• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.43)
uçurtma avcısı - khaled hosseini
emir ve hasan, kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen emir'le hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: emir, ünlü ve zengin bir işadamının, hasan ise onun hizmetkârının oğludur. üstelik hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, hazaralara mensuptur.

çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. sovyetler işgali sırasında emir ve babası ülkeyi terk edip california'ya giderler. emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. her şeye rağmen arkasında bıraktığı hasan'ın hatırasından kopamaz.

uçurtma avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan uçurtma avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.

uçurtma avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...


  1. yaşanan sıkıntılarına rağmen özellikle de verilen hayat mücadelesi içerisindeyken insanın bir başkası için en zor şartlarda bile neler yapabileceği masıl fedakarlıklarda bulunabileceğini gösteren bir kitap...kardeşlik kavramının kan bağı olmadan da olabileceğini gösteren göş yaşartıcı bir kitap
    yildo
  2. rusya'nın afganistan'daki işgali sırasında, iki erkek çocuğu arasında geçen olayları anlatan bir kitap. bin muhteşem güneş'in kardeşi sayılır.
  3. !---- spoiler ----!

    ne güzel insansın hasan ! senin gibi bir dostum olabilecek mi acaba..

    !---- spoiler ----!
  4. emir karakterinin, her insanın hayatında en az bir defa tecrübe ettiği "kişisel kıyamet"ini geçmişiyle yüzleşerek yaşayıp sohrab'ı kurtarmak her şeyi göze aldığı an necip fazıl'ın "çile" şiirini akla getirir: "kustum öz ağzımdan kafatasımı!"

    kustum, öz ağzımdan kafatasımı.
    bir bardak su gibi çalkandı dünya;
    söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
    al sana hakikat, al sana rüya!
    işte akıllılık, işte sarhoşluk!
  5. beğeni hiçbir suretle genellik kazanmaz. yetkinlik, estetik bakış gibi unsurlar beğenide etkili kavramlar olarak görülebilir. diğer bir taraftan, altkültür, underground, karşı-kültür gibi edebi/sanatsal formlar da estetik kaygı ile yetkinlikten söz edilebilir yalnız, "ki bu benim tamamen şahsi fikrim;" bu kitabın yazarı iğrenç bir sapık ve olayların tamamı yanlı anlatılmış. aşağılık şerefsiz midemi bulandırmaktan, kendine lanet okumaktan başka bir şey düşündürmedi okurken. kitap hiçbir suretle objektif düşünce içermiyor. kişisel iğrenç fantezilerini para kaygısı ile bütünleştirip, pek kimsenin bilmediği toprakları nefretle işlemiş yazar müsveddesi. bir de filme alınmış tabi. alınır tabi, american dream'in avuntudan ibaret felsefesi, dünyayı mahvedip kendi çöplüğüne şükrettirmekten başka nedir ki ne olsun.
  6. okuduğum en güzel ödev kitabı. kitapta öyle vurucu anlar vardır ki hasan ile emir in duyduğu acıyı sende hisseder yaşarsın. savaşın kötülüğünü katıksız dostluk ve sadakati sonuna kadar yaşarsın bir hafta kitabın etkisinden kurtulmak mümkün değildir
  7. bu kitabı okuma öyküm çok ilginçtir aslında.

    bir hayli popüler bir soru-cevap sitesinde yazmaktaydım. (hala üyeyim ama bir süredir yazmıyorum.) genç bir kadın benimle tanışmak, konuşmak istediğini söyledi. ben de buyurun dedim. sonra bu genç insanın lezbiyen olduğunu ve benden hoşlandığını öğrendim.

    bir hayli şaşırdım ve çekindim açıkçası. homofobik tabii ki değilim ama kadınlara ilgi duymuyordum. ve sonra bana, seninle ortak bir şey yapmak istiyorum dedi. ben de olur dedim. sonra bu kitabı okumayı seçtik.

