1. yoruldum. öğrenmekten usandım. herşey para, para önemli. tanrımı kaybettiğim için pişmanım. artık inanmak imkansız.
  2. az evvel bir şarkı çaldı ,evet o şarkı. yine bi bacaklarım titredi. çok uzun zaman geçti üstünden ,çok da sular. seneler geçmesine rağmen kinim azalmamış da artmış ,nefretim arşa değmiş. dilerim ki şu ömür yolunda tek yoldaşın çektiğin acılar olsun ,üstüne güneş doğmasın, mutluluk da hep başkaların da gördüğün bir şey olsun. sen kötü bir insansın.
  3. 4 senedir yurt dışında yaşıyorum ve yaşadığım yeri çok seviyorum ama parasal sıkıntılara daha fazla ailemi mecbur edemeyeceğim ,işe gitsem de yetmiyor, yetişmiyor (euro inanılmaz bir hal aldı) okulum daha da farklı bir hal aldı.insanlarla sürekli mutlu konuşuyorum enerjim yüksek ama rol bile yapamıyorum ne hissettiğimi unuttum üzülüp kızdığım çok oldu her şeye şimdi ne kadar tepe taklak olacaksa olsun sanki içeri giremiyor ruhumdan. buraya geldiğimden beri çabalıyorum elimde artı sadece yaşanılanlar ve deneyimler(değersiz değil tabii) ancak yetemiyor bana ve bunca şeyden sonra türkiye ,
    tekrar.
    sud
  4. mutsuzum. olur olmaz insanları kırıyorum çünkü mutsuzum.
  5. bu başlığı cidden bir defter gibi hayal ettim. kalın parşömen yaprakları olan bir defter. mesela tom riddle'ın günlüğü gibi. hatta direkt o canlandı gözümün önünde. sonra başına geçtiğimi düşündüm. oturdum masaya, aldım elime kalemi ve yazmaya başladım. aynı harry'nin yaptığı gibi. tanıştım defterle. sonra dedim ki "sana içimi dökmeye geldim." o anda defterin sayfaları hızla dönmeye başladı ve bana en uygun yeri buldu defter. karanlık anılarım, kör hayallerim ve dilsiz düşüncelerim için en uygun yeri seçti bana. biraz dikleştim masada, defterin üstüne doğru eğildim ve içimdeki kanı kustum. gerçekten kan aktı. sayfalar, masa, her yer kan oldu. üstüm başım... hatta kullanmaya gerek duymadığım kalem bile. sonra ağlamaya başladım, hıçkıra hıçkıra, bağıra çağıra. o kanlı sayfalara başımı koydum, ellerimi masaya vurarak tek bir şeyi sordum. neden?
    gözyaşlarım yanaklarımda kurumaya yüz tuttuğunda kaldırdım başımı ve aynada yansıyan suretimi izledim. saçlarımın düzensiz bukleleri kan olmuş, yüzüm kan içinde, gömleğim de öyle, resmen pisliğe batmışım. sonra yüzüme baktım. kızarmış yanaklar, şişmiş dudaklar... sıra gözlerimde. kan toplanmış, bir ağlayınca bir de uyanınca karşılaştığım o yeşil renge bürünmüşler. normalde kimsenin fark etmediği bir eladır gözlerim sadece bu iki anda tehlikeli bir yeşile bürünürler, koyu bir yeşil. irislerimdeki kasların kasılmasını izledim bir süre. sonra yine düşündüm, bu yeşilin iki anlamı var, ya bittim ya başlıyorum. başlamayı seçtim. kalktım masadan, aldım elime bir bez önce kalemi temizledim, sonra masayı ve en son defterin kapağını. birinci aşama bitti. ikinci aşama saçlarımı yıkadım, üstümü değiştirdim ve sonuncu aşamaya geldim. defterin yaprakları... baktım kan yer yer kurumaya başlamış ama bazı yerlerde hala taze, ıslaklığını görebiliyorum. bu anda içimdeki iyi şeyleri akıtmaya başladım, satırların temizlenmeyi hak edip etmediğini sorgulamadan. çünkü ben satırların niteliğine bakmam, onları temizlemem gerek, kötü olsalar bile, bunu hak etmeseler bile temizlemem gerek, iyi şeyler vermem iyi şeyler yazmam gerek.
    peki bunda başarılı oldum mu?
    bilmiyorum çünkü hala temizleme aşamasındayım. umarım o kanlı gömleği tekrar üstüme geçirmem. umarım tekrar dökmem kanımı çünkü bu seferki ölümcül olur, bu sefer beni bitirir.
    dediğim gibi ben sadece temizlemeye çalışıyorum satır ayırt etmeksizin.
  6. patatesli börek yaptım ama dünyanın yükü sırtlarındaymış gibi yıkık oldular, oysa ki bir öncekiler ne kadar da mücadeleci börekler olmuştu.
  7. ah be sözlük pek çok şeye sesim kısılıncaya kadar itirazım var diye bağırmak istiyorum ancak tek yaptığım şey avaz avaz susmak.
  8. içimi döksem, dağlara taşlara sığmaz akar...
  9. istediğinde sonlandıramadığın, devam etmesini istediğinde devam ettiremediğin kontrolün sende olmadığı bir hayat ve zaman kavramı... içini dökmek isteyen biri daha var, belki de birileri.
  10. bugun cok zor bir gun oldu benim icin.uzun zamandir sehir disindaydim,alismisim yogunluga,gezinmelere.bir anda evdeki sakinlik balina kuyrugu gibi carpti.hafif dalgalanma oldu,sarsıldım.
    cok çıkmak istedim delice yağan yağmura.beraber danslar yapmaya.ama sanki arkadan biri tutuyormus gibi zimbalandim oldugum yere.
    otururdum boyle bir banka.denizin en sonlandigi yere dogru bakardim.minnak cocuk sesleri gelirdi arkadan.huzur duyardim,guvenli hissederdim.ilk defa iki tekerlikli bisiklet surermis gibi.basarmis hissederdim belki kendimi.
    uzaklardan bir ucak süzülürdü.sanki bir an onun icinde olup kendime bakarmis gibi hayaller kurardim.
    icime cekerdim en derine tertemiz havayi.
    simit kemirirdim belki en kavrukundan.ustume dokulen susamlari toplardim parmagimla birer birer.
    belki yapardim sanki hic yapamayacigimi dusunurken belki olurdu hic ihtimal olmazken yaratirdim belki o şansı kendime hic yuzdelik yokken oluru yoktu belki de oldururduk ya biz ben ve kendim