1. hic unutmam ilkokul 2inci siniftayim. sinifin en silik tipiyim. hic bir etkinlikte, grup calismasinda yer almamak icin kose bucak kaciyorum. bir gun ogretmen elime bir kagit parcasi tutusturdu. 23 nisan'da sen de bu siiri okuyacaksin mewrites dedi. ben nasil cikarim onlarca kisinin karsisinda da siir okurum. ya okuyamazsam, ya kekelersem de bana gulerlerse. siiri okuma pratigi yapmaktansa bu isten nasil yirtarimin hesabini yaptim gunlerce. o zamanlar kirmizi kalemlerimiz vardi. otu boku kirmizi yuvarlak icine almak ya da altini kirmizi kalemle cizmek cok eglenceli geliyordu. oysa benim icin en eglencelisi kelimeleri cevreleyen yuvarlagin da icini doldurabilmekti. boyle homojen olmaliydi dolgu. simdi paintte doldur diye bir sey var ya boya kutusu simgesi, onun manueli bu bahsettigim. neyse, ben onu bunu boyuyorum, altini ciziyorum derken benim siirin yazili oldugu kagida da sanatsal dokunuslarda bulunmusum. bir gun bir baktim ki kagit aynen kendi agirliginin on kati siviyi hapseden orkid gibi (hemi de daha da gercekci, mavi sivi da degil kirmizi kirmizi iyy). dogru duzgun okunmuyor cogu yeri. ezberlememistim de. ogretmene de tekrar soramiyorum. bizim zamanimizda dayak vardi simdiki cocuklara nerdee...

    okuyabildigim kadariyla tekrardan temize cektim. okuyamadigim yerleri de kafamda kaldigi kadariyla sagir duymaz uydurur misali uydurdum. siir daha anlamli geldi benim modifikasyonumdan sonra ama yine de keske tanri gokten bir koyun indirse de benim yerime o koyun okusa siiri 23 nisanda. oylesine istemiyorum bu aktiviteyi.
    derken bir gun kalasi ogretmen geldi, toren programi diye birseyler anlatti. dedim ogretmen, kafan mi iyi? program dedigin televizyonda olur. meger once kim konusacak kim hangi siiri soyleyecek hangi piyes oynanacak falan bu siraya dizme isine de program diyorlarmis, o zaman ogrenmistim.
    bi baktim ki yapilan programda benim siir okuma olayini es gecmis ogretmen. siir okumayacaktim. oleeyy!! diyecekmis gibi hissetmem lazimdi ama boyle got gibi kalakaldim afedersin. ayni, reddettigi oglanin baskasiyla evlendigini duyan kezban gibi. icime oturdu.
    neyse ki toren sonunda kuruyemis ve meyve suyu dagittilardi da onun sevinciyle bu olayin etkisini hemen atlatabilmistim.
    yine de tam atlatamamisim galiba halen hatirladigima gore.

    hatta belki de bu yuzdendir; siiri hic sevmedim. halen de sevmem. sevecegimi veya sevmek zorunda kalacagimi da sanmiyorum. ne zaman bir ortamda siir okunmaya baslansa, istedigi kadar vatan millet sakarya desin, istedigi kadar askin olumsuzlugu; insanin yuceligi falan fisman, hic o moda giremiyorum nedense. hatta sarkilarda da var ya boyle, sarkinin yarisinda duygusal bi siir koyarlar. ne zaman ki boyle duyguyu almaya calisiyorum, moda girmeye basliyorum, tam boyle yelkenleri indirecek gibi oluyorum, bir gulme geliyor.

    hayatimda yazdigim topu topu 1 siir var o yuzden. anneme yazmistim. yukarida bahsettigim 23 nisan uyarlamasini da sayarsak ikisi toplamda 1.24 falan eder. anneme yazdim dediysem kendi icimden gelerek degil o da. ilkokul 5inci sinifta bu sefer, anneler gunu icin siir yarismasi yapilacakti okulda. dereceden umudu yoktu hocanin da (artik 5inci siniftik; hafiften hoca demeye baslamistik) hic degil degerlendirmeye alinan 20-25 siir arasina girebilirsen o zaman dusuk olan derslerden birini 5 yapacakti. benim sosyal bilgiler 2 dusuyordu, 3 yapsa kafi 5e gerek yok. ustunu arkadaslara dagitsa da olur. tesekkur alamiyorum yoksa bir ders 2 oldugu zaman.
    artik nasil biriktirdiysem, bi siir yazmisim tam 7 kita. simdi zar zor hatirliyorum. bir kitasi soyle birseydi:

    !---- spoiler ----!

    aglayinca her zaman,
    annem beni kucaklar.
    annem yoksa yanimda,
    olmaz park, salincaklar.