    ben kitabı bitirdim, haliyle kitap mahvetti beni baştan sona ve bu kadın ile istişare edecektik okuduklarımızı.

    edemedik. çünkü üyeliğini sildi. irtibat numarası, mail vs. de almamıştım; ben okuduğumla kaldım, o ise muhteşem bir şey yaptı: beni yeniden kitaplarla buluşturdu.

    eğer burayı görür okursa kendisine çok teşekkür ederim.

    düzeltme ve ekleme: kitap felaket acıklıydı ve çocukluk dönemi gençlik ve yaşlanma döneminden çok çok daha iyi anlatılmıştı, sonlara doğru hızlanıp özensizleşiyor gibiydi hikaye...
  8. sürükleyici bir kitap. merak edip bırakamadığınız gibi farklı duyguları da yaşatıyor.
    !---- spoiler ----!

    emir karakterinden kitabın başından sonuna kadar nefret edebiliyorsunuz veya baba karakterine saygı gösterirken birden tüm saygısını kaybedebiliyor gözünüzde. kitabın son cümlelerinde ise rahatlayıp, yaz başlarındaki o serinleten rüzgarı emir koşarken nerede olursanız olun hissediyorsunuz. benim gibi kış mevsiminde bitirenler varsa kitabın kapağını kapattığında yaz, ilkbahar özlemini hissetmiştir diye düşünüyorum.

    !---- spoiler ----!
  9. okumamın üzerinden bi kaç sene geçmiş olan kitaptır. o kadar zaman geçmesine rağmen olay örgüsü hala zihnimdedir. başladığınız gibi bitireceğiniz çevirdiğiniz her sayfada şaşıracağınız güzel bir kitap, tavsiyedir.
  10. ne kitaptı ya rabbim! perşembe başladım, pazartesi bitti. hikayenin çoğu yerinde ağladım ve isyan ettim. çocuk tacizcilerine lanet okudum defalarca. islam adına yemediği halt kalmayanlara... afgan halkının yaşadıklarına ve hala yaşamakta olduklarına... onlar gibi nice halkların yaşadıklarına, yaşattırılanlara... insanların milliyetlerini seçmeleri mümkünmüş gibi birbirlerini milliyetleri yüzünden ebedi mahkum edişlerine...
    !---- spoiler ----!

    emir ve hasan'ın hikayesi bu. kardeş gibi yanyana büyüyen, ama aralarındaki farkı karşılıklı sürekli fark eden iki çocuk. tıpkı babaları gibi. emir bir iş adamının oğlu, hasan ise evin hizmetkarının.emir bir peştun, hasan sevilmeyen bir etnik azınlıktan, bir hazara. sanki katliama gönüllü doğmuşlar, hizmetkarlığa gönüllü doğmuşlar. ne kötülük yapılacak olsa cümle hazır:"ne de olsa bir hazara...yalnızca bir hazara." emir, hasan ve kendisi için ne kadar korkaksa, hasan ikisi için o kadar atılgan. emir neyle sınamaya kalkışırsa kalksın, hasan bütün sınavlara gönüllü tâbi. "bin tane iste,senin için yakalayayım." diyor hasan, kendisi için neye malolacağını bilemediği bir uçurtmanın peşinden koşarken. dönüşü acı. emir'in hasan'ın yanında olamayışının karşılığında dilediği özrün biçimi de öyle. ve emir onun sadakatine verdiği karşılığın bedelini hayat boyu ödeyemiyor.

    !---- spoiler ----!

    kitabın üzerinden bir daha gözyaşlarıyla geçmeye çalışırken mor ve ötesi'nin şarkı sözü takılıyor kulağıma: "adalet yok ya, canımı yakar..." ilahi adalet var iyi ki. kimse "bu sadece bir kitap" demesin ne olur. nelerin yaşandığını bile bile gözlerimizi, kulaklarımızı kapatıyoruz kalplerimiz dayanmadığı için. bunları yaşayanlar ise kalbimizin dayanmadığı imgelerin asıllarına dayanmak zorunda...