1. "adalet işlemiyorsa kendi adaletini işletmek meşrudur" dan çıkardıklarıyla hayret ettiren yazarları gormemizi sağlamış kişidir.

    adalet kanunlarla işletilir, bu cümlede "işlemeyen adalet" kişilerin koydukları değil, yasama gücünün kamu adına koyup anayasa mahkemesinin onayladığı ceza kanunları ve uluslararası anlaşmalara bağlı adalet sistemlerinin kanunlarıdır. devlet denilen yapı bu kanunlar üzerine oturtulan bir toplu sözleşmedir. devlet bu sistemi işletemediğinde meşruiyetini yitirir. yani bir on kabul söz konusudur, ilk kelime olan adalet kanun koyucuların adaletidir.
    radiohead baskını mevcut yasalara göre suçtur, radiohead baskınını yapan vandalların gerekçesiyse yasalara göre geçersizdir. tacizin tecavuzun yasalarda karşılığı bellidir, vatandaşlar bu yasaları kabul eder, ha yürütme çıkar bu kanunu işletmezse, tıpkı çilem'in oldurmeye giden sureçte hiç bir yasal talebinin dikkate alınmadığı ve nefsi mudafaa şartlarının oluşmadığı düşüncesiyle, tıpkı bazı tecavüz vakalarında verilen "rızası olmadan oral sex yaptırılamaz, ısırabilirdi" benzeri iğrenç raporlara itibar edilmesi gibi sayısız ornekte görüleceği üzere kişi adalet mekanizmasının meşruiyetinin kalmadığı bir noktaya ulaşırsa buna direnir. yasalara da sonuna kadar guvenemezsiniz, evrensel normlar vardır, bireyin haklarının üst sınırı vardır, burdan haksızlığa direnirsiniz. "ramazanda içki içtiler hiç adil değil" diyerek değil.ek: tacizciyi oldurmeleri lazımdı neden hapse attılar, adil değil dur öldüreyim" gibi değil. yasa mağduru korur, suçluyu topluma kazandırır. üst norm budur. konudan uzaklaşmamak için bitireyim: çilem'in olayında esas sorun üst erkek akıl adaletiyle surecin işletilmemesi, ve bu işletilmeyen sureçle oluşan durumun sonucunun nefs-i mudafaa sayılmamasıdır. işlemeyen adalet de budur, çilem kaçsa haktır.

mesaj gönder