1. sürdürülebilir yaşam film festivalinin son günüydü dün ve 7 belgesel izleme fırsatım oldu. evimiz dünyayı ne hale getirdiğimizi ve aslında doğanın bir parçası olan insanlığın hallerini izlemek hüzünlüydü evet ama neyseki hüzne umut ve ilham verici örnekler de eşlik ediyordu. her şey son derece organize ve özenliydi. söyleşiler, aralardaki müzik dinletileri (kış ruhu grubu ve ismet-samet karadeniz kardeşler) ekibin ne kadar ciddi çabalar harcadığını gösteriyordu. gerçekten takdir edilesi bir festival. ve ileride çok daha başarılı işler yapacaklarını tahmin etmek güç değil. emeği geçenlere teşekkür ederim kendi adıma. şimdi biraz filmlerden söz edeyim:

    Ödüllü yönetmen Peter Goldsmid’in "Sokaktan Çıkış Dansta" filmi ruanda'da 1994 iç savaşı ve soykırımın ardından doğan ve kimseleri olmayan iki eski “sokak çocuğu” olan Eric Mugiraneza ve Patrick Bihoyiki’nin daha iyi bir yaşam için kurdukları hayalleri gerçekleştirmelerinin dokunaklı hikâyesini anlatıyordu.

    Anıl Bilge ve Tahsin Erdem Koşar'ın "sancı" adlı kısa filmi Sanayileşme ve şehirleşme sonucu hırslı şehirlerin Sakarya ve Porsuk nehirlerindeki yarattığı olumsuz sonuçları gözler önüne seriyor. bundan 30 yıl önce nehirden 8-10 metrelik yayın balığı tutabildiklerini anlatan yöre halkı şimdi koku ve kirlilikle yaşamaya mahkum ne yazık ki.

    Chintan Gohil'in filmi "Pun Pun Çiftliği" son derece umut verici ve umutları hayallerin ötesine taşıyan bir deneyimi anlatıyor. Pun Pun Çiftliği, bir organik çiftlik, bir tohum-kurtarma çalışması ve bir sürdürülebilir yaşam ve öğrenme merkezi. Kendi kendilerine kurdukları sürdürülebilir bir yaşam sayesinde başkalarının da öğrenip yaşayabileceği bir model yaratmanın mümkün olup olamayacağını araştırıyorlar.

    Peter McBride'in filmi "deltanın uyanışı" 20 yılı aşkın bir süredir denize ulaşamayan colorado nehrine 2014 yılında deneme amaçlı su verilmesi sırasında yaşanan deneyimi aktarıyor. Nehri geçmek için toplanan bir ekip bu eşi görülmemiş restorasyon çalışmasına tanık olmak için suyu takip etti ve Colorado Nehri’nden denize, ilk ve belki de son kez kürekle sörf tahtası üzerinde gidenler olmayı denediler. Beklenmedik maceralarla birlikte, filmin yapımcısı Pete McBride fonda Güney sularının hikâyesini, Colorado Nehri’nin karşılaştığı zorlukları ve işbirliği sayesinde umut verici bir çevresel restorasyon olanağını anlatıyor; bunu yaparken de bir nehri denize doğru tekrar tekrar takip etme deneyimlerinden yararlanıyor.

    John Antonelli'nin kısa filmi "bataklık hayalleri" saddam zamanında kurutulan ve birçok canlıya ve topluluğa yaşam veren sulak alanın, yıllar sonra mühendis Azzam Alwash'ın hükümet ve bölge halkı ile birlikte sulak alanı eski parlak günlerine döndürmek için yaptığı çabaları ve muhteşem sonucunu anlatıyor.

    Alexandra Liveris'in "marialardan biri" adlı kısa filmi, Meksikalı göçmen María'nın yarı zamanlı çalıştığı işinde hor görüldükten sonra, kadın işçilerin çalışma hakları adına aktivizm yapan ve kadın işçilere temizlik işleri sağlayan San Fransisco Kadın Kolektifi’nde kendi sesini, kendi topluluğunu ve onurunu bulma sürecini anlatan çok umut verici bir film.

    José Cohen ve Lorenzo Hagerman'ın yönettiği ve izlediklerim içinde en karamsar film "H2O MX" filmi oldu. 22 milyonluk mega kent mexico city'nin su kaynakları, kentsel altyapı ve insanların yaşam koşulları üzerinden anlatan bir vaka analizi. yanlış kentleşme planlarının ve tercihlerinin insanların yaşamlarını nasıl zorlaştırdığını ve doğayı nasıl geri dönülmez bir şekilde tahrip ettiğini gördük dehşetle. ardından ankara'nın su profilini çıkaran ekipten inşaat-çevre mühendisi hasan akyar'dan ankara-mexico city şehirlerinin karşılaştırıldığı epey yararlı bir sunuş izledik. hasan akyar, ankara içme ve kullanma sorununu görece çözmüş gibi görünse de, altyapısının ne kadar feci durumda olduğunu ve onlarca deresi olan bir kentin nasıl olup da şimdi ankara çayı dışında hiç bir deresinin görünmediğini anlattı bize çarpıcı bir şekilde.

    günün tek izleyemediğim filmi Andrew Morgan'ın "gerçek bedel" filmi oldu. sitede şöyle anlatılıyor film: "Bu, kıyafetlerimizle ilgili bir hikâye. Giydiğimiz giysiler, onları yapan insanlar ve bu endüstrinin dünyaya etkileri ile ilgili. İnsani ve çevresel etkileri dramatik bir biçimde artarken, giyinmenin bedeli on yıllardır azalıyor. Gerçek Bedel, bu anlatılmayan hikâyenin üzerindeki perdeyi kaldıran ve bizi kıyafetlerimizin gerçek bedelini kimin ödediğini düşünmeye davet eden çığır açıcı bir belgesel. En parlak podyumlardan en yoksul gecekondu bölgelerine kadar dünyanın her yerindeki ülkelerde çekilmiş ve dünyanın en etkili öncülerinden Stella McCartney, Livia Firth ve Vandana Shiva söyleşilerinin de yer aldığı benzersiz bir proje olan Gerçek Bedel, bizleri dünyanın her yerinden, kıyafetlerimizin arkasındaki insanlara ve mekânlara doğru zihin açıcı bir yolculuğa davet ediyor."

    festivali ya da istediği filmleri kaçıranlar için, festivallerde gösterilmiş ya da gösterilecek bütün filmlerin sürdürülebilir yaşam tv sitesinde izlenebileceğini hatırlatayım.

mesaj gönder