• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.63)
hamlet - william shakespeare
hamlet shakespeare'in yalnız kendi ülkesinde değil, başka ülkelerde de yazıldığı 1601 yılından bu yana en çok oynanan, en çok başka dile çevrilen ve en çok tartışılan oyunudur. bunun nedeni de yalnızca olay örgüsü, karakter, oyun dili ve benzeri ve dramatik öğeleri şaşırtıcı bir ustalıkla bir araya getirmesi değil, insan denen varlığı olanca ruhsal karmaşıklığı ile yaşam sahnesinde eşsiz bir oyuncu gibi canlandırabilmesidir.


  1. "bir esinti uğruna, şan olsun diye,
    mezara gidiyorlar yatağa gider gibi.
    birkaç dönüm yer savaşıp alacakları,
    orduların kılıç oynatmasına elvermez,
    ölülerin gömülmesine yetmez bir avuç toprak."
  2. bu oyunu okuduktan sonra bir de mina urgan ın shakespeare ve hamlet kitabını okumak gerekir. bu sayede oyun içinde anlam veremediğiniz bir çok sözün gerçek nedenini öğrenirsiniz ve oyuna hayranlığınız artar. mina urgan'ın bu kitabı altın kitap'lardan çıkmıştı. yıllarca yeni baskısı yapılmadıktan sonra nisan 2014'de yapı kredi yayınları yeni baskı yaptı.
  3. edebiyat ve tiyatro sanatı terimlerine hakim olmadığımdan baştan bu konuda kırabileceğim potlar için özür dileyerek tanımımı yapıyorum; sheakspeare’in yazdığı tiyatro oyunu.

    105-110 sayfalık oyun hakkında 500 sayfalık inceleme kitapları, akademik makaleler, analizler yapılmış bu yüzden spoiler kısmının biraz riskli subjektiflik içereceği kanaatindeyim.

    ingilizce özgün adından da anlaşılacağı üzere bir trajedi oyunu: the tragical history of hamlet, prince of denmark.

    ingiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak görülür. hamlet’i sheakspeare’in yazmadığı, asıl eserin thomas kyd tarafından yazılmış metni kaybolmuş ur-hamlet olduğu, italya’nın o dönemki özgüllüğünü taşıyan özellikleri de yansıttığı için italyan bir yazar tarafından yazıldığı ya da aynı sebeplerle aslının ispanyol bir yazar tarafından yazıldığı gibi hakkında spekülatif tartışmaların yapıldığı bir eser.

    spekülatif tartışmalar bir yana, eserin içerisinde kuzey avrupa masallarından, fransız, ispanyol ve italyan kaynaklara, antik yunan dönemi anlatılarından roma devleti zamanına, ingiltere’ye değin geniş bir çeperde izler var.

    yazıldığı tarihi (burası da tartışmalı ama: 1598-1603 yılları arasında), o zamanki bilgiye ulaşma imkânını düşündüğümüzde, bu kadar farklı kaynaktan beslenerek oluşturulan o dönem için en uzun tiyatro oyunlarından biri sayılsa da, böylesine kısa bir hikâyede bunları hikayenin içerisinde özümsetmek bence, iz bırakan bir başarı. oyun içerisinde ayrıca bir oyun daha oynanıyor. gonzago’nun öldürülmesi hikayesi, bu da o zaman kadar yapılan oyunlar açısından bir yenilik yansıtıyor.

    bahsedilmiş, güzel bir çevirisini bulmak en önemli husus. çünkü oyunun tamamına yakını şiirsel bir anlatıma sahip, en basit diyaloglarda bile bu hissediliyor. çevirilerde de şiirsel anlatımın etkisi sağlanmış ama çoğu yerde uyakları sağlamak adına bir eksiklik hissi veriyor. ingilizcem böylesine bir eseri hakkını vererek anlayabileceğim seviyede olmadığından türkçe çevirisi ile okudum.

