1. babaanne.
    keşke yaşasaydın da bunu sana söyleyebilseydim.
    bir kez söyleyebilseydim.
    ama öldün.
    ölmüşsün ben hatırlamıyorum tabi.
    keşke hatırlayabilseydim. keşke hatırlayabildiğim anılarımız olsaydı.
    aziz nesin bir kitabında diyordu. hatırlamamızın imkansız olduğu şeyleri beynimizde canlandırıyoruz, sonra da hatırladığımızı sanıyoruz. cümleler tam olarak böyle değildi ama affet o kitabı okuyalı 10 yıl oluyordur. gerçi bakabilirim ne yazdığına ama o kitapları lösev'e vereceğim, paketledim. neyse fikre döneyim.
    fotoğraflara bakıp kafamda canlandırıyorum, güzel oluyor ama eksik...
    buruk gülüş...
    bana hayatımızın kesiştiği 3 ayda nasıl bir sevgi verdiysen onu hala hissediyorum. çok kuvvetli, gerçekten çok güçlü. hissettiğim sevgiyi ben başkasına veremem. en azından nerdeyse 20 olan halim bunu yapamaz.
    eksik dedim ya, çok eksik.
    dayanacak bir noktam yok. elimi uzatacağım biri yok. gerçekten yok. içimdekileri kimseye açamam.
    güvensiz mi hissediyorum diye düşündüm.
    güvensizlik değil benimki inan direkt yetersizlik. genel bir yetersizlik. net bir yetersizlik. karşıma dikilmiş bakıyor bana. onu yıkıp geçemiyorum.
    çok zor şeyler yaşıyorum.
    anlatamıyorum.
    anlayamıyorum.
    yapamıyorum.
    yolumu kaybettim önümdeki yollara giremiyorum.
    ben bi yerde kaldım ama zaman devam ediyor.
    zamanın belli noktalarında parçalarım var ama toplayamıyorum.
    bir şeyleri değiştirmek istiyorum.
    kendimi, insanları...
    aslında içten içe olduğum kişiden mutluyum, güzel şeyler düşünmeyi öğrendim.
    ama olduğum kişi olma sürecimde yaşadıklarım beni mutsuz ediyor, farklı şekillerde olabilirdi.
    kendime yargı koymuyorum, yargılar hep orda ve beni içlerine çekiyorlar.
    istediğim kişi değilim tam olarak, hedeflerim çok uzakta.
    beni ayağa kaldıracak bir yardım eli yok ve kimseden de yardım isteyemem çünkü hayatına değdiğim her insanda bıraktığım kötü izleri görüyorum.
    birine yaklaşamam da, kimseyi bu yaşadıklarıma ortak edemem.
    içimde 3 kişi yaşıyor
    2 farklı kutup, arada sürüklenen diğeri.
    sürekli bi kavga hali...
    sürekli bi çatışma...
    birbirlerine giriyorlar,artık iyice delirdiler,kağıtlar masalar havada uçuyor karanlık odada. daha geçen camı kırdılar. küçük mum ışığında birbirlerini görseler,öldürseler de ben de rahat etsem ama yok.
    kime hak vereceğimi bilmiyorum.
    hedefe yürüdüğüm yolda önüme asırlık çınarlar devrilmiş ve ben üstlerinden atlayamıyorum
    ne yapacağımı bilmiyorum
    halamlar gözlerimin seninkilere benzediğini söylediler ama hayır, seninkiler daha yeşil bir ela. biliyorum,fotoğraflar...
    salı yanına geleceğim. insanlar dışarıdan bakınca bir mezar görse bile ben hiçbir zaman onların gördüğünü göremiyorum.
    çok düşünüyormuşum öyle diyorlar.
    düşünmek acı verse de zevkli,ince ince eleyerek detaylara inmek...
    sana bir çiçek daha getirecektim. evden getirecektim. kışın dışarıda bıraktım ama kurudu. dayansaydı hoşuna giderdi. annem dedi yani ben bilmiyorum maalesef.
    varlığın hep benimle.
    bir şeylerin somut olmasına gerek yok, soyut şeyleri seviyorum.
    seni de seviyorum.
    soldaki uyuşmalarım geçti sayılır bu arada. stresten kaynaklı sinir sıkışmasıymış.
    bir de şey, batuhan öldü. üzüldüm, çocukluğumdan bir parça gitti. uzak akraba, uzak arkadaştı ama iyiydi. meğer benimle yaşıtmış, ben onu hep daha küçük sanmıştım.
    sonra görüşürüz babaanne, kahvaltı yapmaya gidiyorum. belki kek de yaparım. anneme sen öğretmişsin o da bana öğretti. bak hayatıma nasıl da etki ediyorsun hala.
    buruk gülüş...

mesaj gönder