1. ilkokuldaydı sanıyorum, öğretmen en uzağınızdaki akrabanıza veya arkadaşınıza mektup yazın demişti. çok heyecanlanmıştım çünkü ilk defa mektup yazacaktım. okul çıkışı kırtasiyeden en allı güllü zarfı seçip halama mektup yazmıştım. hayatta ilk ve son yazıp postaladığım mektubumdur. keçiören-sincan arası. 33km imiş.
    insan bi' cevap yazar.
  2. cebimde 20 liram kaldı. üniversitede eve çıkmanın bedeli bu kadar ağır olmamalıydı sözlük.

    (bkz: param var baba, evet)
  3. aylardır görmedim, hep bir kez göreyim ama o beni görmesin diye dua ettim.
    bir kez gördüm. karıştırmış olabilir misin diye sordular. gözlerindeki hüzünden tanıdım seni. ne acı.
  4. eski sokağımızın köşe başındaki kırtasiyeci amcayı hiç affetmedim. 6 yaşındayken ara sıra gidip vitrinindeki renkli kabarık etekli sindy bebeğe bakıp iç çekerdim. babamı götürmüştüm de almaya, satmamıştı dükkan sahibi vitrinde duruyo diye. başka bir bebek almıştım beğendiğimi söylemiştim ama çok da sevmemiştim aslında kabarık renkli renkli eteği yoktu. ama onunla oynarken aklımdan sevmediğimi geçirmiyordum. hissederdi de kalbi kırılırdı. üzmeye hakkım yoktu sonuçta onun bi suçu yoktu.

    o kırtasiyeci amcayı affetmemenin değil de çocukluğumu özlemenin itirafıydı bu.