    !---- spoiler ----!

    konu, tamamen ironik, şiirsel, zeki ve alaycı ifadelere sahip hamlet karakteri üzerinden kurgulanmış. ancak, claudius, fortinbras, horaito, polonius, laertes, gertrude, ophelia ve hatta hayalet baba hamlet karakterleri üzerinden ayrı ayrı hikayeler oluşturulabilir, o merakı uyandırıyor.

    hamlet’in özellikle aklını kaçırmış numarası yaptığı bölümlerdeki hazırcevap, nüktedan ve ironiyle bezenmiş kopuk ama taşı gediğine koyan imalarından çok keyif aldım.
    ...
    (amcası ve annesinin babasının ölümünden kısa bir süre sonra evlenmesine yönelik)
    horatio
    doğrusu biraz çabuk oldu bu düğün!
    hamlet
    ekonomi, horatio, ekonomi!
    cenaze sofrasında sıcak yenen yemekler, düğün sofrasında soğuk verildi.
    ….

    kral
    yeğenimiz hamlet nasıllar, iyiler mi?
    hamlet
    çok iyiler, çok iyiler. bukelamun misali, hava yiyip umut içiyorum, iğdiş horozlar bile bundan daha iyi beslenemez.
    kral
    bu karşılık benim anlayacağım cinsten değil. benim aklımı aşıyor bu sözler.
    hamlet
    benimkini de doğrusu!


    olmak ya da olmamak meselesi, şahit olduğu kirli olaylardan dolayı aklında ve yüreğinde bastıramadığı isyanının doğrultusunda gitmek, her şeyi pahasına gerçeği göstermek, ayna olmak, intikam almak ya da duruma rıza gösterip, gösterişli hayatının yokluğunda kaybolmak.

    özellikle gösteriş, mübalağa ve süse karşı eleştirel duruşu, yardımcı ve askerleriyle arasına hiyerarşik mesafe koymak istememesi ve mezarkazıcının yanında ölü insanların kafatasları ile yaptığı konuşmalarda hamlet’in, hayatın gelip geçiciliğine vurgusu ve insani değerleri ön plana çıkarma gayretinin yansıtıldığını düşünüyorum.

    yalnız, ölüm anında nesiller boyu devam edecek ölümsüzlüğün sanatsal bir iz bırakılarak sağlanabileceğine inanan hamlet’in telaşı da görülüyor. çünkü hamlet tiyatroyu “dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup olmadığını ortaya koymak” olarak tanımlıyor ve horatio’ya olanları anlatması için yaşamasını salık veriyor.

    mezarkazıcıların, inanç, zenginlik ve yoksulluk konularına ilişkin kendi aralarında ve sonrasında hamlet ile yaptıkları konuşmalar ise açık bir şekilde sistem eleştirisini yansıtıyor.

    freud, hamlet karakterinin oedipus kompleksinden müzdarip olduğunu ve bu nedenle intikam olayının sürüncemeye bırakıldığını söylemiş. bence bu biraz zorlama bir tespit olmuş çünkü hamlet devamlı suretle hayran olduğu babasına yapılan haksızlığı ve annesinin bu haksızlıkta ciddi bir payı olduğunu söylüyor. ve intikam duygusunu körükleyen asıl kopuşu amcasının babasını zehirlediğini öğrenmesiyle yaşıyor.

    ilk perdede, acele edilmiş bir evliliğin yaratmış olduğu olmamışlık hissi, hayalkırıklığı ve babasının matemini yaşıyor hamlet. horatio ile yaptığı konuşmada da öcünü almak için emin olmanın gerekliliğini, yer ve zamanın uygun olmasını söylüyor. nitekim, hayaletin söylediklerinin gerçek olduğunu gonzago’nun ölümü oyununda kralın verdiği tepki ile teyit ediyor.
    ...

    "... çünkü doğruluğun gücü güzelliği kendine benzetinceye kadar, güzelliğin gücü doğruluğu bir kahpeye çevirebilir..."

    hamlet

    !---- spoiler ----!
    ozee
  4. william shakespeare'in hala yeni yorumlar katılabilmesi nedeniyle eskimeyen oyunu.
    son yıllarda izlediğim yorumlar içinde en özgün bulduğum ise istanbul devlet tiyatrosu'nda (bkz: bülent emin yarar) 'ın tek kişilik performansıyla sahnelenen ve ışıl kasapoğlu'nun yönettiği hali.
    düşünün; üzerine birçok kitap yazılmış, yıllardır hemen her ülkede sahnelenmiş ve normal şartlar altında kalabalık bir kadroyla sahnelenen bir eseri tek kişilik bir metne çeviriyorsunuz ve ortaya muazzam bir iş çıkıyor. burada dramaturgun da büyük başarısı var elbette. zeynep avcı nasıl kalkmış bu işin altından bilemiyorum ama sırıtan hiçbir şey yok metinde bence.
    velhasıl, tiyatro iyidir.
    izleyin derim ilk fırsatta.
  5. hikayede kötü sayılabilecek, katil kralın yancısı adamın bile böyle konuştuğu, şiirlerle konuşulan shakespeare eseri.

