1. hakli bir nedenden huylandım. ellerime bol bol saf etil alkol döküp, bir güzel ovuşturdum. sonra kapının önüne çıktım, sigaramı dudaklarımın arasına yerleştirdim. bir elimle siperlik yaptığım çakmağı diğer elimle yaktım.

    söndürmek için canhıraş kollarımı sallarken ellerim meşale gibiydiler. pek canım yanmadı.
  2. sabah omlet yapmak için her şeyi hazırladım , salamlar peynir hafiften kavruldu , yumurtayı gazeteye kırıp kabukları tavaya attım.. hayır ilk defa olmuyor bu sorun orda..
  3. duştan sonra sakal traşı olup dişler fırçalanıp yatılacaktır.

    traş kreminin tüpüyle, diş macunu şekil şemal olarak birbirinin akrabasıdır. traş kremi diye avuca bolca diş macunu sıkılır, yüze sürülüp köpürtülmeye çalışılır, çok geçmeden bu aptalca dalgınlığa gülünür, hatadan dönülerek "ulen ne şaşkın adamım" diye diye traş olunur. sonra da diş fırçasına traş kremi sıkılarak dişler fırçalanır.

    bak tadı ağzıma geldi yine.
  4. az önce ekran görüntüsü alırken görünmesini istemediğim yeri parmağımla kapattım. işe yaramıyormuş...
    keşke öyle bir özellik olsa, bunu ilgili kişilerle paylaşmalıyım.
  5. ütünün sıcak olup olmadığını tüm elini üstüne yapıştırmak suretiyle kontrol etmek

    !---- spoiler ----!

    sıcakmış

    !---- spoiler ----!
  6. pis kıyafetleri kirli sepeti yerine klozete atmıştım.
    eale
  7. bir grup projesini tamamlamak üzere diğer üyelerin yanına gitmekteyim. yapmam gereken araştırmayı son güne bıraktığımdan bir gram uyku görmemiş sabaha kadar araştırma yapmış bulunmaktayım. otobüs ineceğim durağa yaklaşırken iyice boşalmış, ben arka beşlide tek başima otururken önümde 15-16 yaşlarında genç bir kız var.
    ceplerimi kontrol ederken elimde oynamakta olduğum çakmağımı yere düşürdüm. bu sırada da music to watch boys to - lana del rey dinliyorum, otobüsün boşluğunun verdiği rahatlıkla da hafifce mırıldanıyorum.
    yere düşen çakmağı almak için öne eğilip kolumu uzatırken de bu devam ediyor ve tam o sırada nakarat giriyor: "i like you a lot"... tabi bozuk duruyor mu hayır, en derin sesiyle yapıştırıyor nakaratı. 15 yaşında bir kızcağızın kulağına fısıldamış olması dışında herşey müthiş. gel anlat şimdi. ben sapık değil, uykusuzum de.
    bozuk
  8. pantolonu giymeden ayakkabıyı giymek. biliyorum uydurduğumu düşünüyorsunuz. ama soruyorum siz hiç yurtta kaldınız mı?(bkz: swh)
  9. çok istediğim şeyi, fırsat olduğunda, o an heyecan ve duygu karmaşasından daha doğrusu bok gibi donup kaldığım için yapamıyorum. sonra da çok üzülüyorum.

    bir de öğrencilik zamanlarımda kaç durak kaçırdım sarhoş gönlümdeeee. yanlış otobüslere binip, lan sağdan gidecekdi niye soldan gidiyor, diye söylene söylene, tabii içimden söyleniyorum dışımdan söylenirsem şoför dayağı yerim, beklemelerim oldu. hayır salak, kimse bişey demiyor işte, niye bekliyorsun ki?

    sigara yakmışken, sigara yaktığım anları saymıyorum, onlar normal artık.
    bi de aptal oluyorum ışığı görünce.

    su şişemi doldurayım diye kalkıyorum, aa çişimi de yapayım diyorum, çişimi güzelce yapıp suyla oynamadan ellerimi yıkayıp geliyorum yatağıma. bi su içeyim diyorum? su yok.
    sigaram bitmiş du çantadan yeni paketi alayım diye kalkıyorum, küllüğü alıp masaya koyuyorum, uzanıyorum sigarayı arıyorum. sigara yok.
    hayır aynı anda dört beş işi yapan biri olarak çok acıyorum kendime. dövücem kendimi ama milletin içinde yapmiyim bari diyorum, yalnız kalınca da şindi kendimi dövsem yarın utançtan kendimin yüzüne bakamam diyorum, sonra yüzüne bakıcam da nolucak maymun pis diyorum, öyle ağız dalaşı yapıyorum kendimle, uzanıyorum. kesin bişey yok. unuttum bişeyi. du bakalım çıkar yakında.

    ama biliyorum ki tanrı istemezse yaprak düşmez, ondan hep.
  10. bu konuda babamın üstüne yoktur. her zaman kafası bir şeylerle meşgul olduğundan ruh gibi gezer ortalıkta, asla arabayı nereye koyduğunu hatırlayamaz, asla akşam eve dönerken alması gerekenleri hatırlamaz, insanları bile.

    fakat, bazı olayları var ki artık sınırı aşmıştır.

    evin katını tutturamayıp, elinde malzemelerle üst komşunun kapısını zorluyor, sonra ev sahibi komşu kadını sesi duyup kapıyı açınca hala anlamıyor durumu önce içeri girmeye çalışıyor, sonra da içeriye doğru kafasını uzatıp annemin adıyla sesleniyor.

    bir gece de anneme ilaç almak için eczaneye gidiyorlar ve babam dönüşte, hiçbir şey olmamış gibi arka koltuğa oturuyor. dalgınlığın seviyesini siz hayal edin ki, ön koltukta oturan anneme dönüp, direksiyon nerede diye kızıyor.

    ben de her zaman dalgınlıkla bindiğim katın düğmesine basıyorum asansörde ama daha babam kadar olamadım.
    isk