1. hayvan gibi adamı bile muma çevirecek yaratık. benim maceram da bu sene başladı.

    şöyle ki, uzun zamandır "ya eve bir kedi alsam" triplerinde gezinirken, bir gün bir arkadaşın kedi almak istediğini belirtmesiyle gaza geldim. bunla beraber bir gazla hayvan barınağına gideceğiz ama zaten küçük şehir olması hasebiyle barınak diye bir şeyin varlığından dahi kimsenin haberi yok. telefondan google maps'i açıp arattırdım okulun civarında bir hayvan barınağı gözüküyor ancak okul şehir dışında, hiçliğin ortasında bir yerde. "taksiye atlayalım, götürsün yakınmış zaten" dedim, bindik taksiye hayvan barınağı diyorum adam yüzüme bakıyor. yanlış anlaşılmasın, bu bakış "nerede olduğunu bilmiyorum" bakışı değil, "hayvan barınağı ne demek" bakışı. neyse abi dedim sen sür ben telefondan haritaya bakarak tarif ederim. demez olaydım, bir yere doğru gidiyoruz ancak baya az ileride bir köy görünüyor, dağların arasına doğru yol alıyoruz. taksimetre anbean atmaya devam ediyor. 4. kere aynı yerden geçtiğimizi farkettiğimde, taksimetrenin de disko topu gibi dönmesinin verdiği gazla "aha burası inelim biz burda" demiş bulundum. taksinin arkasından bakakaldığımız bir yokluğun ortasında ağzının mırıldanmasından arkadaşın bana esaslı sövdüğünü anlamıştım. dolaşa dolaşa epeyce bir zaman geçtikten sonra odun kıran orta yaşlarda bir adam görmemiz adeta umut ışığı oldu, amcaya barınağı sorduk, gösterdi, yakınmış zaten. barınağa girdik. bir tane veteriner var, o kadar koca barınakta tek allah'ın kulu yok. selam verdik kedi sahiplenmek istiyoruz dedik. adam önce şaşırdı, sonra durumu idrak etti sonra iki tane kedi getirdi, zaten başka da kedi yokmuş, bu gariplerim de nasıl yakalandılarsa artık. kedilerden biri diğerine göre daha büyük, çirkin beyaz birşey ama yüzünden hüzün damlıyor yerlere. öteki daha ufak oyuncu neşeli güzel bir kedi. ben çirkin beyaz olanı alıcam dedim arkadaşa, bir kedinin surat ifadesi müslüm gürses'e benzer mi? benziyor işte, anlamlandıramıyorsun, 4 aylık kedi hayatın sillesini yemiş gibi. neyse uzatmayayım aldık kedileri, veteriner aşıları yapalım hemen bekleyin dedi, aşıları vururken bize aşı takvimlerini anlattı, sonra da "dış parazitler sizin sağlığınız için onları yaptırın, iç parazit aşılarını yaptırmasanız da olur" diyince ben bir kıllandım, zira çok veteriner sıfatı yoktu abimizde. neden diye sormuş bulundum, "iç parazit olmayınca en fazla kedi ölür size bir şey olmaz, gelirsiniz yenilerini veririm" dedi. şaka mı acaba falan diye yüzüne bakıyorum, yok adam ciddi. neyse aldık kedileri o kendi evine götürdü ben kendi evime, yemek verdim, kum falan aldım kısa sürede uyum sağladı, o meczup görüntüsü yüzünden sürekli kediyi seviyorum yemek falan vermeye çalışıyorum ama çok sonraları anlayacaktım ki kedinin duruşu öyleymiş, üzgün değilmiş. git gide alıştı eve oyunlar oynuyor, geziyor, ne yesem aynısından yemek istiyor falan bilindik şeyler. bir süre sonra canımı sıkmaya başladı, bunun yüzünden evde hiçbir şey yiyemez oldum. sürekli musallat, karnı aç da olsa tok da olsa illa yapışıyor. bir gün dışarıya çıkmaya hazırlanıyorum, evde de simit kalmış, peynir falan var ufaktan bir kahvaltı yapayım dedim. kahvaltımı rahat rahat yaptım sofrayı topladım falan, bir anda kafama dank etti, lan dedim kedi musallat olmadı bana? nerede acaba diye tüm evi aradım, yok. en son balkona bakıyorum, acaba köşelere mi pusmuş diye, karşı binanın çatısını yapan bir usta var, o seslendi kedini mi arıyorsun diye. "evet" dedim. "he, atladı o ya" dedi. ne demek atladı diyorum, aşağı atladı diyor. bir deparla aşağı koştum yazık korkmuş bir de, lan dedim sen nasıl 4. kattan atladın da sapasağlamsın? aldım kucağıma, yukarı çıkarana kadar bana bağırdı, muhtemelen kedicede çok