1. gerçek sevginin bittiği yerde bütün utanmazlığı, hoyratlığı,
    sevimsizliğiyle fuhuş başlıyordu.

    f.m.dostoyevski
  2. dedemin vefat edişi 28 yıl olmasına rağmen anneannemin dedeme söylediği geliyor aklıma.

    "ikimizi bir kefene saralar
    bir kabirde sır olalım sevdiğim.."

    abbas sayar der ki, "toprak, hayatı sevdirir. sonra unutturur." evet, sevgi önce hayatı sevdiriyor. sonra ise unutturuyor.
  3. bir canlı yada cansızın gelişimine yönelik aktif ilgi denebilir.

    insan açısından ele alırsak, çocukken yoksunluğu hem bireysel hem de toplumsal her türlü sorunun kaynağı çok çok büyük ihtimal.

    çocuk sevilmediğinde bunu dolaysız olarak yaşıyor. bu, çocuk açısından dehşet verici bir durum. bir korunağı yok. çevresinde ebeveyn dışında bunu sağlayabilecek bir başkası da bulunmuyorsa travma çok büyük. çocuk bu sebeple ölebilir. yada maruz kaldığı "sevgisizlik şiddeti"ni zihninde tersine çevirerek hayatta kalabilir.

    nasıl mı; bilinçli olmayan bir şekilde zihninde "annem babam beni sevmemekte haklı, ben sevilecek bir çocuk değilim, hatta olumsuz bir varlığım ama ilerde yapacağım şeylerle sevgilerini kazanabilirim, güzel olabilirim ve o zaman yaşadıklarım da güzelleşir" diyor ve temeli böyle kodluyor. yani çocuğun temel ihtiyacını vermeyerek çocuğa işkence eden ebeveynler "haklı", "doğru" vs. diğer yanda tek masum ve doğal varlık olan çocuk suçlu, kötü, kaka.

    bu manevra bir çocuk için zorunlu. çünkü güvenilmez ve sevgisiz bir anne-baba (yada yerine geçmiş kişiler) çocuğun bu gerçeklikle yaşayabileceği bir şey değil. ilerki yaşlarda bu kodlama temelinde değişik varyasyonlarıyla insanlar çıkıyor karşımıza; kendisinden vazgeçerek anne babalarının sevgisini almak için onları (yada onların yerine koyduğu eşi/sevgilisini) sürekli memnun etmeye çalışanlar, sorunu olduğunu bütünüyle reddedip sorunu dış düşmanlarda arayıp hatta bunu yaratanlar, neye isyan ettiği belli olmayan asiler, konformist olarak iyi durumda olduğunu sananlar, bir şeyleri devirerek düzelme olacağını düşünüp umutlarını devam ettirmeye çalışanlar, içsel öz suçlamanın reddi için "yüksek mevkiler"i hedefleyenler, intiharlar, cinayetler, cinnetler, savaşlar vs. vs.

    temelinde hep bu var; sevilmemiş ve bu sevilmemişliğin "suç"unu bir zihinsel manevra ile kendinde bularak hayatta kalmış ama bunun karşılığında kendinden nefret etmek durumunda bırakılmış çocuk. tek suçlu olmayan ve ama kurguyla tek suçlu haline getirilmiş çocuk.

    bu bahsettiklerim düşünceyle kavranabilecek mekanizmalar değil. anlama ayrı kavrama ayrı. kavranmak isteniyorsa bu söylediğim yerlere inmek, bu yaşantıları içinde "görmek" gerekiyor. o dehşet, o temel sevgisizliğin acısı içerde tekrar yaşantılanmalı. bunun etkilerinden kurtulmak, doğallığına kavuşmak yada bütün bu süregelen dünyadaki manyaklıkların ne ve nasıl olduğunu anlamak isteyen ve belki sonrasında etkin manada dünyaya katkı sağlamak isteyen buraya doğru gitmek durumunda.
    a man
  4. kendinden ne kadar verirsen, kendini ne kadar feda edersen "bu sevgidir artık" diyebilirsin? bilmiyorum.

    göl gibidir, kaç damla suyla oluşur bilinmez, ama orada durur.
  5. aşkın tek kişilik olmasına karşın, en az iki kişilikli ve ekseriyetle çok kişiliği bünyesinde ikamet ettiren beşeri yaratılış hislerinin bütünün imamesi. coşkun, aşkın, sırnaşık bir his değil, müsterih, sakin, ılıman, tekin bir histir. salt beşerin beşere hissi bir karşılığı değil, beşere ait tüm yaşamsal donatılar için de pekâlâ geçerlidir. bu hissin imtiyaz sahibi yürektir ve yürekte başlayan bu his yürek sınırları içinde kalır. eylemsel olarak bir tebessüm, bir ağırlık, bir göl ruhaniyeti, su üstünde salınan yaprak gibidir. çıldırışı, bağırış ve isyanı söz konusu değildir. iyi aile çocuğudur. tutku da değildir. çünkü demlenen bir his değildir.
  6. bu aralar çokça ihtiyacım olan şey.
  7. kimi sevgilisini sevgisi karşılığında satın alır.
    kimi zamanını ve emeğini harcar.
    kimi parasını.
    ha para, ha emek. ne fark eder vicdan masturbasyonundan başka.
    sevgi emek de değil.
    ne yani ben emek, para ve sevgi sarf etmezsem sevmeyecek misiniz?
    haklısınız, sevmiyorsunuz. bu da sizin kaliteniz.
  8. sevgi öylesine geniş,zengin bir duygu ki.

    kimi zaman,küçük bir çocuğun gülümsemesinde,
    kimi zaman,bir kedinin yaklaşıp bacaklarınıza şımarıkca sürtünmesinde,
    kimi zaman,bir köpeğin dilini çıkarıp hızlıca size doğru koşmasında
    kimi zaman,minicik bir uğur böceğinin parmağınızın ucunda yürümesinde,
    kimi zaman,bir yağmurun ardından yeşilini koyulaştırıp uzamaya çalışan kısacık bir otta
    kimi zaman,bir dost sohbetinde karşılıklı kaldırılan kadehte.
    kimi zaman,biriyle göz göze gelindiğinde,damarda hızla akmaya başlayan kanda
    kimi zaman,ateşli bir gecenin sonunda,sevdiğini koklayarak,kucaklaşarak uyumakta
    sanırım dünyayı asıl ayakta tutan şey bu duygu.
    umarım dünyadaki sevgi azalmaz,her geçen gün artar.
  9. 《sevgi》temelde insanların zaaflarını, zayıf yönlerini kabul etmektir, onların tanrılar gibi davranmalarını beklememektir. bu beklenti merhametsizliktir. çünkü onlar tanrılar gibi davranamayacaktır ve o zaman sen önyargıların içine düşeceksin ve onlar da kendi öz saygılarını yitirecekler. tehlikeli bir şekilde onları sakatlamışsındır, onurlarını zedelemişsindir.
    (bkz: osho)
  10. ayrılsan da onun mutlu olmasını yürekten isteyebiliyorsan onu gerçekten sevmişsin demektir.
    papa