1. 24 gun sonra ayrilacagim, bir daha ne zaman gorebilecegim bilmiyorum. cok ozleyecegim. dusuncesi bile aglatiyor..

    vaktim azaldikca gecirdigim vakit icimi daha da huzunle dolduruyor. cok fazla kavga edip birbirimizi kirmayiz ama simdi ettigimiz kucuk atismalardan sonra bile kalbim yerinden sokulecekmis gibi oluyor. onu uzdugum icin kafami yerinden sokesim geliyor. yanindan hic ayrilmak istemiyorum. suan ikimiz de yasayacagimiz ayrilik karsisinda guclu durmaya calisiyoruz ama vakit yaklastikca ben gucumu kaybediyorum sanirim. herkes annesinden ayrilacagi ilk zaman boyle hissediyordur mutlaka ya da ben asiri ana kuzusuyum. gorusecegimiz belirli bir tarih olsaydi bu kadar zor olmazdi belki ama belirsizlik daha cok icimi kanatiyor..

    simdiden boyle hissediyorsam gidince gece gunduz canim anam diye aglayacagim sanirim.

    anneler asiri sevilmelidir. bir gun birakip gitmek zorunda kalma ihtimaline karsi her gun sarilip opulup koklanmalidir. uyurken bile sevilmelidir. anne kisisini once pamuk sekere sarip sonra da afiyetle yenmelidir.

    seni asiri cok seviyorum anne.
    annem.
  2. gecen otobus duraginda otobus bekliyorum, yol kenarindan bi anne cocugunun elinden tutmus ama cocuk yol tarafinda kadin kaldirimda, öyle gidiyorlar, arabalar son surat vızır vızır... durakta bekleyen teyze iyice bi suzdukten sonra dayandığı bastonundan bana donerek : " herkes çocuk dogurur da herkes ana olamaz. " dedi. hak verdim.
  3. kendisi bugün uzun bir konuşmanın ardından suratıma baktı ve "sen de benim gibi kafayı yiycen sonunda" dedi. tamam ben bu gerçeği zaten kabullenmiştim ama birden söylemeyeydi iyiydi. neyse en azından herşeye rağmen hayatımdaki en ileri görüşlü insan olduğundan sonunda ona içimi döktüm. beklenmedik şekilde direk moda girip eylem planı çıkardı. babamla 26 senelik bunaltıcı tecrübesinin sonucu olsa gerek. uzun lafın kısası, herkes gidince arkamda kalan bi o oldu yine. yarım yamalak da olsa bi o.
  4. sinir hastası bir tanesine sahip olduğunuzda anlamını yitiren yakın akrabalık terimi.

    sadece doğuruyor diye bir kadın anne olmaz. olmamalı.
  5. annem dünyada bir insanın tanıyabileceği en harika kadındır. ya da annem olduğu için bana öyle geliyor, bilemiyorum. zeki, cesur, kendi ayakları üzerinde durabilen, her işi hakkıyla yapabilen.

    tek hatasını 19 yaşında yaptı. aşık olarak. babama.

    küçücük bir ilçede, babasız büyümüş, mor saçlı, fabrikada çalışıp kendi geçimini ve ailesinin geçimini sağlayan, heyecanlı ve eğlenceli bir kadın.

    fabrikada babamla tanışır. babam o dönem kenan imirzalioglu'nu donunda sallar. öyle bir adam. bütün kızlar buna yanık. bu anneme.

    annemi istemeye gelir iki kere, anneannem vermez kovar bizimkileri kapıdan. annem o ara nişanlı.

    gelgelelim bizim özgür kız aşkının peşinde koşacak ya, selvi boylum al yazmalım'ın asya'sı misali kaçar babama. kardeşimin ikinci adı asya.

    annem kaçarken, herşeyi göze almıştır. ailesiyle bir daha görüşmemeyi, beş parasız ve askerliğini yapmamış babamla senelerce yokluk çekmeyi, ilk çocuğunun yüzünü dört yıl boyunca görmemeyi, akla gelebilecek en manasız sebepler yüzünden öldüresiye dövülmeyi, yalnız kalmayı, evsiz kalmayı, iftirayı, hakareti, geri dönememeyi...

    aşk uğruna hayatının geri kalanını zindana çevirmiştir. dönüp bugün sorsalar bilirim ki yine aynı hareketi yapar.