    !---- spoiler ----!

    neyse hoca bunu begendi, once bi sinifta okuttu. sonra da degerlendirme kuruluna iletti siniftaku diger cocuklarin sacmaliklariyla beraber. bir sure sonra anneler gununde ogle arasinda aciklamislar dereceye giren siirleri. ilk uce giren sairler bir de butun okulun onunde okumus siirlerini. ve mudur ayrica hediye vermis ilk uce. benim siirim birinci olmus, yani ben. peki ben nerdeyim tum bunlar olurken? ogle yemegi icin gittigim evden bir cizgi film vardi ciayco muydu ne. ona kaptirmisim kendimi. ne gidip bekleyecem ogle sicaginda sirada. ogle ictimasi yapilip siniflara dagilana kadar millet, ben hoca derse girmeden yetisecek sekilde ayarliyordum evden cikis saatimi. sinifa girdim ki butun gozler bende. ilgi odagi oldum bir anda. daha ne oldugunu anlayip yerime oturmadan hoca girdi arkamdan. bir de hoca sordu tabi nerede oldugumu. o an aklimin yettigi bir yalan uydurup gec kaldigim icin ozur diledim. hoca bi paket uzatti boyle ince bir kitap boyutlarinda. icinden da ince bi kitap cikti. dedi sen siir yarismasinda birinci olmussan. ha bu da hediyendir. keske zamaninda sirada olsaydin da herkes seni alkislarken o gururu bizzat yasasaydin dedi. tam boyle demedi de bana gelene kadar kelimeler kendilerine ceki duzen verdiler. sonrasinda mudure de bi kac kere ismini anons ettirip mal gibi beklettin falan mealinde bir seyler soylemeye devam etti ama ben hocanin dediklerini takip edemediydim, uyduruk bir cizgi filme kapilip hayatimda belki de bir daha yasamayacagim bir basarima kendi gozlerimle taniklik edemedigim icin icim burkuldugundan. yok lan ne taniklik edecem. milletin karsisina cikmak kolay mi saniyonuz o yaslarda. bi keresinde istiklal marsi oncesi hazirol dendiginde az bi sallandim da, hoca sshtt kizil kafa, otobus mu bekliyon diye beni isaret ettiginde siradaki uc yuz kisinin hepsi bi anda bana donup bakinca altima edeyazdim. ne bicim navigasyonlari varsa direk gorduler beni. bi kac tane kizil vardi gerci okulda belki ondanmistir. hem haziroldasiniz ibneler ne hareket ediyorsunuz, donup bakiniyonuz degil mi ya.

    uzun lafin kisasi, anneme yazdigim o siir hayatimin ilk ve tek siiri oldu. hem boyle birincilik fln alinca seviye de bayagi bi yukselmisti. bazi arkadaslar, hatta sinif ogretmenim bile siire devam etmemi, baska siir yarismalarina falan da katilmami tavsiye ettiler. o derece yani. ama ben onlari dinlemedim; zirvedeyken biraktim bu isi.
  2. ben sana şiir yazsam şimdi
    kafiyeler düğümlenir boğazıma
    güneşler söner
    yıldızlar kayar
    ben sana şiir yazsam
    ıslanır gökyüzü gözyaşlarımla
    atmosfer ahengini bozar
    ben sana şiir yazsam
    göçmen kuşlar yolunu kaybeder
    gün doğmayı unutur
    martılar sebepsiz ağlar
    ben sana şiir yazsam
    bir mahur beste çalar
    sadri abi müjgana ağlar
    ben sana şiir yazsam
    boğazım kurur
    dilim susar
    içim yanar
    ben sana şiir yazamam ki
    ben kahve severim
    şairler hep çay
    yalan
  3. kalemimin gölgesine saklanan gülüşünü yazıyorum sevgilim daha çok daha çok daha çok.

    ama yakınıma baksalar
    ama aynalarda sürseler izini
    ama etrafıma baksalar
    sanacaklar
    gülüşün
    hiç yok hiç yok hiç yok! ...


    kızmamak lazım.
  4. toprağından koparmak istediğim her çiçeğin
    kökünden kavradığım her dalını
    zaman zaman nazikçe
    bazenleri haince
    ama her daim şevkle
    sahibi olduğum için

    ve hatta bir güzel yediğim için
    dişlerimin arasında liflerini
    narince kıvrılan ince belini o çiçeğin
    işim bittiğinde ait olduğu toprağa tükürdüğüm
    bitecek bir işim olmadığında çöpe attığım
    ya da öyle yaptığımı sandığım için

    bir defa bile geriye dönüp bakmadığım
    baktığımda vicdanımın sesini duyacağım için
    portakalda bir çiçekte bulunduğundan
    daha çok tat ve vitamin bulunduğu için
    çiçeklerin yenmeyeceğini ağzımda bıraktıkları
    çirkin kıvamdan öğrendiğim için
    bütün çiçekleri rahat bırakmaya ant içtim
    biri hariç
  5. prett bharara!

