-
hic unutmam ilkokul 2inci siniftayim. sinifin en silik tipiyim. hic bir etkinlikte, grup calismasinda yer almamak icin kose bucak kaciyorum. bir gun ogretmen elime bir kagit parcasi tutusturdu. 23 nisan'da sen de bu siiri okuyacaksin mewrites dedi. ben nasil cikarim onlarca kisinin karsisinda da siir okurum. ya okuyamazsam, ya kekelersem de bana gulerlerse. siiri okuma pratigi yapmaktansa bu isten nasil yirtarimin hesabini yaptim gunlerce. o zamanlar kirmizi kalemlerimiz vardi. otu boku kirmizi yuvarlak icine almak ya da altini kirmizi kalemle cizmek cok eglenceli geliyordu. oysa benim icin en eglencelisi kelimeleri cevreleyen yuvarlagin da icini doldurabilmekti. boyle homojen olmaliydi dolgu. simdi paintte doldur diye bir sey var ya boya kutusu simgesi, onun manueli bu bahsettigim. neyse, ben onu bunu boyuyorum, altini ciziyorum derken benim siirin yazili oldugu kagida da sanatsal dokunuslarda bulunmusum. bir gun bir baktim ki kagit aynen kendi agirliginin on kati siviyi hapseden orkid gibi (hemi de daha da gercekci, mavi sivi da degil kirmizi kirmizi iyy). dogru duzgun okunmuyor cogu yeri. ezberlememistim de. ogretmene de tekrar soramiyorum. bizim zamanimizda dayak vardi simdiki cocuklara nerdee...
okuyabildigim kadariyla tekrardan temize cektim. okuyamadigim yerleri de kafamda kaldigi kadariyla sagir duymaz uydurur misali uydurdum. siir daha anlamli geldi benim modifikasyonumdan sonra ama yine de keske tanri gokten bir koyun indirse de benim yerime o koyun okusa siiri 23 nisanda. oylesine istemiyorum bu aktiviteyi.
derken bir gun kalasi ogretmen geldi, toren programi diye birseyler anlatti. dedim ogretmen, kafan mi iyi? program dedigin televizyonda olur. meger once kim konusacak kim hangi siiri soyleyecek hangi piyes oynanacak falan bu siraya dizme isine de program diyorlarmis, o zaman ogrenmistim.
bi baktim ki yapilan programda benim siir okuma olayini es gecmis ogretmen. siir okumayacaktim. oleeyy!! diyecekmis gibi hissetmem lazimdi ama boyle got gibi kalakaldim afedersin. ayni, reddettigi oglanin baskasiyla evlendigini duyan kezban gibi. icime oturdu.
neyse ki toren sonunda kuruyemis ve meyve suyu dagittilardi da onun sevinciyle bu olayin etkisini hemen atlatabilmistim.
yine de tam atlatamamisim galiba halen hatirladigima gore.
hatta belki de bu yuzdendir; siiri hic sevmedim. halen de sevmem. sevecegimi veya sevmek zorunda kalacagimi da sanmiyorum. ne zaman bir ortamda siir okunmaya baslansa, istedigi kadar vatan millet sakarya desin, istedigi kadar askin olumsuzlugu; insanin yuceligi falan fisman, hic o moda giremiyorum nedense. hatta sarkilarda da var ya boyle, sarkinin yarisinda duygusal bi siir koyarlar. ne zaman ki boyle duyguyu almaya calisiyorum, moda girmeye basliyorum, tam boyle yelkenleri indirecek gibi oluyorum, bir gulme geliyor.
hayatimda yazdigim topu topu 1 siir var o yuzden. anneme yazmistim. yukarida bahsettigim 23 nisan uyarlamasini da sayarsak ikisi toplamda 1.24 falan eder. anneme yazdim dediysem kendi icimden gelerek degil o da. ilkokul 5inci sinifta bu sefer, anneler gunu icin siir yarismasi yapilacakti okulda. dereceden umudu yoktu hocanin da (artik 5inci siniftik; hafiften hoca demeye baslamistik) hic degil degerlendirmeye alinan 20-25 siir arasina girebilirsen o zaman dusuk olan derslerden birini 5 yapacakti. benim sosyal bilgiler 2 dusuyordu, 3 yapsa kafi 5e gerek yok. ustunu arkadaslara dagitsa da olur. tesekkur alamiyorum yoksa bir ders 2 oldugu zaman.
artik nasil biriktirdiysem, bi siir yazmisim tam 7 kita. simdi zar zor hatirliyorum. bir kitasi soyle birseydi:
!---- spoiler ----!
aglayinca her zaman,
annem beni kucaklar.
annem yoksa yanimda,
olmaz park, salincaklar.