    bense tam bu sebeplerden hayatımı annem olmamaya adadım. tam bu sebeplerden kendim de olamadım. çünkü her kız çocuğu gitgide annesine dönüşür. her erkek çocuğunun gitgide babasına büründüğü gibi.

    arafta bir yerlerde kalakaldım.

    aşk, insan doğasının en büyük tuzağıdır dostlar.
  6. annem gittiğinden beri hiçbir sabah tam doğmadı güneş. bilen bilir. bilmeyen anlamaz.
    zahle
  7. anneme
    anne, girdin düşüme
    yorganın olsun duam
    mezarında üşüme
    anlamam, anlatamam
    düşen düştü peşime
    artık vadeler tamam
    (bkz: necip fazıl kısakürek)
  8. bana olan sevgisini bir toz zerresi kadar dahi göstermiş olsaydı o kadar güçlü bir insana dönüşürdüm ki. içinde saklıyor, öyle görmüş çünkü. bununka birlikte, sevgiyi içselleştiremeyince sevgiyi yansıtamıyormuşsun da. ondan öğrendim bunu. ben de ona doğru mu evriliyorum bilmiyorum ancak umarım böyle bir şey mümkün olmaz.

    çünkü şu yeryüzünde en ufak bir canlının dahi sevgiye ihtyacı var biliyor musun anne? ama çok geç, çok oldu ben büyüyeli. yine de benim çocukluk kahramanımsın. güçlü kadındın, hala öylesin. bunu sevgini, duygularını törpüleyerek yapmış olabilirsin. çok şey yaşadın, çok kötü şey. artık durulmanın vakti geldi de geçiyor, nehrin fırtınasız, usul usul aksın.
  9. bu dünyada ki herkesi silerim onun için...

    bazen bağırırım oda bana bağırır, kızarım oda bana kızar.

    ama gözünden gelecek olan tek damla yaşa dudağının en ufak titremesine tüm herşeyi yakar yıkarım.

    istesin canımı veririm.
  10. aileyi oluşturan iki sözcüğe çok yabancıyım. biri "anne" diğeri "baba"..

    On altısında nişanlanır. Bizimkinin dört yıllık askerliği bitince yirmisinde evlenir. Dayı çocukları olur. Evlendiği gece, yaşanılanları anneannemden öğreniyorum. Yıllar sonra. Bunu bildiğimi annem bilmez hâlâ. Bizimki hem dövmüş hem de... Dilim dönmüyor sözcüğü söylemeye.

    Ertesi gün olur. Annem gider annesinin yanına. Anlatır olanları. Anneannem ise "senin yerin kocanın yanı, babanın yüzünü eğme," deyip gönderir kapıdan. Kaçıncı dayaktır kim bilir kaçıncı olaydır, ilk çocuğunu kaybeder. Nedense en çok bu abimi severim. en çok onu özlerim.

    Ne zaman görsem gözündeki morluk hiç soğumaz. Mesela bir keresinde beni döverken bizimkinin önüne atardı, dokunma kıza bana vur derdi de gıkı çıkmazdı. Ben de görmemek için kendimi tuvalete kilitlerdim. Hala bu huyum devam eder. Ne zaman bir şey olursa ya tuvalete ya da banyoya kaçarım. Bir kez olsun ağzından "of" çıktığını duymadım. Bir kez olsun bağırdığını görmedim. Bu yüzden annemin sesi yoktur.

    Aradan yıllar geçti. Hep aynı döngü. Aynı çemberin içinde üç kardeş olduk. Her birimizi korumaya çalıştı. Yoruldu, bitkin düştü. En son kanser oldu. Ve yaşadığı bütün her şeyi silip süpüren kanser hücrelerini mutlulukla karşıladı. Bana her zaman "çok mutluyum kızım," dedi. Bizimki ortalıklarda yoktur. arada bir gelir. geldiğinde odaya çekilir. annemi de alıp. o gece hiç uyumam. bazen iyi ki sağırım diyorum. bazen kulağımdaki cihazları da çöpe atasım gelir. Hikayeyi bildiğimden beri "anne" diyemem. çünkü kendisi orada değil. ve benim yaşadıklarım, annemin yaşadıklarının yanında hiçleşiyor. her şey çok bambaşka. hem sevmek istiyorum hem yabancılaşıyorum. ama tanrı yeniden dünyayı yaratırsa ben yine yine yine annemin rahmine düşmek isterim. bir tek onun kızı olmak isterim. bir tek onun...

    Annemin ağladığı tek türküdür..
    arda boyları - şükriye tutkun