1. özellikle ankara'da sıkça rastlayacağınız durum. zira ankara'da neredeyse her şey için kuyruğa girilir.

    bu bir taraftan iyi bir şey olmakla birlikte uygulanma şekli sebebiyle diğer taraftan da kötü bir şeydir. yurdum insanı kadere, kısmete o kadar bağlıdır ki herhangi bir işin herkes için eşit derecede ve en verimli şekilde nasıl halledilebileceğine hiç kafa yormaz. ya da kendini kurnaz adleder. neredeyse hepimizin karşılaştığı durumlardan biri; bankamatik sırasında sıranın size gelmiş olduğunu fark etmezseniz kimse sizi uyarmaz ve doğrudan önünüze geçerler. sorarsan; "e ilerlemiyosunuz!" diye de astarı yüzünden fena bir açıklama gelir. işte bu ve bunun gibi "yaptım, oldu"lar "şark kurnazlığı" başlığında tartışılabilir.

    bankamatik sırasının hayatını kurtaracak ve aslında rasyonel olan çözüm; bankamatik sayısından bağımsız tek sıra olmaktır. bu durumda boşalan bankamatiğe sıradaki geçeceğinden herhangi bir bankamatiğin yoğun olması kimseyi çok da fazla etkilemeyecektir. fakat bu bahsi geçen çözüm yolu-ki aslında bu bir çözüm değil olması gerekendir-sadece kağıt üstünde kalmaktadır. üniversite kampüslerinde bile bankamatik sıralarının nasıl bir karmaşa içinde olduğu görülmüştür.

    diğer taraftan bankamatik sıralarındaki temas mesafelerinin de pek bir dar olduğu görülecektir. ne demek? arkanızdakinin nefesini ensenizde hissedeceksiniz. bizde olan budur. sanki arada boşluk olursa biri girecekmiş gibi sırtınıza çıkabilecek mesafede bir sıra/kuyruk anlayışına sahibizdir.hatta önünüzdeki ile aranızdaki mesafe beklenenden daha fazla olursa arkadan hafif itiş kakışlarla karşılaşmanız olasıdır. bunu "taciz" sınıfına koyup koymamak ince bir pamuk ipliğidir.

    tüm bu ayrıntıların ötesinde bizim insanımızda olan özellik kendinden başkasını yok saymasıdır. hakkımızda her ne kadar misafirperver, hoşgörülü, mütevazi vb. güzel özellikler sayılsa da gerçek hayatta bizim insanımız kendinden başkası yokmuş gibi davranır. trafikte de bankamatik kuyruğunda da durum aynıdır. "kardeşim, acele etsene işimiz var" serzenişi sadece kendisinin çalıştığını ima eder ki geri kalan herkes ebedi bir tatildeymiş hissiyatına sokar insanı. "e sen gitmiyorsun madem ben geçeyim dedim" anlayışı da trafikte önünüze atlayan araçların serzenişidir ki bu da bizim trafikte "aracımla şöyle bir dolanıp geleyim" kafasında olduğumuzu düşündürür. bankamatik sırası kendine gelen ise bu kaçırılmayacak anı doya doya yaşayarak arkadaki kuyruğu önemsemeden repodaki parasını bozarak ucuzundan iki lot alacak ve bu işlem birincide başarısız olacaktır.

    "e canım, adam da sırası gelince istediği işlemi yapar"

    evet, hakkıdır, yapar, yapsın da zaten. hayırlı kuyruklar dilerim.

mesaj gönder