!---- spoiler ----!
neyse hoca bunu begendi, once bi sinifta okuttu. sonra da degerlendirme kuruluna iletti siniftaku diger cocuklarin sacmaliklariyla beraber. bir sure sonra anneler gununde ogle arasinda aciklamislar dereceye giren siirleri. ilk uce giren sairler bir de butun okulun onunde okumus siirlerini. ve mudur ayrica hediye vermis ilk uce. benim siirim birinci olmus, yani ben. peki ben nerdeyim tum bunlar olurken? ogle yemegi icin gittigim evden bir cizgi film vardi ciayco muydu ne. ona kaptirmisim kendimi. ne gidip bekleyecem ogle sicaginda sirada. ogle ictimasi yapilip siniflara dagilana kadar millet, ben hoca derse girmeden yetisecek sekilde ayarliyordum evden cikis saatimi. sinifa girdim ki butun gozler bende. ilgi odagi oldum bir anda. daha ne oldugunu anlayip yerime oturmadan hoca girdi arkamdan. bir de hoca sordu tabi nerede oldugumu. o an aklimin yettigi bir yalan uydurup gec kaldigim icin ozur diledim. hoca bi paket uzatti boyle ince bir kitap boyutlarinda. icinden da ince bi kitap cikti. dedi sen siir yarismasinda birinci olmussan. ha bu da hediyendir. keske zamaninda sirada olsaydin da herkes seni alkislarken o gururu bizzat yasasaydin dedi. tam boyle demedi de bana gelene kadar kelimeler kendilerine ceki duzen verdiler. sonrasinda mudure de bi kac kere ismini anons ettirip mal gibi beklettin falan mealinde bir seyler soylemeye devam etti ama ben hocanin dediklerini takip edemediydim, uyduruk bir cizgi filme kapilip hayatimda belki de bir daha yasamayacagim bir basarima kendi gozlerimle taniklik edemedigim icin icim burkuldugundan. yok lan ne taniklik edecem. milletin karsisina cikmak kolay mi saniyonuz o yaslarda. bi keresinde istiklal marsi oncesi hazirol dendiginde az bi sallandim da, hoca sshtt kizil kafa, otobus mu bekliyon diye beni isaret ettiginde siradaki uc yuz kisinin hepsi bi anda bana donup bakinca altima edeyazdim. ne bicim navigasyonlari varsa direk gorduler beni. bi kac tane kizil vardi gerci okulda belki ondanmistir. hem haziroldasiniz ibneler ne hareket ediyorsunuz, donup bakiniyonuz degil mi ya.
uzun lafin kisasi, anneme yazdigim o siir hayatimin ilk ve tek siiri oldu. hem boyle birincilik fln alinca seviye de bayagi bi yukselmisti. bazi arkadaslar, hatta sinif ogretmenim bile siire devam etmemi, baska siir yarismalarina falan da katilmami tavsiye ettiler. o derece yani. ama ben onlari dinlemedim; zirvedeyken biraktim bu isi. -
ben sana şiir yazsam şimdi
kafiyeler düğümlenir boğazıma
güneşler söner
yıldızlar kayar
ben sana şiir yazsam
ıslanır gökyüzü gözyaşlarımla
atmosfer ahengini bozar
ben sana şiir yazsam
göçmen kuşlar yolunu kaybeder
gün doğmayı unutur
martılar sebepsiz ağlar
ben sana şiir yazsam
bir mahur beste çalar
sadri abi müjgana ağlar
ben sana şiir yazsam
boğazım kurur
dilim susar
içim yanar
ben sana şiir yazamam ki
ben kahve severim
şairler hep çay -
kalemimin gölgesine saklanan gülüşünü yazıyorum sevgilim daha çok daha çok daha çok.
ama yakınıma baksalar
ama aynalarda sürseler izini
ama etrafıma baksalar
sanacaklar
gülüşün
hiç yok hiç yok hiç yok! ...
