1. doğduğum ve beni büyüten şehir. sayesinde sabrım ve tahammülüm yüksek belki de. alıştığım için sıcağına, şikayet etmem pek. yaz özlemiyle geçiririm tüm mevsimleri.

    çocukluğumda ışıklar caddesinde, doğu garajında gezerken mutlaka birkaç tanıdık yüz görürdüm. artık mümkün değil. bir istanbullu olmam itibariyle de pek bir ortamım kalmadı artık. zaman zaman gittiğimde tek başıma dolanıp kafa dinlerim özellikle kaleiçi'nde.

    düden ve kurşunlu şelaleleri cennetten bir önizlemedir. köfte-piyaz kombosu en özlediğim yanıdır. istanbul'a üniversite için geldiğimde menüde piyaz görünce çok sevinmiştim. getirdikleri haşlanmış fasülyelere öyle bir hüsranla bakakaldım ki.. anlatamam o hayal kırıklığını. tahinli kabak tatlısı da çok lezzetlidir.

    yol kenarlarındaki tarlalardan göz hakkı tattığımız çilekler, ağacından yeşil erikler, narenciye ağaçları ve en güzeli, mayıs ağaçları... mayıs ağaçlarının o naif ama büyülü kokusu mest eder insanı. karlı bey dağları'nın hemen altındaki konyaaltı plajı fotoğraflanmazsa olmaz. çılgın yağmurları vardır bir de. gök gürültüsü fazla abartır yağmurla birlikte. aniden göğü yarıp, sizi yerinizden zıplatınca muzipçe devam eder gürüldemeye. yağmur demek okulların tatil olması demektir bazen antalya'da. selin devirdiği büfenin erzağını, podyumda yürüyen manken gibi izlemektir kanalda yüzüp giderken.

    antalya güzeldir. benim için hatıralardır. ve de "şüphesiz ki antalya dünyanın en güzel kentidir" atatürk'ün deyimiyle.

mesaj gönder