1. gerçekten dindar, muhafazakar bir ailede yetişmişseniz kolay olmayacaktır. kafanızda yıllar yılı yerleşmiş şemaları yıkmak, putlaşmış düşünceleri yerle bir etmek hiç kolay değildir, onlarca kitap, belgesel ve sorgulama krizi sonrasında bir gün bir an bunu fark edersiniz. "evet, ben hiçbir dine ait değilim."

    her kayıp gibi bunda da şok, inkar, kızgınlık, pazarlık, depresyon, kabullenme aşamaları yaşanır. evet, ben hiçbir dine ait değilim, dediğiniz o aydınlanma anı kabullenmeye denk gelir, artık içiniz rahattır, öfke dolu, kibirli, cezalandırıcı, çok fazla insan olan o tanrı yerine vicdanınız vardır.
  2. Senin o ağzın neler diyor??

    *tanım koyalım da silinmesin.

    Tanım: büyük vicdan muhasebeleri sonucu yapılabilecek bir davranıştır.
  3. önce dine girmeyi gerektiren eylem. insan doğduğunda dinsizdir sonra herkes eninde sonunda fenerbahçeli olacaktır. şaka lan şaka eskişehirspor nickimizde olsa da neyse konuyu sapturmayalım.

    şimdi ben fetö ya da pkk terör örgütünden çıkabilir miyim. hayır neden hiç girmedim ki. neden gireyim beynim yıkanmış olsa girmiş olurdum istemsizce. sonra okusam düşünsem bu bataktan saçmalıktan çıkardım. insan girmediği boktan çıkamaz.
  4. her insanın istediği şeye inanma hakkı olduğu gibi inanmama hakkı da vardır.
    dün birkaç arkadaşla konuşurken, tanrının varlığını kanıtlamak yerine bilime bok atıp, karbonun varlığını kanıtla demelerinin ardından bol bol kahkaha attığım, cevap veremedikleri her soruya allah yaptı, allah sırrı demeleri ile beni ciddi anlamda korkutmuş ve insanların cevap veremedikleri her soruya ilahi boyutu yüzyıllar boyunca dayattığını göstermiştir. binlerce dinin sebebinin insanların aptallığı olması oldukça komik iken, dinden çıkan (oyundan çıkmak gibi bir şey galiba) kişinin dışlanması, dövülmesi hatta ve hatta öldürülmesi mubah olan dinler söz konusu iken, çok sık cesaret edip de ben inanmıyom yea dememeniz gerekir. aman dikkat recm ederler.
  5. ancak bir şeyleri öğrenerek, öğrenmeye heves ederek başarılabilecek bir şeydir.

    evrim gibi hakkında yığınla yazılar yazılan bir konuyu okumayı bilmeyip gelip burada "ilk insan yoktuysa insan hayatının başlangıcı nasıl olmuştur?" şeklinde sorular sorarak, pişkinlik yaparak olmaz bunlar. bilimsel makaleleri arayıp bulma gibi bir uğraş içinde değilse bir insan, getirip önüne koyulsa bile o cehaletin düzeltilebilir olduğunu düşünmemekteyim.

    daha newton'un yerçekimini değil yerçekiminin nasıl işlediğini keşfettiğini bilmeyen akılların bilmedikleri konularda yorum yapmalarına da bir türlü anlam verememekteyim. dini kaynaklar kestirip atma yöntemiyle der ki, her kanun allah tarafından koyulmuştur. bilimin bu şekilde kendilerine hizmet edeceğini sananlar varsa o sanrılarını alıp yallah arabistan'a gidebilirler. yine de ben konularla ilgili kısa açıklamalar yaparak, çok düşük bir ihtimal olduğunu düşünsem de, araştırma kıvılcımlarını oluşturmaya çalışacağım.

    öncelikle şunu açıklığı kavuşturalım, newton yerçekimini keşfeden kişi değildir. insanlar ondan çok daha önce de cisimlerin birbirlerine doğru hareket etmeye (birbirlerini çekmeye) meyilli olduğunu biliyorlardı. newton'un tek yaptığı bunun neden böyle olduğunu açıklamaya çalışmaktır.