kızmamak lazım. -
toprağından koparmak istediğim her çiçeğin
kökünden kavradığım her dalını
zaman zaman nazikçe
bazenleri haince
ama her daim şevkle
sahibi olduğum için
ve hatta bir güzel yediğim için
dişlerimin arasında liflerini
narince kıvrılan ince belini o çiçeğin
işim bittiğinde ait olduğu toprağa tükürdüğüm
bitecek bir işim olmadığında çöpe attığım
ya da öyle yaptığımı sandığım için
bir defa bile geriye dönüp bakmadığım
baktığımda vicdanımın sesini duyacağım için
portakalda bir çiçekte bulunduğundan
daha çok tat ve vitamin bulunduğu için
çiçeklerin yenmeyeceğini ağzımda bıraktıkları
çirkin kıvamdan öğrendiğim için
bütün çiçekleri rahat bırakmaya ant içtim
biri hariç -
prett bharara!
you make our faces smile
you are a great hero in my eye
just ask, even i will die
what a balls you have bharara!!
don't say he is a son of a mother.
give him harder and harder.
vurkacoglu says, make him prisoner.
what a balls you have bharara!! -
sana bir şarkı söylemek isterim
yalnızca sevdiğim şarkıları söylerken güzeldir sesim
deniz gören bir yere oturalım
dalgalar
ve ellerin
sen dur öylece
bense sıcaklığını hissedeyim
sana bir şarkı söylemek isterim
uzak diyarlara ait
bilmediğin
ama çok sevdiğin dilden hani
ceketini al çabucak gidelim
rüzgara karışsın nefesin
sen ufka bak uzun uzun
bense seni izleyeyim
ah nasıl isterdim
sana bir şarkı söyleyeyim -
ayaklarım üşümesin hiç.
onlar benim.
ellerim üşüsün,
eğer uyumuyorsam.
onlar benim değil.
şimdi anlıyorum,
neden ellerine bakar insan,
kendini tanıyamadığında.
savunacak bir baba,
sığınacak bir anadır
yalnızlığın çaresi. -
...
yirmi iki yıldır
çıkardığı ses birikintileri
çöküyormuş kulaklarına.
sessizliği dilemiş
aydınlık parçasının,
samimi ardına yaslanışı
görünüyordu;
saçlarının işaret parmağında.
"nafile değil acımalarım,
gün bitiyor
sizin başladığınız salisede" dedi fısıltıyla.
"seversin savuruşunu rüzgarın
bulamazsın benzerini"
insaf ararmış gibi kımıldadı göz bebekleri,
oysaki görünüşte dudak kımıltısız
aslında uzakta bir uçurumdaydı...
"sükunu feda etmiş dediler
intihara da meyilliymiş dünleri"
çevreye bakındı
öne eğilmişti hafifçe
galiba
daha iyi idrak edebileyim diyeydi
tüm çabası.
"hanginiz tabureyi itekledi de
uzaklaştı karadan son nefesi?"
anlattı,
o herkese göre ağır olanı.
anlardı,
bir derdi olduğunu
uzaktan bakan herkes,
çay bardağını tutuşundan.
her bir hamal kaçırırdı bakışlarını istemsiz.
karanlığı örttüğünde birkaç eli kibirli,
biz susanlar, görmüştük
aydınlık sandığımız bir kayada otururken.
kaya, dehliz dibindeydi
dehliz, göğün üstünde
ben, onun karşısında
en büyük savunmamı tutunduracağım
kelime arayışlarındaydım.
"sükut etmen
ters yöne akıtmayacak
gözyaşlarımı"
ardına yaslanma sırası bendeydi.
ben milyon kişilik sinemada
tek kişiydim.
tekillik böyle hissedilebilir miydi?
içtiğim su, kora körüktü.
ayaklarıma kadar indirmiştim bakışlarımı
başımı kaldırsam
şimşekler eşlik edecekti
biliyordum.
... -
hayır sevgilim,
beni düşündüğün kadar acıtamayacaksın.
hiç bir zaman yeni bir ölümle bakmayacağım
o narin gözlerine.
ve kalbim hep bende kalacak,
kazanacağım yeni hayatlara mirasın olacak.
hem konuşsana sevgili izmir,
senden önce çok büyüttüm ben bu çocuğu diye.
o kadar büyüttüm ki kendine sığamadı
aşkı, sevgiyi hatta beni bile içine aldı. -
ben olamam o düşün sahibi
bir yüzümde acı bir küfür dünden kalan
bir yüzüm sırf madde diğer yüzümde yalan
ben olamam sevinçli masal anlatan
kim duyar o şiiri ben uyanamam
ne elimde nasır var ne aklım tamam
ben değilim sabrıyla tufanlar boğan
ben olamam adını gaipten duyan