1. burada dünyayı kurtarmaktan maksat sanırım dünyanın bizler için yaşanılabilirliğini devam ettirmesi. zira dünya, insan nesli tükendiğinde ya da insan ırkı bu gezegeni terkettiğinde zaten kurtulmuş sayılacak. en azından bu tüketim ve hırs budalalığı bir son bulmuş olacak. tamamını olmasa bile belli oranda doğal düzeni tekrar sağlayacaktır mavi gezegen. tabi herşeyin, güneşin, güneş sisteminin, evrenin bir miyadı olduğu gibi dünyanın da var, o da zaten kaçınılmaz son.

    rasyonel bir bakış açısıyla durumu değerlendirirsek, bu gelinen noktadan sonra dünya üzerinde yaşamın varlığını kurtarabilecek bir yöntem yok, bu anlamda umut bağlanabilecek bir potansiyelde mevcut değil. belki biraz acılarını hafifletir, koşar adım yaklaşan sonumuzu geciktiririz ama daha fazlası değil. dünyanın kaynakları böyle bir budalalığı besleyemez. yarattığımız kaotik ekonomik sistemlerin, açgözlü tüketim sistemlerinin ve karmaşık ilişkiler yumağının da ömrü çok fazla değil.

    o alınan bütün önlemler varya hani sera gazı salınımlarını falan sınırlayan, işte onların hepsi bırakın kötüye gidişatı durdurmayı, yavaşlatmıyor bile. hatta bu gidişatın hızlanmasını bile yavaşlatmıyor. fonksiyonun 2. 3. belki 4. türevi diyorum, bilmem anlatabildim mi?

    neymiş efendim fazla sera gazı salınımı yapan firmalar para cezası ödüyeceklermiş, bak bak bak! adamlar parasıyla değil mi kardeeeş diyerek daha fazla salıyorlar lan. şaka değil avrupa'daki çimento fabrikaları son 10 yılda bir önceki 10 yıla göre çok daha fazla sera gazı salınımı yapmış durumdalar.

    en azından bir miktar bu sonu geciktirmek için ve süreci yavaşlatabilmek için gerekli olan şey sağduyu. ama sen görebiliyor musun televizyonda sağduyu, işyerinde görebiliyor musun sağduyu, peki trafikte, otobüste, mecliste, okulda, çarşıda, pazarda görebiliyor musun? ben görmüyorum, sen de görmüyorsun.

    o yüzden umut yok!

mesaj gönder