ağır küfürler etti, neden bana sahip çıkmıyorsun diye. sonra evde barıştık. gel zaman git zaman kedide çok afedersiniz bir osuruk problemi baş gösterdi. ama öyleböyle değil, kedisi olan bilir bunlar osurduğu zaman kapı pencere falan açmak kar etmiyor, komple evi karantinaya almak lazım, öyle leş bir koku. bir iki de değil yarım saatte bir bombayı atıveriyor. evde oturamaz oldum bunun yüzünden, vaktimin çoğu balkonda geçiyor. bir gün iki tane arkadaşım geldi eve, kediyi görünce de kızların böyle artık annelik içgüdüleri mi kabardı ne olduysa sürekli kedi seviyorlar, kedi sevme sırası yapacaklar nerdeyse. bizim manyak karnı da okşanınca o rahatlık içinde bir koydu gene kokuyu, aman yarabbi, koku değil o başka bir şey. o durumda da anında şüpheli şahıs ben oldum. "kedi yaptı ehe ehe" desem, "aa bak hem osuruyor hem de minicik hayvana bok atıyor" diyecekler iyice rezil olacağım diye sesimi de çıkaramadım. beni rezil etti manyak. meğerse mamadan yapıyormuş değiştirince düzeldi. benim çirkinle günler geçerken bir gece atm'den para çekmeye çıktım. bir kedi bağırtısı geliyor inceden, arkaya bir baktım ufacık, belki de 15 günlük bir kedi oturmuş açlıktan bağırıyor. evdeki kedi beni eğittiği için sağolsun, içim cız etti. bir de yavruya biri tekme mi attı araba mı vurdu bilinmez, yüzü kan içinde, aldım eve getirdim, temizledim, yaralarını falan sildim besledim, sabah da veterinere götürdüm. o günden beridir bu ikisi benim evimde kalıyorlar, çok çektirdiler şimdiye kadar bana ama kedi sahibi olmak başka bir şey, resmen eğitiyorlar seni, imkanınız varsa besleyin, en azından sabretmeyi öğretirler size.
  2. bir van kedisine sahibim, adı vera. ölen kardeşinin başında ağlarken buldum. minicikti. saldırıyor, korkuyordu. 5-6 saat sonunda güvenini kısmen kazandım ve eve getirdim. şimdi 6 aylık, dibimden ayrılmıyor, benimle uyuyor, kokum olan her şeyi sahipleniyor. dünyanın en saf sevgisi. en güzel hissettireni. asla küsmüyor, uzaklaşmıyor. seni çok seviyorum vera, beni terk etme.
  3. ilginç bir aurası olan, aşığı nefret edeninden çok olan, bir tanesini sevmenin diğerlerini de sevmeyi koşulsuzca beraberinde getirdiği,her daim kazanacak olan hayvan.
    bak hayvan deyince kendi kendime irkildim. kedi o kedi.
    ssri
  4. insanlardan çok çekmiş olan canlılar.
    - antik mısır'da kutsal kabul edilmişler, öyle ki bir kedi öldüğünde mumyalanmış ve kedinin sahibi olan aile yas tutmuştur.
    - ortaçağ zihniyetindeki avrupa'da kara kediler uğursuz sayılmıştır. sevilmemiş ve kendilerinden korkulmuştur.
    - satanist özentisi geri zekalılarca sözde ain yapmak için katledilmişler, türlü türlü eziyetlere tabi tutulmuşlardır.
    - ailelerinden doğa ve hayvan sevgisi nedir öğrenmemiş çocuklarca kuş lastiği vasıtasıyla gözleri çıkartılmış, kuyruklarına teneke kutu ve hatta maytap bağlanmış ve işkence edilmiştir.
    - bu aptal ve sevgi nedir bilmez çocukların büyümüş versiyonlarınca da yol kenarında kendi halinde otururken tekmelenmişler ve kaçarken arabanın altında kalarak ölmelerine neden olunmuştur.
    - güya hayvan sevgisine sahip bazı köpek sahibi varlıklarca da sırf eğlence için köpeklerine boğdurtulmuşlardır. kısacası öteki tarafta çok kişinin cehennemde güzelce kızarmasını sağlayacak canlılardır.
  5. köpekler; bu insanlar bana bakıyorlar, besliyorlar, beni seviyorlar her halde bunlar tanri olmali diye düşünür, kediler ise bu insanlar bana bakıyorlar, besliyorlar, beni seviyorlar her halde ben tanriyim diye düşünürlermiş.
  6. bizim sokakta bir teyze var, etraftaki tüm kedi köpekleri topluyor. evinin önünde 30 civarı kedi 6-7 köpek var. arada geçerken sohbet ediyoruz, kediler gelip ayaklarıma sürtünüyor falan. köpekler zaten dolmuştan iner inmez üstüme atlıyor.

