• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.50)
le mari de la coiffeuse - patrice leconte
kasabasının güzel kuaförüne aşık olan antoine’ın en büyük hayali büyüyünce bir kuaförle evlenmektir. bu isteği babası tarafından sert bir tokatla karşılanmış olsa da, geçen yıllar antoine’ın fikrini değiştirmeyecek ve en sonunda mathilde ile evlenip, kendini bir kuaför dükkanının sessizliğinde huzurlu ve aşık bulacaktır. mathilde’in sakin ama tutkulu aşkı, ilişkilerinin on yılı boyunca kendisine büyük bir mutluluk verse de, bu aşk hikayesi antoine’ı ve izleyiciyi çok şaşırtacak, sürpriz bir sona sahiptir. naif senaryosuyla; erotik yanındansa, dokunaklı bir aşk hikayesi olarak dikkat çeken le mari de la coiffeuse, yabancı dilde en iyi film dalında bafta ödülüne de aday olmuş, fakat kazanamamıştır.


  1. senaryosunu claude klotz ile birlikte yazdığı fransız yönetmen patrice leconte’nin 1990 yapımı filmi.

    saplantılar ve aşk üzerine üzerine kurulmuş sağlam dramatik yapısı, kurgusu ve görselliği olan ve de insanı sinema anlamında şaşırtan güzel bir film.

    komik ama dokunaklı.

    en dikkat çekici kısmı da filmde kullanılan renkler.

    film sarı, sıcak tonlarda geçiyor ancak tüm sahneler rengarenk ve harikulade.

    buna bir de antoine’ un arap ezgileri eşliğinde insanı kendinden geçiren dans sahneleri eklenince doyumluk olmuş.

    dış görünüşü çok iyi olmasa da iç dünyası zengin ve renkli bir adamın başka hiç bir şeye ihtiyaç duyurmayan, yeten aşkı, eğlenceliliği, bugünün doyumsuz dünyasında insana umut veriyor.

    sadeleşmemiz lazım.

    !---- spoiler ----!

    "ölüm sarı renklidir ve vanilya kokar"

    !---- spoiler ----!
  2. la fille sur le pont filmini çok sevdiğimden yönetmenin diğer filmlerini de görmek istedim, ama bu film bahsi geçen filmle aynı tarzda değil. berberin kocası (filmin ingilizce adı the hairdresser's husband) oldukça komik, hatta absürd, yer yer belki dokunaklı ancak aşkı değil tutkuyu (takıntı mı desek) anlatan bir film. kötü mü? değil elbette. ama la fille sur le pont gibi bir 'eser' izledikten sonra bu biraz yavan. ortak nokta iki filme de damga vuran müzikler ve belki biraz da tutkuyu anlatım şekli.

    seni küçük sapık diye diye güldük, eğlendik...sonunda da şok olduk işte. benim için 6.5 /10 falan.
    mesut