1. bugün musa anter'in, apê musa'nın aramızdan çekilip alındığı gün. tam 26 yıl geçmiş. dalyan'da tatilde idim ve kaldığımız otelin terasındaki televizyondan öğrenmiştim haberi. hiçbir ayrıntı hatırlamıyorum haberin verilişine dair. ama içimin yandığını hiç unutmuyorum. duygular ne olursa olsun unutulmuyor çünkü. aklım almamıştı. ve ailemle bile paylaşamadığımdan gidip en yakın dostumu aramıştım ağlayarak. telefonda uzun uzun ağlayıp uzun uzun susmuştuk. buraya başlığını açmamış olduğum için hayıflandım ve dertlendim.

    oğlu dicle anter yazmış bugün gazete duvar'da. en azından onu paylaşmalıyım. anısı önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.

    Devletin Musa Anter davası için parası yok!
  2. dört harften olusan koca bir kitaptir kendisi; kpss!
  3. bir türlü derdimi anlatamıyorum onun yerine düşünmemeye çalışarak aslında daha çok düşünmek, tırnaklarımı kanatana kadar yemek, derdimi küçümsemek gibi başarısız alternatif yollara başvuruyorum. o yüzden şimdi de anlatma yöntemini deneyeceğim, izninizle zehrimi kusuyorum.
    "her şey iyi olacak bir gün, biliyorum" gibi saçma bir umutla sürdürdüğüm yaşamım yaklaşık bir yıl önce son kalan umut tanelerini de yok ederek "daha kötü olamaz mı sanıyordun? al bakalım." dercesine canımı yakarak daha da kötüye gitmeyi başardı. yazmayı çok denedim, daha şiirsel yazdım kenara koydum, daha öfkeli yazdım onu da kenara koydum ama hiçbiri hissettiklerimi ifade edemedi, bu da edemeyecek ama artık dayanamadığım bir noktaya geldim. "senden daha kötü hayatlar yaşayan çok fazla insan var bencil ve şımarık olma" düşüncesi de yardımcı olmadı isyan etmek de olmadı. beni delirtmek üzere olan tüm olayların ortasında kendimi soyutlayarak odaklandığım saçma üniversite sınavı öncesi, bir hafta öncesi babamı kaybettim. bunu böyle yazmak çok zor ve fark ettim ki bu kelimeleri yan yana ikinci kullanmak zorunda kalışım. hep bundan kaçınmaya çalıştım ama belki de kabullenmenin ya da belki de atlatmanın tek yolu bu. üzerine söylenecek çok şey var. öncesiyle, sonrasıyla, o anıyla yazılacak sayfalarca şey var ama yazmak bir yana düşünmekten bile köşe bucak kaçıyorum. artık resmen hayalet gibi yaşıyorum ve kendimden sürekli bir şeyler kaybettiğimi hissediyorum. tek derdim, duam, çabam baş başa kaldığım, canımdan daha çok sevdiğim annemin mutlu olduğunu görmek. ama olmuyor, daha iyi olmasını dileyerek uyandığım her sabah daha kötü oluyor ve kendimi parçalasam da elimden hiçbir şey gelmiyor. acı veren çok şey var ama annemi mutlu edememek her şeyden çok acı verir oldu. delicesine debeleniyorum ve gücümü kaybediyorum, yalnızlaşıyorum, mutsuzlaşıyorum. ne yapacağımı bilmiyorum ve hiçbir şeyin iyiye gitmeyeceğinden oldukça emin olmaya başladım. her günü boğazımda bir yumruyla atlatmaya çalışır oldum ve bu yumruyla yaşamak çok zor. derdini anlatmayı sevmeyen biri olarak yazdığımdan da pişman olacağım biliyorum ama belki biraz hafiflerim.
  4. eğer birlikte olsaydık; sen içmezdin, ben antidepresan kullanmazdım.
  5. iki saatten fazla zamandır oturuyorum şu an bu satırları yazdığım sandalyemde. buraya daha önce hangi dertten ötürü yazmışsam hala aynı dertten muzdaribim. halbuki ne yapmam gerekiyordu. elimdeki ticaret hukuku pratiğini çözüp, temize çekip, arkasından da ölmemek için can çekişen bir makaleye suni tenefüs baabında bir kaç sayfa eklemem gerekiyordu.
    seninle konuştuk. konuşulan havadan sudan her meselenin "bize" gelmesinden rahatsız olman konusunda konuştuk. yani yine "bizden" konuşmuş olduk. bence beraber olmayı beraber olmamaktan daha kolay beceriyorduk. bence. ama sence durum bunun tam tersi belli ki. hep şey diye düşünürdüm. "boşver. kız yaşıyor işte. kendini, artık sevilmediğine ve sen yokken her şeyinin daha güzel olduğuna inandır. kolay olan bu. kendini boşuna zorluyorsun."
    değilmiş. kolay olan bu değilmiş. sanki varmışsın gibi yapmakmış meğerse daha kolay olan. ya da yüz çevirip yok olduğun bir hayata bakmamak...
    gittikçe daha sessiz olacak her şey...ben...sen... sonra bir bakacağım ki zor olanı yapmış artık ben olmayan ben...
  6. zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok dedi. haklısın dedim.
  7. samimiyetsiz, seviyesiz, çıkarcı insanlardan nefret ediyorum. tek ben mi iyi düşünüyorum. sözde herkes benim gibi düşünürken bu olanlar ne peki !!
  8. inatla bana bakmıyorsun, yüzünü bana dönmüyorsun, gözlerini göremiyorum. inan çok zor.
    biliyorum ben de seni zorladım ama bu senin yaptığın ikimizi de zorluyor.
    kafanda bizim için yarattığın sınırlar var bunları aşamıyoruz. ne zaman bir şey söylesem bu bize göre değil diyorsun ama bize göre olanın ne olduğunu bilmiyorum. bu sınırlar, kurallar o kadar katı ki ben seni göremiyorum, duyamıyorum. kendini benden saklaman ne işimize yarıyor anlayamıyorum. ikimizin de iyiliği için diyorsun ama sanırım bu iki kişiden biri ben değilim çünkü iyilik böyle olmaz sevgilim.
  9. o, benden başka herkese zaman ayirabildi. ben ne mi yaptım? bekledim.
    gelmeyecek olan birini beklemek nedir, bileniniz var mı?
  10. kendine güveni olmayan biriyim sanırım korkuyorum yanlız kalmaktan ,insanların yalanlarını görmekten bu yüzden kendi dünyamda kendi hayal dünyamda bir ana karakter belirledim yalan, yanlış sevdim görmüyorum görmek istemiyorum çünkü güçlü değilim çünkü gelen gideni aratır .
    tek kuralım doğru olmak oldu yalansız dolansiz herşeyi doğru yaşadım oyun oynamayı bilsem belki acı çeken değil çektiren olurdum olmadı uymadı bana sustum ama konuşmak gerekmiş kötü olmak gerek acı çektirmek bencil olmak ..
    belit