1. evet nihayet genco erkal'ı izledim tabi önce erdal beşikçioğlu' nun oyununu izleyince genco erkal' ın oyunundan beklentim çokta yüksek değildi. genco erkal bir üstad, ilerleyen yaşına rağmen demeyeceğim çünkü bu oyuncular o sahneye çıktıklarında yaş, maş pek umurlarında olmuyor bunu ferhan şensoy, zihni göktay gibi üstadlarda da gördüm. genco erkal' ın oyununda güldürü kısımları seyirciden çok iyi reaksiyon aldı ancak ivanov' un hüzünlü çaresiz anları çok fazla etki yapmadı.
    erdal beşikçioğlu ve genco erkal' ı oyuncu olarak kıyaslamak doğru değil arada yaş ve tecrübe farkı var ama bu oyun üzerinden kıyas yapacak olursam erdal beşikçioğlu oyununun daha melankolik bir havası varken, genco erkal oyunu ise daha pozitif, eğlenceli bir havada geçiyor.
    genco erkal' ın 1965' te oynamaya başladığı tek kişilik oyununu yine dopdolu bir sahnede izlemek benim için tarihi bir an oldu.
  2. o vincin tepesinde nasıl bir performanstı öyle? uzun zaman aklımdan çıkmayacak bir tiyatro gösterisi oldu kesinlikle.

    ha düştü ha düşecek şimdi diye tedirginlikle izledim oyun bitene kadar.
    bir oraya, bir buraya akrobat havasında eğile büküle gezindi ve zerre kadar erdal beşikçioğlu yoktu sahnede..
    hatta popriçin de yoktu bence..

    bizzat popriçin'in zihninde gezindik o bir buçuk saatte..

    muhteşem bir performans, zihnindeki sesler, halüsülasyonlar derken; sahnedeki bütünlük şahaneydi..

    bir adamın, bir aşk hikayesinin çaresizliğinde, aklın yollarını anbean nasıl kaybettiğine tanıklık ettim.

    onunla birlikte delirmenin kıyılarında gezecek kadar başarılı bir performanstı.

    erdal beşikçioğlu'na hiç bir sempatim yoktu lakin oyunun sonunda büyük bir hayranlıkla salondan ayrıldığımı da itiraf etmeliyim.
  3. erdal beşikçioğlu'nun oynayacağı etkinliğin biletleri mybilette satışa çıkmış.



    !---- spoiler ----!

    hikaye çar 1. nikolay ın baskıcı devrinde yaşamış küçük bir devlet memurunun hayatı üzerine odaklanır. günlük formatında yazılan hikaye, baş kahraman popriçin in deliliğe doğru gidişini anlatır. yaşadığı sıkıcı ve tekdüze hayata bir de müdürünün kızına duyduğu aşk eklenince içinde bulunduğu girdap iyice büyür. aksenti ivanoviç popriçin in baskıcı sistemde boyun eğmeme çabaları ve yaşadığı psikolojik gel-gitler kendisini ispanya kralı sanmasına kadar devam eder ve akıl hastanesine kapatılmasıyla son bulur.

    !---- spoiler ----!
    abi
  4. 49 şubat: dün akşam istanbul tatbikat sahnesinde bir delinin hatıra defteri isimli oyunu izledim. erdal beşikçioğlu'nun performansı tek kelime ile muhteşemdi. sahnede o kadar etkileyici bir performans vardı ki aşkın ve toplumun delirttiği popriçin ile birlikte ben de delirdim.
  5. hani ölmeden önce yapılması gereken listeler vardır ya, bu oyun da benim için öyle bir anlam kazanmış oldu. dünya gözüyle genco erkal izlediğim için; oyunculuğunu, mimiklerini, sahnede nasıl büyüdüğünü görebilmiş olmamdan dolayı oldukça şanslı hissettim. açıkcası bazı kişilerin aurası mı diyelim, manyetik alanı mı diyelim bilemiyorum, o kişiler bulundukları ortamın havasını pozitif olarak değiştirirler, dikkat çekerler ve ortamı yukarıya taşırlar, genco erkal'ın da o kişilerden biri olduğunu düşündüm. belki sahnede bir saat gazete okusa yine izlettirirdi ama öyle olmadı yükselen temposu ile son yarım saat sahnede daha da devleşen bir genco erkal vardı. seyirci de ayakta alkışlayarak duyduğu memnuniyeti kendisine hissettirdi o da seyirciyle selamlaşırken insanlarla tek tek kucaklaşıyor gibiydi. ve perde kapandı.

