1. hepimizin hayatın içinde fiziksel bir çekim hissederek kafamızda işaretlediğimiz ve gerçek anlamda tanımasak bile bir şeyler hissettiğimize kendimizi inandırdığımız insanlara karşı, sanki her şey stratejik bir oyunmuşçasına yaptığımız hamleler.
    fakat bazen içten bir ses diyor ki bunun böyle olması istediğin şey değil. hayatıma öyle biri girsin, o kişi benim için o kadar özel olsun ki; tüm bu stratejik hamlelerin, daha az seviyormuş gibi yapmanın, önce kim söyledinin, kimin kaç kere seni seviyorum dediğinin vb. bir önemi kalmasın. o kadar çok seveyim ki bunların hepsi gözümde anlamsızlaşsın. o kadar saf bir sevgi olsun ki taşsın içimden, gidip söyleyivereyim. ama karşılık beklediğim için değil; sadece ne kadar özel olduğunu bilsin diye.
    tabi gerçek hayatta çok ütopik geliyor böyle bir durum. bir insanın bir insana karşı bu kadar saf bir şeyler hissedebilmesi. yapabilen varsa bile ben yapamam, asla hissedemem gibi geliyor. ama aşkın ideası böyle bir şeydir herhalde.
  2. ileride hoşlanılan kişiyi yeni sevgilisi ile el ele görmeye sebep olabilir.
  3. "bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır."
    sigmund freud
  4. sigmund freud'un şu sözünü aklıma getiren davranış; 'bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır.'
  5. kaçan kovalanıyormuş dediler, görmezden gelmek de bir çeşit kaçmak deyip allah ne verdiyse görmezden geliyorum. hadi bakalım. kovalanmazsam sizden bilirim!