1. -aklımın odaları 4-

    çaldığım her kapının arkasında bir enginlik.. evet, tabiat kendi vaktini belirliyordu, şeylerin doğasında vardı bu.. bavulumu toplamış, en güzel kıçları öpmüş, yanıma birkaç kitap aldıktan sonra trenimin gelmesini bekliyorken oldu her şey.. 13 ekim 2006 öğle saatleri. kavurucu güneş, küfür edercesine üstümüzde duruyordu. istasyon insanları olarak bu şöleni kaçırmamız imkansızdı.. bir fikir demir aldı limanların birinden.. zamandan ve mekandan..

    yalnız zamanın değil, mekanın da doğasında vardı bu.. olması imkansız ‘şeyler’ olma ihtimaline bile yanaşmıyorken bu istemim çok bencilce hatta alçakça idi.. hem, ne istiyordum ki ben?.. ben, kimdim ki?.. bir kibre kapıldığım çok bariz, üzerime sıçrayan iftiralardan da nasibimi aldım.. sadece bekliyorum şimdi.. bir fikir aydınlatır koridorlarımı.. yarısı da olur.. ötesini ben tamamlarım.

    kanıma girip aklımı zapt eden bu fikirlerle yaşadığım düşüşler yaşam serüvenimin özneleri.. kendimi kenara çekmiş, tüm boşluk büsbütün onların olmuş.. kendi yok oluşumun mimarı benim. köklerini yıkımdan alan bir düş.. alabildiğine saçmalık.. kadim yakarışlarımdan birine rastlıyorum istasyonda. aklımın odaları gibi, tıpkı istasyonları da küçük, sevimsiz.. kişiler, üçüncü tekil şahıslarımın berikisi, ötekisi..

    aksırana, tıksırana kadar içiyordum.. bir nasihat gibi, kulaklarımda çınlayan sesler.. çaldığım her kapının arkasında bir muamma. aklımın odalarında yankılanan bu sesler uzaklardan bir cümbüşün habercisi.. evet, bavulumu toplamıştım.. ancak bir şey eksikti.. bir şey, beni ben yapan.. iki çift kelam ettikten sonra aklıma geldi.. güz gülleri kadar sakin, vakur bir şekilde beni seyreden zamana karşı savunmasız, bir o kadar da çaresizim..

    bavulumu toplayıp, en güzel kıçları öptükten sonra işte buradayım.. çaldığım her kapı.. birer muamma..

mesaj gönder