    neyse teyze bir yavru kedi bulmuş, internete koymuş, yuva arıyormuş. dedim acaba ben mi alsam, teyzeye de sordum ama bakamamaktan korkuyorum sevgili sözlük. böyle bir dünyaya kedi yavrusu getirmek ist... pardon bu başka bir şeydi.

    şaka bir yana da sorumluluğu, bakımı falan korkutuyor biraz. almayı bakmayı da çok istiyorum. ne yapsam bilemedim. kedi de çok güzel bu arada.

    kediyi sahiplenmek isteyen olursa da haber versin. ben almazsam başka bir yuva bulunmuş olur.

    teyzeyi sahiplenmek isteyenler olursa söyleyeyim teyzenin evi barkı var.

    güncelleme: ben alıyorum kediyi.
  7. isk
  8. eskisinden yani zühre'den ayrıldım, şu an hürrem'le seviyesiz bir ilişkimiz var.

    zühre manyaktı, psikopattı. sürekli kaçıyor, asla sevdirmiyor ve tehditvari şekilde tıslıyordu. 1 ay geçti hala durum öyleydi. her tavsiyeye de uydum, oynatmaya çalıştım, elimden yemek yedirdim ama yok alışmadı. hatta kediyi aldığım teyze "yakala sen onu, kucağına al sev, alışır." dedi. gittim ben de yakalamaya bildiğin boğuştuk, en sonunda elimi çok fena ısırıp kanattı. ben de vazgeçtim artık.

    ertesi gün komşu çocuk geldi. durumu anlattım, kendisi yakalamaya çalıştı. çocuğun elini parçaladı, o boğuşma esnasında kendimi elimde yastıkla kediyi boğmaya çalışırken buldum.

    baktım yakalanmıyor, kedinin tüm mamasını kafese koyup beklemeye başladım. kafese girince hemen kafesin ağzını duvara doğru çevirip içeri hapsettim. içerde kendini parçalıyor, beni tırmalamaya çalışıyor falan... sonunda götürdüm teyzeye kurtuldum.

    şimdi hürem'le cıvık cıvık bir ilişki içindeyiz. daha ilk gece yatağa geldi yanıma yattı. evde peşimden hiç ayrılmıyor, nereye gitsem ayağımın dibinde. bilgisayarla uğraşırken de gelip kucağımda uyuyor ya da üstümü başımı tırnaklıyor.

    hepsinin huyu, suyu farklı bunların azizim. eğer kedinizle mutlu değilseniz, zorlamayın. size kedi mi yok?
  9. antik mısır'da adları "mau" olan kediler toplum içinde kutsal olarak görülüyordu. haşarı böcekleri kontrol etmek ve kobra gibi yılanları öldürmek özellikleri olan kediler bir zerafet sembolüydü. kedi tanrıça bast korunma, doğurganlık ve anneliği temsil ediyordu.

    el üstünde tutulan bir hayvan olan ve toplum ile din içinde önemli bir yeri olan kedilerden bazıları insanlar için yapılan mumyalama işlemlerine tabi tutuluyorlardı.

    yunan tarihçi herodot'un yazdıklarına göre bir yangın sırasında insanlar, kediler alevlerin içine dalmasın diye kediyle alevlerin arasında duruyordu. ayrıca evlerindeki kedi öldüklerinde insanlar sanki bir akrabaları ölmüşçesine yas tutuyorlar ve kayıplarını belirtmek için kaşlarını traş ediyorlardı.

    bir kediyi kazayla olsa bile öldürürseniz cezası ölümdü.

    kaynak: wikipedia
  10. annesini kaybetmiş ve yeni doğmuş bir tanesi; sığınacak bir yer bulduğu umuduyla kafasını boynuma gömüp,o çok hafif mırlamasıyla uyuyakaldıktan sonra beni huzura kavuşturmuş, iliklerime kadar çaresizliğini hissettirmiştir.