1. milan kundera'nın varolmanın dayanılmaz hafifliği kitabında şöyle bir pasaj geçer: ''modern helalarda klozetler yerden yukarı doğru beyaz nilüferler gibi yükselir. beden ne kadar değersiz olduğunu unutsun, insan sifondaki su bağırsaklarından çıkan artıkları silip götürdükten sonra bu artıkların başlarına gelenleri bilmezlikten gelsin diye mimar elinden geleni yapar. lağım boruları yapışkan kollarıyla evlerimizin ta içine dalsa da, özenle gözlerimizden gizlenir bunlar ve bizler banyolarımızın, yatak odalarımızın, dans salonlarımızın ve parlamentolarımızın altında yatan bu görünmez bok venedik'lerinden habersiz memnun mesut yaşarız. ... hiçbir şey lağım borusunun genişletilmiş ucuna tünemiş kendi çıplak bedeninden daha zavallı olamazdı.''

    varoluş sancısı işte bu görünmez bok venediği'ni görmektir. kendi bedeninin ve ruhunun dolayısıyla da insanlığın, acizliğinin farkına varmaktır. dünyanın üzerinde nilüferler gibi açtığı sanrısına kapılan insandan klozet olup olmadığını sorgulayan insana dönüşmektir.

    hasbelkader suya düşen yansımanızı görüp güzelliğinizden ötesini görebilirseniz bu rahatsız edici, can acıtıcı fakat bir o kadar gerçek ağrıyı hissetmeye başlarsınız. kim bilir belki sonunda varolamamaya kadar gider?

mesaj gönder