1. "böyle lüzumsuz başlıklara yazmayacağım" diyerek sözlükten kaçışımın üstünden birkaç ay geçti ama insanlara yakınmak onları bezdirdiği ve beni zaten kesmediği için ortaya yakınıyorum.

    9 gün oldu izin al(a)mayalı işten. günde 4-5 saat uyur oldum, yaptığım şeyden keyif alamıyorum agresifleştim. dikkatim dağılıyor. yavaşladım. sabırsızım. sıkılıyorum. şöyle bir süreliğine evreni dondursalar, o ara uyusam biraz, bir şeyler izlesem, gezsem, sonra geri dönsem devam etsek mükemmel olacak. çay kaşığı sesi, poşet hışırtısı, insan sesleri... beynim oyuluyor. çok mutsuzum. niye bu koşullarda çalıştığım sorgulanabilir, fakat sorgulamayın siz. mecburiyet, ihtiyaç değil, merak etmeyin. bir gün mecburiyet olacak fakat o günler henüz gelmedi. tıpkı muhtemelen 2 gün daha izin yapamayacak olmam gibi.
  2. yine değişime kafa atmaya mahkum olduğum günler geldi. hayatımdan zevk alamıyorum bari bir şeyler değişsin diyerek işe girdim, yeni bir düzen kurmaya çalışıyorum yine. peki biraz olsun motivasyon geldi mi? hayır. sadece motoru çalışır vaziyette tutabildiğim için gücü yönlendiriyorum. hepsi bu.
  3. iki gündür gregoryen ilahiler dinliyorum günlük. bu noktaya nasıl sürüklendiğimi hayalgücüne teslim ediyorum.
  4. hayatımdaki en önemli insanlardan biriyle tek iletişimim üç günde kurulan 3 cümleye indi.

    dün tüm gün arkadaşlarımla abuk subuk şeylerin tartışmasını yaptım. çünkü herkes birbirini veya beni yanlış anlıyordu.

    "artık daha umutlu olacağım, kibiri de bırakacağım" dedim, gerçekten de daha kibirsizim fakat kederim o kadar geniş bir yer kaplıyor ki umuda yer kalmadı. kederimin sebebi ne dersek, cevabı yok. umutsuz insana umut etmesi için bir sebep sunamazsınız, umutsuzluk kendi kendini besleyen bir haldir. herhalde yenilenebilir enerji kaynakları arasına katabilsek çok güzel enerji sağlardı.
  5. instagram'da takip eden birisini takip ettim, anında takibi bıraktı. ben de onu bıraktım. niye zaman kaybı yaratıyorsun arkadaşım?

    (küçük şeylere takılmak iyidir)
  6. sevgili günlük

    antidepresana başladım. önce, benden beklenenden daha hızlı bir şekilde tam doza çıkacak toleransa eriştim. sonra bana aşırı iştahlı olacağım, kurt gibi acıkacağım söylendi fakat böyle bir şey yaşamayarak doktorumu şaşırttım. fakat biraz uykumu getiriyordu, en azından uykum düzene girebilirdi, oysa bugün saat 3:30 ve hala uyumadım, iki önceki gün de 5 saat uyumuştum. demek ki bu özellik de etkisini yitiriyor.

    bazen "olmayacak işte senden" demek istiyorum. umutsuzluğa salayım kendimi.
  7. sevgili günlük

    bugün araştırmalarım benim kronik ve majör depresyonun muhteşem birlikteliği olan "duble depresyon"a sahip olduğumu gösterdi. iki katı sos, iki katı aroma ayrıcalığıyla gelen bu eşsiz tat, damakta iz bırakıyor. (distimik biri majör depresyondan çıkınca normal mooduna değil, kronik depresif mooduna dönebiliyormuş, ki yakındığım bir şeydir.)

    ayrıca biraz daha bakınca gördüm ki, "hareket, konuşma yavaşlığı, unutkanlık" gibi şeyler depresyonla ilişkilendirilebiliyormuş. double depression yaşayanlar, diğerlerinden daha ağır umutsuzluk çekiyormuş. (bu son dediğimin çalışmasına 54 kişi katılmış ve 8'i d.d.den mustarip, bu yüzden daha ileri çalışmalar gerekiyor)

    şu an hayatıma anlam katmış gibi hissediyorum, adeta sorunlarımın ne olduğunu tamamen buldum. bundan sonra kendimdeki tüm kötü şeyler için depresyonu suçlayıp sırt üstü yatacağım.^:yine mi olmadı^

    gideyim de çay koyayım kendime.

    (bu muhteşem keşfimi birçok arkadaşımla paylaştım ama dayanamayıp her yere yazdım)
  8. içimde bir ses "buraya kadar" dedi, fakat sakince bekleyeceğim.
  9. insanların hayatımdaki yeri giderek sığlaşıyor.

    üstüne bir süredir işsizim.

    kendime günlük 5 saat kaplayacak bir program oluşturmaya çalışıyorum, yapabilirsem ne âlâ. 5 farklı iş kapsayacak.
  10. hayat biraz tatmaya başlayınca insanın hoşuna gidiyor.

    kendimize çok haksızlık ediyoruz.

    günlükle ne ilgisi mi var? çünkü son günlerim anlamakla geçiyor.