1. büyüleyici yanı vardır yalnızlığın; kişioğluna çekici, pozitiv anlamda dayanılmaz gelebilir zamanla; ama onunla ruh ve vücut birlikteliği gibi bir olunca, aslında yüzyıllardır anlatılan/dayatılan bir illüzyon olduğu anlaşılır.
    muhakkak katılırsınız ki en az iki türlü yalnızlıktan bahsdebiliriz. birisi varoluşsal mesele olan manevi, diğeri ise tamamen toplum endeksli dışavurum olan maddi. ve bu iki uzaklık çoğu zaman birbirine karıştırılır. yine kişioğlu belli bir yaş dönemini aştıktan sonra kendine bu soruyu yöneltmelidir zannımca: arzuladığım, istediğim maddi mi, yoksa manevi bir yalnızlık mıdır?
    sizi dinleyecek, - farz-ı misal şiir sevecek - sevişecek bir kadına mı ihtiyacınız var? yoksa bir dosta mı? kapınızı aniden değil, her an çalabilecekmiş olan, sıkı muhabbetler tükettiğiniz arkadaşlara mı? sosyal çevreler? kamusal hizmetlerdeki başarılarınızı alkışlayan eller?
    yoksa isteğiniz aileden bir kurtuluş mu? utanmamalı, herkes yer ve zaman zaman hisseder bu duyguyu, anne ve babasından kaçışı hayata gerçek atılım olarak algılayabilir. okul sıkar, üniversite aptallaştırır, komiklikler, şakalar kulağı kirletir, kaçmak ister kişioğlu özetle. bu mudur yalnızlık tanımınız? sizi yoran insanlar mı yoksa varoluşunuz mu?
    evet, geldik pastanın en ekşi dilimine. öyle bir yalnızlık düşleyin ki, bu kendi kaçışınız olsun. manevi yorgunluğun tezahürü olan yalnızlık. büyük partilere katıldığınızda duyulmayan müzik, önünüzde hiddetli hikaye anlatan arkadaşınızdan tamamen uzakta olduğunuz, sessizlikle ses arasında farkı anlayamadığınız anlar. mecidiyeköyden osmanbey yolu üstünden taksime kaç defa o baş bu baş gidip geldiğinizin sayısını yitirmek...

    manevi olanı maddiye karıştırmamlı. birincisi daha çok sanatçılarda görülen vakadır. ikincisi toplumu oluşturan diğer bireylerde daha fazla göze çarpar.

    manevi, uyuduğunuzda - özellikle öğlen uykusundan sonra bastıran o mekan ve zaman kaybıyla - şimdi gece mi, yoksa sabah mı sorusunu sorduruyorsa, maddi olanı, kanepeye çöküp daire kapınızın önünde adımlayan ayak adımlarını sayıp, acaba kapımı çalacak mı duygusunu verir. ki, bilirsiniz, o kapı çalar, ama ayaklar komşu evine girmiştir.

    majör notalarla bitirsek eğer: asıl yalnızlığı tadanların onu yeniden arzuladıklarını hiç duymadım. yetkin insanlardı çoğusu. hayatta bir şeyler görebilmiş. çarpar yani, feleğiniz şaşırır.
    tanrı düşman başından eksik eylesin.

mesaj gönder