1. Velev ki Hepsi evlaydı benden
    Onlar Brahman, ben Şudra
    Hiçbiri kıyamazdı sana

    Söyle o zaman
    Kimler bu kadar incitti dudaklarını;
    Acısını benden çıkarıyorlar şimdi

    buradan.
  2. ben bir durağın yanı başında öylece
    beklerken, hayat nasılda geçerdi zamansız..
  3. boyun mütevazı burkul
    kırıl da biraz
    karanlık zahiri perde
    ve bu gibi şeylerde

    fihristsizce dolanık çarmıha çırpın bir dağ
    yel esefle sel
    varolunmak zor
    müşküllüğün sitemsiz olanca

    meşhur meşk sencisiz duyulmuyor
    arp çırpıntıları
    sencileyin
    katletmemiz gereken çok yok var daha
    deli gömmeğ üzerine işlensin
    yek
  4. evet efendim, siz!
    nasıl da alıyorsunuz gözlerimi,
    kırpmaya korktuğumu bile bile
    bir anda kaçıp gidersiniz diye

    adınız gibi bilirsiniz,
    adınız unutturur her şeyi;
    ne kadar dayanır gözlerim,
    korkum ne kadar yersiz
    sahi,
    hiç gelmediniz ki gidesiniz

    mutlu etmek değil,
    son kez tebessüm görmek istersiniz
    'hoş geldin' duşu gibi,
    yersiz elma kokusu gibisiniz!

    bay diggs, bir kalp daha...
  5. iki tane delacroix dokunuşu
    yüzünün orta yerinde
    batista’yı devirmeye bir onlar muktedir
    16. louis’yi yaşatmaya

    bir de
    ben 16 merhale ötede sana körken
    sen orada gözlerini deviriyorsun ya
    başka başka insanlar için
    işte o da
    yarım kalmışlık hikayesi
    odessa merdivenleri’nin.
  6. gittin.
    sarı bir sonbahar sabahı.
    köşede yine aynı simitçi amca, seni bekliyor elinde kıvrışmış 5 liran ile.
    yoksun.
    evimin önünden hafiften bir yokuş iner benim bilirsin. adımlarım hızlanır istemsiz, nefesim çoğalır ve zamanı zamanından önce sollarım. sen yetişemezsin, sevmezsin ellerini bırakıp yerçekimine sarılışımı.
    bu sabah öyle olmadı.
    kapattım evimin kıpkırmızı perdelerini, kapattım bütün pencereleri, kapattım telefonu, televizyonu, radyoyu, interneti ve yalnızlığımı unutturacak diğer bilumum materyalleri.
    bedenimi siyah bir karanlığa hapsettim. hayatımda doldurduğun boşluğun farkındalığına ulaşmak istedim, zamanla olmadı tabi ancak sadece düşünmek yetiyor insana biraz.
    içmemi sevmezdin.
    kadehlere saklama hüznünü, gel bana anlat, benimle paylaş ama rakı kokusunu benim tenime tercih etme derdin.
    olmadı.
    olamadı.
  7. hiçbir söz boğazıma düğümlenmiyor
    anneciğimin bir ufak sitemi kadar
    hiçbir hal insanı utandırmıyor
    utanmak neymiş unutmak kadar
    hiçbir hasret böyle elem vermiyor
    sevdiceğin sesini duyamamak kadar
    hiçbir gerçek bu kadar ürkütmüyor
    toprak olacağımızı bilmek kadar.
  8. Çoğunluğu blogumda yayınladığım şiirlerdir. meoedebiyat şiir blogu bağlantısından erişebilirsiniz dostlar.
  9. ...
    yirmi iki yıldır
    çıkardığı ses birikintileri
    çöküyormuş kulaklarına.
    sessizliği dilemiş
    aydınlık parçasının,
    samimi ardına yaslanışı
    görünüyordu;
    saçlarının işaret parmağında.

    "nafile değil acımalarım,
    gün bitiyor
    sizin başladığınız salisede" dedi fısıltıyla.

    "seversin savuruşunu rüzgarın
    bulamazsın benzerini"

    insaf ararmış gibi kımıldadı göz bebekleri,
    oysaki görünüşte dudak kımıltısız
    aslında uzakta bir uçurumdaydı...

    "sükunu feda etmiş dediler
    intihara da meyilliymiş dünleri"

    çevreye bakındı
    öne eğilmişti hafifçe
    galiba
    daha iyi idrak edebileyim diyeydi
    tüm çabası.

    "hanginiz tabureyi itekledi de
    uzaklaştı karadan son nefesi?"

    anlattı,
    o herkese göre ağır olanı.
    anlardı,
    bir derdi olduğunu
    uzaktan bakan herkes,
    çay bardağını tutuşundan.
    her bir hamal kaçırırdı bakışlarını istemsiz.

    karanlığı örttüğünde birkaç eli kibirli,
    biz susanlar, görmüştük
    aydınlık sandığımız bir kayada otururken.
    kaya, dehliz dibindeydi
    dehliz, göğün üstünde
    ben, onun karşısında
    en büyük savunmamı tutunduracağım
    kelime arayışlarındaydım.

    "sükut etmen
    ters yöne akıtmayacak
    gözyaşlarımı"

    ardına yaslanma sırası bendeydi.
    ben milyon kişilik sinemada
    tek kişiydim.
    tekillik böyle hissedilebilir miydi?
    içtiğim su, kora körüktü.
    ayaklarıma kadar indirmiştim bakışlarımı
    başımı kaldırsam
    şimşekler eşlik edecekti
    biliyordum.
    ...
  10. mum ışığının aydınlattığı yüzleriyle, gölgeler geçiyor aklımdan
    tek sıraya dizilmiş...
    güzel şeyler hatırlamak için
    zorluyorum kendimi.
    fazla nizamiler...
    olmuyor.

    ytb