    "şu öğütlerimi yaz kafana...
    düşüncelerinin ağzı,dili olmayacak;
    aşırı hiçbir düşüncenin ardına düşmek yok
    teklifsiz ol, bayağı olma;
    dostlarının arasında denenmiş olanları
    çelik halkalarla bağla yüreğine.
    ama her zıpçıktı,acemi çaylak arkadaşı da
    el üstünde tutup elini kirletme.
    kavga etmekten sakın,ama ettin mi de
    öylesine et ki; korksunlar senden.
    herkese kulağını ver, sesini verme.
    herkese akıl danış, kendi aklını sakla.
    kesenin elverdiği kadar giyin,
    zengin ama gösterişsiz olsun giydiğin,
    sakla vücudunun en güzel yerlerini sevdiğine
    ne borç ver, ne de borç al , çünkü borç vermek
    çok kez hem paranı yitirmektir hem dostunu,
    her şeyden önce de kendi kendinle doğru ol
    o zaman , gece gündüze varır gibi,
    sen de aldatmaz olursun kimseyi..."
  6. hamlet karakterinin çayın içinde çözünen bir şeker gibi yavaş yavaş kendinden kopuşunu, başka biri oluşunu izlemek oldukça keyifli ve çok farklı bir deneyimdir.

    shakespeare'ın yanlışlıklar komedyası eserinin temelini oluşturan 'ikişer ikiz' kuramını hamlet'e de dayatan çokça akademisyen ve araştırmacı olmuştur ancak bu iddialar çoğunlukla vasıfsız kalmış, çoğunlukça geçerli görülmemiştir.
  7. sevgili ofelya, ben vezin-mezin bilmem.
    ben oflarımı sokamıyorum kafiyeye.
    lakin seviyorum seni, sen,
    ofelya’yı of! of! of! elveda! ...
    hamlet hamlet kaldıkça senin hamletin olan hamlet.”
    “canım ophelia, beceriksizim şiir yazmakta,
    içimdekini kalıba dökme sanatım yok,
    ama çok, her şeyden çok seviyorum seni,
    inan bana ve tanrı’ya emanet ol.
    canı teninde kaldıkça sevginle yaşayacak,
    hamlet...

    ........

    sevgisinin kepaze edilmesine,
    kanunların bu kadar çabuk yürümesine,
    kötülere kul olmasına iyi insanın
    bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
    kim ister bütün bunlara katlanmak
    ağır bir hayatın altında inleyip terlemek,
    ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
    o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
    ürkütmese yüreğini?
    bilmediğimiz belâlara atılmaktansa
    çektiklerine razı etmese insanı?
    bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
    düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
    yürekten gelenin doğal rengini.
    ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
    yollarını değiştirip bu yüzden,
    bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
    ama sus, bak güzel ophelia geliyor.
    peri kızı dualarında unutma beni,
    ve bütün günahlarımı.
  8. insanların yalnızca "to be or not to be" kısmını bildiği, devamı daha da harika olan bir tirada sahip shakespeare eseri.

    "olmak ya da olmamak, işte bütün sorun bu!
    düşüncemizin katlanması mı güzel
    zalim kaderin yumruklarına, oklarına
    yoksa diretip bela denizlerine karşı
    dur, yeter demesi mi?
    ölmek, uyumak sadece!
    düşünün ki uyumakla yalnız
    bitebilir bütün acıları yüreğin,
    çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
    uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
    çünkü, o ölüm uykularında
    sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
    ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
    bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
    yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
    zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
    sevgisinin kepaze edilmesine
    kanunların bu kadar yavaş
    yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
    kötülere kul olmasına iyi insanın
    bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
    kim ister bütün bunlara katlanmak
    ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
    ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
    o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
    ürkütmese yüreğini?
    bilmediğimiz belalara atılmaktansa
    çektiklerine razı etmese insanları?
    bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
    düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
    yürekten gelenin doğal rengini.
    ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
    yollarını değiştirip bu yüzden
    bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."
    jimi
  9. üsküdar tekel sahnesinde yarim ile izlediğim, bülent emin yarar'ın tek başına sergilediği tiyatro oyunudur. o günlere keşke geri döne bilsem bunca acıyı tekrar yaşamaya razıyım. seni tekrar göre bilmek için ben tüm acıları yaşamaya razıyım. eskiden ne kadar şahane bir hayatım olduğunu bilmek istemiyorum, sensiz zira yaşamak zaten hayli zor.