportasyonu başarılı bir şekilde yapma şansı sıfır. ki zaten öyle bir hezimetle sonuçlanıyor ki bu iş; 'soykırım' dememek için 80 milyon şahit lazım...
    sermaye dediğin su gibidir. her kaba girer, her şekli alır. osmanlı'da bu iki şekil eksenli oldu ve bizim 'türkçülük' kılıfına bürüneni baskın çıktı. osmanlı'nın ardılı olan yüce devletimiz de bu politikaların zaruri sonucudur.
    dincilerin 2. abdülhamid'i bu kadar sevmesi bir tesadüf eseri değil, dinci takımları yağmaya sevk ederek semirtmiştir. memleketteki mevcut 'irtica' takıntısının temelleri de bu çekişmelere dayanmaktadır. ermenilerin 'soykırım' olarak yaptıkları tanımlama da başlarına gelen şeylerin sebeplerini vaktinde kavrayamamaları ve olan biten anlam verememeleri olmuştur. uzun zamandan beridir, atalarının başına gelen bu vahim olayları sömürerek güzelce ekmeğini yemektedirler, orası ayrı.

    ne zaman bu olanları kalabalıklar kabul edebilir? veyahut kabulünün bu topluma ya da ötekine bir yararı olacak mı? cevap hayır tabii ki. ne bizde mevcut olan halk bundan bir anlam çıkarıp yüzü kızaracak ne de tezgahı kurmuş ermeni diasporası mağduriyetlerinin ekmeğini bu denli efektif yiyeceklerdir.

    her zamanki gibi, olan masum canlara oldu ve geçip gitti.

    ilginç olacak olansa şudur. devletin en zirvesinden, bir gün : - bunlar, islam halifesini baskı altına alıp susturmak suretiyle ermeni kardeşlerimize şöyle şöyle yaptılar. evet! bunu da yaptılar.pirüpak alnımıza bu kara lekeyi vuranlar işte bu zihniyettir...- gibi bir cümle duymak olasılığıdır. bu hikaye'nin ekmeğini yemesi gereken bir kişi daha var. hepiniz biliyorsunuz kim olduğunu.
    t