• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.91)
mülksüzler - ursula k. le guin
romanım mülksüzler, kendilerine odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. isimlerini toplumlarının kurucusu olan ododan alıyorlar; odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.odoculuk anarşizmdir. sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. aşırı sağın sosyal-darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski taocu düşüncede öngörülen, shelley ve kropotkinin, goldmann ve goodmanın geliştirdiği biçimiyle. anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlakî ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır. ursula k. le guin...vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. devrimi satın alamazsınız. devrimi yapamazsınız. devrim olabilirsiniz ancak. devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir. konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı. (vikitap)
  1. bana kalırsa ne ütopya ne de distopya olan eser. ben, bu kitaba baktığımda, yalnızca "gerçeklik" görüyorum, en saf hallerinden birinde hem de.

    !---- spoiler ----!

    kitap ne bir anarşizm propagandası ne de bir anarşizm yergisi. öyle dengeli, öyle gerçekçi, öyle makul ki...

    kitapta beni etkileyen birincil nokta gerçekten de kitabın, bir açıdan bireyoluşumu hikayesi olması. ve bu oluşan birey, başkarakter gerçekten "sağlam" düşünülmüş bir karakter olduğu için, kişi, en azından düşünen ve akıl eden kişi okurken kendinden izler görebilmekte ve empati yapabilmekte. bu kendini eserde bulabilme, kendini esere yerleştirebilme durumu doğrudan gözlerini anarres ya da urrasta açmana, yaşananları sana o sıralarda bi rüya gibi gelen "gerçek dünya"da yaşananlar ile kıyaslama ve tekrar gerçekçiliğin hazzına varabilmene sebep oluyor. bu bağlamda, shevek'in gözlerinden işlenen bireyin, kendi içinde yaşadığı topluma yabancı olduğu kadar yabancıya da "yabancı" olması işlenen motiflerden yalnızca bir tanesi ki beni en çok etkileyenlerden bir tanesi.

    kitabın, "duvar"dan bahsederek başlaması ve duvar alegorisini tüm eser boyunca yerli yerinde kullanarak devam edip bir de yine "duvar"la bitmesi ayrıca leziz. bu duvar mefhumu, özellikle de anarresteki "toplumun ördüğü duvar" bana doğrudan pink floydu hatırlattı, kitap bittikten sonra bir kaç pink floyd şarkısı ile etkiyi arttırdım.

    tüm bunların yanında, toplum ne kadar kolektif olursa olsun, insanın "birey" damarınn önplana çıkabileceği, hatta gizli de olsa sürekli olarak önplanda olacağını da göstermesini ayrıca beğendim. shevek'in öyküsü, sonlara doğru bedap'ın düşünceleri (o yaşa kadar hayatında "kendi"si için ne yaptığını düşündüğü nokta) sabul, urrastaki anarko-komünistlerin de mülkiyetçilikten kurtulamamış olmaları, anarreste çıkan kıtlıkta kasabalıların yemeklerini paylaşmaması, bir noktadan sonra gelişen yağma olayları, shevek'n "yalnızca kendi inisiyatifinizle mi?" sorusuna "bu tanıdığım tek inisiyatiftir" cevabını vermesi vs. tüm bu olaylarda gerçekçi bir "bireycilik" işlenişini ve bunlara ek olarak urrastaki grev olaylarının "kanlı" bastırılışında soğuk bir gerçekçilik gördüm. bu soğuk gerçekçilik, işte bu romanı sevmemin başat sebebidir.

    !---- spoiler ----!

    kitap, hakkında konuşmakla, anlatmakla, detayları üzerine sohbet etmekle bitecek gibi değil. bir roman düşünün ki, eğitim, anarşizm, sosyalizm, bireycilik-kolektivizm karşıtlığı, dil-kültür ilişkisi, dil-toplum ilişkisi, metafizik, yabancılaşma, cinsiyetçilik, eşitlik, adalet vs. gibi tema motifleri içersinde barındırıp işlesin, işte o roman bu roman.

    son olarak, kitabı okurken sürekli olarak aklıma gelen iki nietzsche alıntısını paylaşayım;

    "canavarlarla savaşan dikkat etmelidir canavarlaşmamaya."

    "kendi boyunduruğunu reddeden başkasının boyunduruğuna girer."

    beni birazcık tanıyan, hatta tanımayı bırak yorumlarıma biraz göz gezdirmiş olan biri zor beğendiğimi, beğenmediğimi de o şey ne kadar "put" olursa olsun itin götüne sokmaktan çekinmediğimi bilir, bu göz önüne alınarak bilinmeli ki, bu kitaba puanım 9/10.

mesaj gönder