1. favorim budur

    cumhuriyet'in ilanından sonra, istanbul'da bir resepsiyon verilir. tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir. davet güzel bir şekilde devam etmektedir, fakat ingiliz ataşesi olan binbaşı'nın bakışları mustafa kemal'in gözünden kaçmaz.
    bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir. ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir. yaver mustafa kemal'e şöyle der:
    – paşam; kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana mustafa kemal'in çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi.
    bunun üzerine mustafa kemal şöyle der:
    – git sor bakalım babasının çanakkale'de ne işi varmış?
    wtf
  2. falih rıfkı atay- çankaya kitabından alıntıdır:

    bir gün müslüman memleketlerinden birinde (mısır’da) bağımsızlık davası için çalışan liderlerden biri, mustafa kemal’i görmeye gelmişti. kendisine:
    —bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz? diye sordu. olabilecek şey değildi ama, insan yoklamalarını pek seven mustafa kemal:
    —yarım milyonunuz bu uğurda ölür mü? diye sordu.adamcağız yüzüne baka kaldı:
    —fakat paşa hazretleri yarım milyonun ölmesine ne lüzum var? başımızda siz olacaksınız ya... dedi.
    —benimle olmaz, beyefendi hazretleri, yalnız benimle olmaz. ne zaman halkınızın yarım milyonu ölmeye karar verirse o vakit gelip beni ararsınız.
  3. baktım yazılmış mı diye,sanırım yazılmamış.

    winston churchill mekandan hafif sarhoş çıkmıştır.

    gazeteci ; sayın churchill sarhoşsunuz!

    churchill ; evet ve sen de çirkinsin. yarın ben ayılacağım ancak sen hep çirkin kalacaksın.
    kg
  4. bu anlatacağım anektodu doğrulatabilecek bir belgem ya da delilim yok. şilili dostlarımın yalancısıyım deyip aktarayım:

    70'li yıllar. şili'de halk askeri diktatörlük altında inim inim inlemekte. işkenceler, faili meçhuller, ölümler, hak, hukuk, adalet ara ki bulasın. augusto pinochet (şili'de salvador allende hükümetini askeri darbeyle 11 eylül 1973'de deviren katil general ve ülkeyi 1990 yılına kadar yöneten zorba diktatör) resmi bir ziyaret için bolivya'ya gider. bütün resmi erkân sıraya dizilmiş. bolivya devlet başkanı, erkânı augusto pinochet ile tanıştırıyor. sıra denizcilik bakanına geliyor. işte başlığa konu olan konuşma burada geçiyor:

    bolivya devlet başkanı: bu da denizcilik bakanımız señor ....

    augusto pinochet: hahaha memnun oldum sayın bakan. ama bolivya'nın denize kıyısı bile yok. neden denizcilik bakanlığınız var?

    bolivya denizcilik bakanı: şili'de de adalet yok ama adalet bakanlığınız var sayın başkan.

    not: sahi türkiye'de de adalet bakanlığı diye bir kurum vardı değil mi?
  5. ...tansu hanım'ın bir yanında salih sümer, diğer tarafında eşi özer çiller oturuyor.
    salih sümer politikaya hep ile başlayıp, shp ve dyp ile devam etmişti ki şimdi chp'de.
    son derece esprili bir insan olan salih bey eski mesleği kamyon şoförlüğü olduğu için kamyoncu salih lakabı ile anılırdı.
    yemekte mönü gelir ve herkes gibi salih sümer de listeyi açar ama yabancı dil bilmediğinden sadece öyle bir bakar.
    bunu hisseden tansu çiller gülümser ve sesini yükselterek şöyle der:
    --salihciğim kapat sen o mönü listesini
    --sayın başbakanım kapatayım da aç mı kalayım?
    --aç kalma ben ne yersem sen de onu ye...
    --vallahi tamam başbakanım. ama sizin yediğiniz bir şeyi asla yemem!
    --neyi yemezsin salihciğim?
    --özer bey'inkini yemem.. -->> [bence türk siyasi tarihindeki ilk thug life budur]
    büyük masada gözler faltaşı misali açılır ve ardından müthiş bir kahkaha tufanı kopar ki tansu hanım da bu tufana eşi bile birlikte katılır.

    (kaynak: takkeli firavunlar ve büyük siyasi sırlar / sabahattin önkibar, s.57-58)