• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.39)
kinyas ve kayra - hakan günday
"hiç uykum yok. hiç uyuyamıyorum. domuz gibi içiyorum. ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. sabaha beş saat var. annemi düşünüyorum. nerededir şimdi? aynada kendime bakıyorum bazen. ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. bileklerimdeki otuz dört dikiş. medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. ve sırtımı kaplayan, tanrı'nın yüzü. bilmiyorum... hızlı yaşadım. ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! ama hayattayım.kayra, bir gün bana 'mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti." (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. hakan günday iyi bir yazar. muhtelif sözlüklerden ve sanal alemden takip edebildiğim kadar iyi, kaliteli ve kafa dengi bir insana benziyor. mutlaka öyledir ve fransa’da kazandığı ödül sonrası gelecekte de edebi ve estetik açıdan daha güzel romanlar yazacağını ümit ediyorum.

    bu kitabı geçtiğimiz haftalarda yenice bitirdim. ne var ki bu ilk roman hakkında çok olumlu şeyler yazamıyorum. bunun iki sebebi var. benim açımdan bu iki sebep aynı zamanda iki farklı perspektife yaslanıyor.

    bakış 1:
    ben edebi esere brecht- lucacs tartısması açısından bakan bir adamım. velhasıl ister toplumcu olsun ister toplumcu olmasın gerçeklik benim için çok önemli. bu bağlamda, kinyas ve kayra romanı dünyanın hiç bir yerinde, yaşanan hiç bir tarihinde yaşanmış veya yaşanmakta olan herhangi bir sosyal pratiğe tekabül etmiyor. kitabın öyle bir derdi de yok zaten. ama yazarın salt şahsi hayallerini yansıtan bir kurmaca da estetik olarak olumlanacak bir öğeye sahip olamıyor maalesef.

    burada gerçeklik derken, fantastik, gerçeküstü, soyut metaforlara, hayal ürünü/kurgusal kahraman/antikahramanlara vs karşı çıktığım falan sanılmasın. kafka nın `die verwandlung` adlı romanı muhteşem bir romandır, estetik gerçeklik tartışması bağlamında...

    konu ile ilgili, daha anlaşılır olması açısından bir alıntı yapmak istiyorum.
    “…sakın yalnızca bir düş görmüş olmayaydım. her şeyi bir kez daha gözümün önünde canlandırmayı denedim. o zaman anladım ki, işittiğim her sözcük – ister imgelemimden çıkmış, ister gerçekten konuşulmuş olsun – tamamı tamamına gerçeklere uymaktaydı…” köprü - b.traven / oda yayınları 1976

    bakış 2:
    gerek varoluşçuluk(sartre, camus), gerek nietzschevari beckett, kafka nihilizmi, gerek beat kuşağı (burroughs, ginsberg, kerouac), gerek bukowski, vb bağlamında yer altı edebiyatının önde gelen eserleri ile mukayese açısından da olmamış bir eserdir, kinyas ve kayra…

    fazlasıyla acemice ve ileri derecede özenti.

    örneğin hiç bir türk yer altı elemanı marijuana kelimesi kullanmaz. esrar der, cıgaralık der, tek kaatlı der, çift kaatlı der, nane mollar der. ama marijuana demez.

    buna benzer çok fazla sırıtan, insanı gerçeklik duygusunan uzaklaştıran özenti adlandırmalar, betimlemeler, metaforlarla dolu. farklı mecralarda çoğu arkadaşın altını çizdiği janjanlı cümleler ve aforizmalar meselesine girmiyorum bile.

    sonuç olarak ayakları oldukça havada, acemi işi bir ilk roman.

    ha arkasındaki kocaman emeği, alınterini görmüyor değilim. saygı duyuyorum. sırf bu yüzden ve hakan gündayı beğendiğim ve takdir ettiğim için okudum zaten.

    konunun ciddiyetini çok fazla bozacak ama bir de şu var, aklımı kurcalayan...
    romanın adında sanki bir hinlik var gibi.
    isimlerdeki harfleri karıştırıp yeniden deneyince ortaya şöyle bir şey çıkıyor
    kinyas: yansik
    kayra: yarak
    bu da sadece benim gıcıklığımdan oluyor herhalde