1. ey saçları “alagarson” kesik hanım kız!
    gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    bacağımla alay etme pek topal diye.
    bir sorsana o topallık bana nereden hediye ?

    sen şişli’de dans ederken her gece gündüz,
    biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz

    yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
    siz salonda dans ederken bizler savaştık .

    ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
    gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    olan işler dimağını azıcık yorsun!
    biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

    biliyorum baldırını o kadar nazla
    örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla

    benim bütün elbisemden... hatta kendimden...
    biliyorum: çünkü bugün şu dünyada ben

    neyim? bir hiç... işe güce yaramaz topal...
    sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al:

    çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
    siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

    ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
    her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!

    sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
    yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

    sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
    dolaşırken... biz de tipi, fırtına, yağmur,

    kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
    aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık.

    sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
    bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...

    gülme öyle bana bakıp pek arsız arsız
    sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

    sana karşı haykıranı, mecbursun dinle;
    bugün hesap göreceğiz artık seninle:

    ben cephede geberirken, geride vatan
    aşkı ile bin belalı işe can atan

    anam, babam, karım, kızım, eziliyorken
    dağlar kadar yük altında... gel, cevap ver, sen

    bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
    köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

    anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
    yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...

    ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
    sizin için harp ederken yedim kurşunu.

    onun için topal kaldı böyle bacağım,
    onun için tütmez oldu artık ocağım.

    nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
    sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

    kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
    bu amansız boğuşmada öldü yarımız,

    ya siz nasıl yaşadınız? bizim kanımız
    size şarap oldu sanki... şehit canımız

    güya sizin mezenizdi! yiyip içtiniz;
    zıpladınız, kudurdunuz arsız, edepsiz!..

    gerçi salonlarda senin “yıldız”dı adın,
    hakikatte fahişesin ey alçak kadın!

    ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
    bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.

    omuzun da neden seni fuzuli çeksin?
    .........................................
    kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..

    hüseyin nihal atsız - topal asker.

mesaj gönder