1. az önce pencereden dışarı baktım. gülüşüp oyunlar oynayan çocuklar vardı, içlerinde kendimi aradım göz ucuyla. bulamadım tabi ama yine de biriyle göz göze geleceğim diye kaçtım içeri, mutlu çocukların yüzüne daha fazla bakamadım o acıyla. peki benim şarkılar söyleyen, arkadaşlarıyla saklambaç oynayan çocukluğum neredeydi? sahi saklanmıştı da kimse bulamamış mıydı onu oyunun sonunda, öyleyse çıkar gelir belki değil mi dargınlığı son bulduğunda, gelir değil mi? ben beklerim ki bu pencere başında, yitirilmiş çocukluğumu da beklerim, geri gelmeyeceklerini bildiğim ailemi de beklerim, beklerim sonuçta, bu pencereyi hayallerime açılacak diye bellerim ve beklerim. belki o zaman vücudumda gizlediğim hiç atılmayan çığlıklar, küçüklüğüme akıtılmış salyalar, ne bileyim işte bastırılmış 'ama baba'lar pencereden çıkıp gider, üryanımdan göçer. her şey bu kadar basittir belki, susmak lazım geldiğinde nasıl sükuneti bellediysem, beklemek lazım geldiğinde de hasreti, vuslatı kendime yoldaş bileceğim demek ki. beklerim ben mühim değil benim bekleyenim yok ki sonuçta. şu pencere, pencerem benim sonum olsa da bekleyenim olmaz sonunda. ama bir şey soracağım anne, buna ancak sen cevap verebilirsin. mezar taşları insanları bekleyemez değil mi, ölüm bekler insanı, ölenler değil değil mi? beni beklediğin bir yer varsa anne söyle penceremi oraya açayım, çocukluğumu sen bekle, onu sen büyüt de beklediği olmasın, ona sarıl ki eksikliği kalmasın, onu sar ki senden başka kimse dokunamasın, ona öğret anne, bir kere çocuk olunduğunu ama bin sene içinden atılmadığını, içine attığın çocukluğunun hep sırtına çıkıp ayaklarını omuzlarında sallayacağını anlat ona anne. ben nasıl siyahlar içinde ağladıysam onun yaşlarında, onu sarılar içinde güldür anne.
    ben şimdi pencere önünden kalkıyorum, anlıyorum ben bu pencereden sana ulaşamayacağım ama sen bana el uzatacaksın, yitirilen her şeyi avuçlarına sığdıracaksın lakin ben gülüşmeler için fazla büyüğüm, avuçlarını göğsüne yasla. oyun bittiğinde, biri onu sobelediğinde geri dönecek, ellerini ona yasla, ellerini ellerine bağla, benim olmayan ne varsa ona sağla. saklanmanın, boğulmanın yüz düşürecek bir şey olmadığını fakat çırpınmazsa boğulacağını söyle ona, anlar o. nihayetinde benden yiten bir şey, sana koşa koşa gelmek isteyen en güzel şey o, şimdi ellerini aç, ellerimi tut, ben geldim.

mesaj gönder