    you make our faces smile
    you are a great hero in my eye
    just ask, even i will die
    what a balls you have bharara!!

    don't say he is a son of a mother.
    give him harder and harder.
    vurkacoglu says, make him prisoner.
    what a balls you have bharara!!
  6. sana bir şarkı söylemek isterim
    yalnızca sevdiğim şarkıları söylerken güzeldir sesim

    deniz gören bir yere oturalım
    dalgalar
    ve ellerin
    sen dur öylece
    bense sıcaklığını hissedeyim

    sana bir şarkı söylemek isterim
    uzak diyarlara ait
    bilmediğin
    ama çok sevdiğin dilden hani

    ceketini al çabucak gidelim
    rüzgara karışsın nefesin
    sen ufka bak uzun uzun
    bense seni izleyeyim

    ah nasıl isterdim
    sana bir şarkı söyleyeyim
  7. ayaklarım üşümesin hiç.
    onlar benim.
    ellerim üşüsün,
    eğer uyumuyorsam.
    onlar benim değil.

    şimdi anlıyorum,
    neden ellerine bakar insan,
    kendini tanıyamadığında.

    savunacak bir baba,
    sığınacak bir anadır
    yalnızlığın çaresi.
  8. ...
    yirmi iki yıldır
    çıkardığı ses birikintileri
    çöküyormuş kulaklarına.
    sessizliği dilemiş
    aydınlık parçasının,
    samimi ardına yaslanışı
    görünüyordu;
    saçlarının işaret parmağında.

    "nafile değil acımalarım,
    gün bitiyor
    sizin başladığınız salisede" dedi fısıltıyla.

    "seversin savuruşunu rüzgarın
    bulamazsın benzerini"

    insaf ararmış gibi kımıldadı göz bebekleri,
    oysaki görünüşte dudak kımıltısız
    aslında uzakta bir uçurumdaydı...

    "sükunu feda etmiş dediler
    intihara da meyilliymiş dünleri"

    çevreye bakındı
    öne eğilmişti hafifçe
    galiba
    daha iyi idrak edebileyim diyeydi
    tüm çabası.

    "hanginiz tabureyi itekledi de
    uzaklaştı karadan son nefesi?"

    anlattı,
    o herkese göre ağır olanı.
    anlardı,
    bir derdi olduğunu
    uzaktan bakan herkes,
    çay bardağını tutuşundan.
    her bir hamal kaçırırdı bakışlarını istemsiz.

    karanlığı örttüğünde birkaç eli kibirli,
    biz susanlar, görmüştük
    aydınlık sandığımız bir kayada otururken.
    kaya, dehliz dibindeydi
    dehliz, göğün üstünde
    ben, onun karşısında
    en büyük savunmamı tutunduracağım
    kelime arayışlarındaydım.

    "sükut etmen
    ters yöne akıtmayacak
    gözyaşlarımı"

    ardına yaslanma sırası bendeydi.
    ben milyon kişilik sinemada
    tek kişiydim.
    tekillik böyle hissedilebilir miydi?
    içtiğim su, kora körüktü.
    ayaklarıma kadar indirmiştim bakışlarımı
    başımı kaldırsam
    şimşekler eşlik edecekti
    biliyordum.
    ...
  9. hayır sevgilim,
    beni düşündüğün kadar acıtamayacaksın.
    hiç bir zaman yeni bir ölümle bakmayacağım
    o narin gözlerine.
    ve kalbim hep bende kalacak,
    kazanacağım yeni hayatlara mirasın olacak.
    hem konuşsana sevgili izmir,
    senden önce çok büyüttüm ben bu çocuğu diye.
    o kadar büyüttüm ki kendine sığamadı
    aşkı, sevgiyi hatta beni bile içine aldı.
  10. ben olamam o düşün sahibi
    bir yüzümde acı bir küfür dünden kalan
    bir yüzüm sırf madde diğer yüzümde yalan
    ben olamam sevinçli masal anlatan

    kim duyar o şiiri ben uyanamam
    ne elimde nasır var ne aklım tamam
    ben değilim sabrıyla tufanlar boğan
    ben olamam adını gaipten duyan