1. verdiğiniz paraya değecek olan mekan. mesela ben bir yere oturup 1 bardak çaya vereceğim 2 lira yerine 4.5 lira verip en az 3-4 bardağa denk gelecek çayımı içip, istediğim kadar oturuyorum. sessiz sakin ders çalışmak içinde uygun bir yer.
  2. ara sıra işyerinden birkaç arkadaşla gittiğimiz kahveci. kahvelerimizi alıp oturduğumuzda değişik düşüncelere dalıyoruz. misal bir abimize, siyasi görüşünden mütevellit, o bardak eline yakışıyomu abi diye takılıyoruz. bir diğer arkadaşın sipariş verirken havalı havalı grande demesinden kendimizi ortama yabancı hissetmiyoruz. başka bir arkadaşım bardağı altı liradan günde bin bardak felan içler dışlar çarpar genelde. bende hep bu vayt çaklıt moka bi harika dostlar derim.
  3. 2 gün önce uğradığımda sırada önümdeki kız karamel sosu bozulmuş olduğu için kahvenin yenisini istedi, dün çok fakir bir çocuk elinde o kızın isminin yazılı olduğu kahveyi mutlu ve huzurlu bir şekilde içerek yürüyordu. yanındaki kardeşine de tattırıyordu hatta. şimdi bozuk bir ürün çöpe atılmıyor da fakir bir çocuğa veriliyor, yani onun midesi çöpten daha mı değersiz oluyor? es geçilemeyecek kadar büyük bir hata yaptığını gördüğüm kafedir.
  4. tek bir siparişle sabahtan akşama kadar oturabileceğiniz hatta sipariş vermeden de saatlerce oturabileceğiniz kendimi çok rahat hissettiğim yer.
  5. bodrum şubeleri gelen müşterilerine bozuk param yok deyip para üstü vermiyor, olay bugün yaşandı, gelen herkese denen bozuk param yok, para üstü veremiyorum.bir de iptal edince siparişinizi size küçümseyerek bakıyorlar, vaktim olsa zabıtaya şikayet edip o yüz ifadenizi görmek isterdim ama ne yazık ki vaktim yoktu.
  6. mobil uygulaması bütün kişisel bilgilerinizin erişimini istiyor. karşılığında da bir kahve hediyesi veriyor.
  7. yıllarca ismimi sorduklarında soranın yaka kartında ki ismi söyledim. 2 metrelik 100 kilonun üzerinde sakallı bir adam adını soran nilsu'ya adının nilsu olduğunu söylüyor. haliyle ufak tersleşmeler yaşanıyordu. sonra onu bıraktım, abdülmuttalip, abdülkerim, murtaza, gıyasettin gibi isimlere geçtim. bu aşamada elektriklenme üzerinde isim olan kredi kartını uzatınca yaşanıyordu. gözler kısılıyor falan. nasıl olsa kahve gözümün önünde hazırlanıyor. içeride ya da göremediğim bir yerlerde hazırlansa yapmazdım. içine tükürürler falan neme lazım.

    en sonunda, son 3-5 yıldır benim verdiğim isimler sonucu baristalarla aramda oluşan garip gerilimden sıkıldım ve yoruldum. artık kendi adımı veriyorum.
  8. benim için asla oturup bir kahve içip sohbet edeceğim mekan olamadı kendisi. o kadar kalabalık ve yapay ki. aslında herkesin şikayet ettiği mevzular. lakin buna rağmen insanlar seviyor böyle şeyleri..

    ben tchibo severim. çekilmiş kahvelerini, ve basit kalabalığın seviyorum. bir de adını söylemekte zorlanmadığım kahvelerini..
  9. ne olduğunu bildiğim bir yere oturmak istediğim zaman oturduğum, gözümde ne olumlu ne de olumsuz büyütmediğim kahveci. avantaj ve dezavantajları var her yer gibi
  10. eski ceo'su howard schultz'un starbucks'ı küçük bir zincirden bugüne taşıma hikayesi ve yaşam öyküsü bir hayli ilginç. ne kadar büyüyebilir ki denilebilecek, doymuş bir sektörden çok da kaliteli olmayan ürünlerle büyük bir pazar yaratmış. 2020 yılında da abd başkanlık seçimlerinde demokrat parti adayı olması gündemde.

    konunun özüne dönersek, zincir halinde yapılan üretim -satışın mevcut üretim teknikleri ile özellikle yeme içme alanında kaliteli olabilmesi aslında işin doğasına aykırı. starbucks ve benzeri zincirlerin de aslında en büyük handikapı bu iken bu zincirler biz tüketicilere işin bu kısmını unutturup olayı kaliteli bir tat almaktan pr ile etiket almaya indirgiyorlar. mesela binlerce kilometre ötede üretilmiş kahve çekirdeğini uzun süre korumanın tek yolu gereğinden fazla kavurmak olduğundan starbucks'ta gayet acı bir kahveye on liralar veriyor ancak içine konulduğu bardağın amblemi ile bu acı tadı beynimizin damağımıza unutturmasına izin veriyoruz. yeteri kadar ısrarlı olan tüketici için bir süre sonra damak da artık "gerçek" lezzeti aramaktan vazgeçiyor, hatta unutuyor. müthiş bir illüzyon...
    mesut