1. hayatımız kurallar koymakla, bu kuralları dayatmakla geçiyor. hayatımız, insanlardan bir şeyler beklemek ve onların beklentilerini karşılamakla dolu. hayatlarımız, özünde birer çift bencilliğin eseri; öyle ki, yapılırken akıldaki birey zaten ortaya çıkan birey olamaz asla, ayrıca hepimiz %100 benciliz, saçtan tırnağa benciliz, kemiğimiz ve etimizle benciliz. tüm iyiliklerimiz duygusal tatmin için, tüm seçimlerimizi kontrol edemediğimiz önceliklerimiz yapıyor. hepimiz içten pazarlıklı, bencil ve bunu reddettiği için ikiyüzlü canlılarız. işin acı kısmı (kötü değil acı), birçoğumuz bunu fark (his) etmeyecek kadar da olayın akışına kendimizi kaptırmışız. kurduğumuz her ilişki menfaat ilişkisi, sadece bunun barizlerinden rahatsız oluyoruz, çünkü "duygusal" reflekslerimiz var bizi bu konuda uyaran, duyguyla kurulan menfaat ilişkilerini daha emniyetli görüyoruz. sevgi, güvendir. böyle bir hayatta, biri kendine bile belli bir yere kadar dürüst olabilirken, bir başkasıyla dürüst bir yaşamı paylaşabilir mi bilmiyorum. bunun bedelini ödeyebilir mi, onu da bilmiyorum. hem duygusuzca analiz edip, hem de o duygulara muhtaç olan benim, bir gün kendine bir denge getirip o dengeyi kuran birini bulup bulamayacağını merak ediyorum. gerçi öyle birine rastlamak fikriyle içim kaç gün daha ısınacak o da soru işareti. arada iç dökme kısmına da geldik, evet.

mesaj gönder