    bir delinin hatıra defteri kitabı hakkında bir kaç kelam edelim, kitap gogol'un 3 öyküsünden oluşuyor, `bir delinin hatıra defteri`, `palto` ve `burun`. bir delinin hatıra defterini okuyarak giderseniz oyuna çok daha iyi konsantre olursunuz. 30-35 sayfalık kısa bir öykü, ben de bir delinin hatıra defteri ve paltoyu okuyarak oyunu izledim. oyun içinde paltoya ve burun'a da göndermeler vardı sanki yada yazar takıntılı olduğu hususları başka dönemlerde kaleme almıştır yine. bu öykünün yıllar içinde klasikleşmiş olması; yazarın dili, belki istanbul'u fetheden `kenan komutan` gibi sıradan olmayan ancak yazan için gerçek olması sonucu insanların dikkatini çekmesi. belki de kral çıplak diyebilmenin, düzene ve bürokrasiye karşı gelebilmenin gücü de olabilir
  6. genco erkalın harika performansıyla izlediğim kitabını okumayı da canı gönülden istediğim etkinlik. muhakkak erdal beşikçioğlu da güzel oynamıştır ama oyunu bu ülkeye getiren, ilk olarak oynayan ve yıllardır da oynamaya devam eden büyük ustanın o muhteşem oyunuyla izlemek.. hala tüylerim diken diken. hiç mırın kırın edilecek bir yanı yok. istanbulun adeta merkezinde sergilenen bir oyun. hem genco erkola hayran olacaksınız hem de bu öyle ahım şahım bir ücrete olmayacak. belki ben kendimle çok özdeşleştirdim bilmiyorum. karakterle aramda en az yirmi oyuncuyla en az 50 yaş olmasına rağmen ben böyle kaptırabiliyorsam kendimi oyuna (ki yılların eleştirel bakış açısı da var) sizin gitmemeniz resmen ayıp. hem salonun yarısı boştu. ulan tüm memleket gitti de bir ben mi gitmemiştim.

    bu tarz şeyleri söylemeyi çok doğru bulmam. okuduğum birçok kitap hakkında da bu tarz yorumlar yapmam nihayetinde tarz meselesi. hoşunuza gider gitmez. okursanız birçok şey kazanırsınız ama okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz gibi gelir. ama şunu söylemem gerekiyor izlemeyenlere. çok şey kaybediyorsunuz. bu oyunu izlemeden aldığınız her nefesi boşuna alıyorsunuz. tiyatro çıkışı soluduğunuz havanın tadı değişecek.

    kardeşimin tiyatro çıkışı hatırlattığı şu sözü de buraya yazmam gerekiyor:
    (bkz: hepimiz gogol'un palto'sundan çıktık) -(bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski)
  7. gence erkal'dan izlediğim mükemmel performans. göndermeler, mesajlar, tarih, gündem... bir deli hepimizden daha fazla hayal gücüne sahip dedirten cinste, köhne, yaşlı kokusu ile kenter tiyatrosunda.
  8. eşimle tanıştığım tiyatroda, yine orada, eşime evlenme teklif ettiğim gece, genco erkal yorumu ile izlediğimiz gogol eseri.

    erdal ustadan da izlemek isterük...
    yalan
  9. yakın zamanda genco erkal tarafından gerçekleştirilen oyunu izledim. bir buçuk saat boyunca genco erkal tarafından deliliğin nasıl başlayıp ilerlediğine şahit olduk. güldüğümüz çok yer vardı ama gerçekten içimizi sızlatıp ağlattı da. ayakta alkışlanmayı gerçekten haketti.
  10. hafta başında genco erkal performansıyla izleme fırsatı buldum. eseri okumadım. henüz. ama güçlü bir eser olduğu şüphe götürmez. bir de genco erkal'ın o muhteşem performansıyla birleşince ortaya bambaşka kimliğe bürünmüş bir sanat eseri çıkıyor.

    en fazla aklımı kurcalayansa şu söz oldu:

    "her horozun bir ispanya'sı vardır..."

    muhteşemdi.