1. -aklımın odaları 3-

    bir yaz günü, alışık bir şekilde ayaklarım üşürken sigaram vakur bir biçimde içime doluyordu.. düşünüyordum.. ‘’şimdi, düşüncelerim felçi.. oysa ölmeleri için uğraşmıştım.’’ diye. derken aklımın odalarının önce kilidini, sonra sürgüsünü açtım.. birer birer yokluyordum odaları. bir şeyler arıyor gibiydim ve aynı zamanda bir şeylerden kaçıyor gibi.. bilirsiniz bazen, takılı kalır insan bir şeylere…

    aklımın içinde gün, her akşam saat 03.00’da başlıyor. zaten 3 rakamını kendimi bildim bileli sevemedim.. bir uğursuzluk var sanki bu rakamda.. kötü bir şeyler olacakmış gibi. odaların içerisine kadar gelen ses, koridorlarımda yankı yapıyor.. fikirler uyanıyor, fikirler ölüyor.. zaman birden hiç alışık olmadığım bir şekilde işlemeye başlıyor.

    merhamet içeren sözcüklerle karşılıyorum her darbeyi.. bir zaman artık sabredemiyor, hançerimi kınından çıkartıyorum.. beynime hücum eden katil fikirler, katil fikirleri doğruyor sonra. herkes bir anda herkesleşiyor.. üçüncü tekil şahıslarım tek sıra halinde önümde. sevimli bir başlangıç değil.. az sonra koridorlardan taşan bu yankı, tekrarlanıyor.. rüyada gibi, gerçekte gibiyim. rüyalar ve gerçekler arasında bir yerlerde sıkışmış, kendimle baş başa bırakılmıştım..

    en kötüsü de buydu galiba.. ‘’kendinle baş başa olmak’’. kendine katlanmak eylemlerin en zorudur. kimseye kendiniz için şikayet edemezsiniz, ağlayarak anlatamazsınız çünkü.. hem, ne diyebilirsiniz ki?..

    sözün özü, betondan çevrili bir hapishane aklım. ne kadar serbest olabilirsem o kadar ‘’serbest’’ im işte.. üçüncü şahıslarımla birlikte oynadığım bu kumar oyunu, dipsiz kuyularıma vip giriş bileti.. kazansam da kaybetsem de, istemediğim bir sonuçla yüz yüzeyim..

mesaj gönder