• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (6.03)
Yazar orhan pamuk
kırmızı saçlı kadın - orhan pamuk
ilk aşk deneyimi bütün bir hayatı belirler mi?
yoksa kaderimizi çizen yalnızca tarihin ve efsanelerin gücü müdür?

orhan pamuk, yapı kredi yayınları'ndan çıkan yeni romanı kırmızı saçlı kadın'da bizi otuz yıl önce istanbul yakınlarındaki bir kasabada liseli bir gencin yaşadığı sarsıcı bir aşk hikâyesiyle, büyük bir insani suçun peşinden sürüklüyor.

(kitap bilgisi idefix'ten alınmıştır.)
  1. şuradaki yorumumda henüz kitabı bitirmemiş, birinci bölümün keyfini sürüyordum. ağır ağır çevirirken sayfaları burnumda rakı kokularıyla öngören havası bana yarıyor diye düşünüyordum. çok aksi bir durum olmadıkça okuduğum kitaplara burun kıvırmam, ne olmuş beni içine almamışsa, elbet birilerini mutlu ediyor bu satırlar diye düşünürüm.

    lakin elimizde 2016 senesinde olmamız ve bir de orhan pamuk faktörü var. hal böyle olunca üç bölümden oluşan hikayemiz samimiyetini her bölümde biraz daha kaybetmiş, okuyucunun hevesini de kırmıştır. bir yerden sonra yirmi sayfa sonra olacakları biliyor hale gelip, bir şekilde sevdiğinizi hissettiğiniz hangi karakter varsa ondan da uzaklaşmaya başlıyorsunuz. önümüzdeki yıllarda film uyarlaması yapılırsa hiç şaşırmayacağımı söyleyebilirim. (kitapta yer alan belki en önemli, düşünülmüş, araştırılmış olan batı doğu kavramlarına da yer verilmemek suretiyle tabii)

    ayrıca bana mı öyle geliyor emin değilim ancak sanki orhan pamuk'un dili, kitap ilerledikçe giderek sivriliyor ve inceden bir ukalalık sezmeye başlıyordum anlatımında. belki bendeki değerini yavaş yavaş yitirdikçe böyle bir hisse kapılmışımdır. belki de sahiden ukalalık yapmıştır.

    yeni yeni edinmeye başladığım altını çizerek okuma alışkanlığımı birinci bölümden sonra yine unuttum. o kadar bütünleşemedim zannediyorum ki bir yerden sonra. ama birinci bölümden seçtiğim güzel satırlarla yazımı sonlandırmak isterim.

    "belli ki bunların bazıları, susuz, kör kuyulara saklamak için atılıyor, sonra da yıllarca, yüzyıllarca unutuluyordu. bu tuhaf değil miydi? insanın sevdiği, kıymetli bir şeyini kuyuda bırakıp sonra da unutması acaba neyin işaretiydi?"

    "o zamanlar 'ben, beni kimse görmediği zaman en çok kendim oluyorum' diye düşünürdüm. yeni keşfediyordum bu düşünceyi. kimse sizi gözlemlemiyorsa, içinizdeki gizli ikinci kişi dışarı çıkıp dilediği şeyi yapabilir. yakınlarda bir babanız varsa ve sizi görüyorsa içinizdeki kişi içinize saklanır."

mesaj gönder