1. hayatta daha gerekli ve değerli yapılacak işleriniz yoksa kesinlikle gereksiz değildir. hele sinema varken gereksizdir demek en basit hali ile saflıktır. roman orjinal dilinden iyi bir çevirmen tarafından çevrilse bile anadilinde okunmadığı için farklı çıkarımlar sağlanacak bir şey. roman verdiği iç sesler ve düşüncenin metinlere yansıması ile senden farklı karakterlerin senin iç sesin olmasını sağlayan bir şey. tamam, roman okuyarak çok şey öğrenemeyebilirsin, bir ansiklopedi ya da kuramsal ya da bilimsel bir makale değildir. ama roman senin daha derin bir karakterin olmasını sağlar.

    ne demektir bu derin karakter. aynen şöyle, sen ancak bir hayat yaşayabilirsin ya da ancak şuan yaşadığın hayatı hatırlarsın, roman sana farklı hayatlar sunar. film izlediğinde (ve çoğu baş yapıt denen film roman uyarlamasıdır.) yönetmenin sana aktardığı kadarı ile yetinirsin. bir filmi ne kadar voice over ile bezeyebilirler. oysa romanın tamamı neredeyse sinema voice over yani dış sestir. bakın fark burada bile kendini gösteriyor. sinema için dış ses olan şey, romanda sizin için iç sesin kendisi olur. bu o anda okuduğunuz cümlelerin sizin zihninize yani bilinç altınıza kadar işlediği anlamına geliyor. derin karakter meselesine geri dönersek. romanda okuduğunuz her karakter, üzerine yapışır. hele ki iyi bir okucuysanız ki bundan kastım çok okumak değil kitabı hissedebilmektir. içinizde yüzlerde karakter biriktirdiniz demektir. artık en taktir ettiğiniz özelliklerini seçmek size kalmış. ben dürüst, çalışken ve iyi kalpli olanları seçmeye çalışıyorum. ama bu benim içimde en kötülerini de barındırdığım gerçeğini değiştirmez. işte derin karakter meselesi budur. roman okumak ile film izlemek kesinlikle aynı kefeye konacak şeyler değildir.

    sinema sektöründe ve yönetmen adayı olarak şunu söyleyebilirim. iyi bir roman okuyucusu olmayan kesinlikle iyi bir film çekemez de iyi bir senaryo yazamaz da. sinemayı besleyen şey romandır.

mesaj gönder