    "hali hazırda teori olarak ta kabul edilen evrim teorisi bir kanun hükmündeyse de bu allah'ın kanunudur." ben bu kadar yanlış kurulmuş cehalet dolu bir cümle görmemiştim daha önce, ilgili kaynaklara teşekkürlerimi sunuyorum öncelikle. anlaşılan teori kavramı bilimsel olarak ne demektir bazı kimselerin haberi bile yoktur. evrim teorisi kanun hükmünde olamaz çünkü kanun olan evrimin kendisidir. evrim teorisi de bu kanunun nasıl ve neden böyle olduğunu deliller, gözlemler ve deneyler ışığında açıklamaya çalışmaktadır. (bkz: evrim mekanizmaları) bu gözlemler ve deneyler ışığında açıklanan evrim mekanizmaları da bilimsel birer gerçektirler ve mutlaka bilinmesi gerekir ki, evrim teorisinin tamamını oluşturmazlar. ve bunun kanunlaşmasını bekleyenler varsa daha fazla beklemesinler. evrim teorisi asla bir kanun olmayacaktır çünkü bu konunun ilgili kanunu evrimdir.

    son olarak insanın ve doğanın ne kadar kusursuz ve muhteşem bir ahenk içinde, mükemmel bir şekilde yaratılmış olduğu sanrısına birkaç kelime etmek istiyorum. evrende herhangi bir şeyin bile kusursuz olduğu söylenemez. dil açısından anlatmak gerekirse kusursuzluk veya mükemmellik şeklinde bahsedilen olgu öncelikle evrensel bir şey değil, kişiden kişiye değişebilecek öznel bir tanımlamadır. öte yandan, evrim gibi bir biyolojik doğa yasasının doğruluğu konusunda şüphemiz yoktur. ve insanın evrim geçirdiği bilinmektedir. yani biyolojik olarak değişmekte ve gelişmektedir. kusursuz ve mükemmel olduğu düşünülürse bir sistem neden değişmekte ve gelişmektedir acaba? her an her şekilde bir değişim söz konusuyken, sadece insan hakkında da değil, doğa ve evrenimiz konusunda dahi nasıl böyle bir düşünce geliştirilebilir?

    ha illa kusur görmek istiyorsanız... google kutucuğuna doğum kusuru yazıp bakabilirsiniz. ayrıca hastalık denen olgunun tanımına da bakmanızı öneririm. kusursuz olduğu düşünülen bir sistemin yılda birkaç defa düzgün çalışamaması ne anlama gelmektedir diye de eklemek isterim.

    bunların ışığında umarım bir yerlerde, "ilk insan yoktuysa insan hayatının başlangıcı nasıl olmuştur", hangi bilimsel makaleler bu konuyla ilgili neler demektedir araştırılır ve bulunur.
  6. eğer herkesi büyük bir yalana inandırmak istiyorsan onu gerçeklerin arasına sıkıştırırsın, dinlerin ve kitapların özeti budur aslında. geçmişte işine yarayan şeyleri kucaklarsın, başa gelen tüm "kötü" şeyleri inanılanın gazabı olarak algılatırsın, inanılanın istemediği bir şeyi yaptığında algıda seçicilikle kötüyü bekler ve kötüyü farkedersin sadece. inanılanın istediği kişi olunca da tersi olur, güzeli görür, iyi olarak yaşamanin karşılığını alırsın.

    dinden çıkmak özgürlüktür, fakat özgürlük herkesin istediği bir şey değildir , bebekliğinden itibaren bilinçaltına işlenen zincirlerden kurtulmak kolay değildir. din, özgürlük önüne kalın duvarlar çeker ve o duvarı aşmak günahtan korkudur, fakat o duvarları yıkmak devrimdir. herşeyi tekrar yerine düzgün olarak koymak çok zaman alacaktır, farkındalık önemlidir, insanın sınırlarını bilmek, bilmediğinden korkmamak egosuz bir bünye gerektirir, psikolojiye de girmek gerekir. güzeli bulmak, dünyayı sevmek, insanlara yardım etmek için dine ihtiyaç yok,

    kitlelein duygularını kontrol etmek için ortaya bir din çıkarıp emrettiğini yap, emretmediğini yapma dersen, kitlelere ihtiyaç duyan bütün muktedirler ona istediği gibi yön verir.
  7. islam dinine göre islam dininden çıkan mürteddir.
  8. küçüklüğünde zincirle bağlanan fillerin yetişkinlikte iple sandalyeye bağlasanız bile yerinden ayrılmayacağı söylentisi sosyal medyada çok dolanır. bilmiyorum doğruluğu nedir, fakat dinden çıkmak o sandalyeyi fırlatıp atmak gibidir.

    aslında düşünsel anlamda çıkmamak için kendini cahil bırakmaktan veya her öğrendiğini dine entegre etmeye çalışmaktan çok daha basit bir yoldur, fakat insan cehennemden korkmasa bile bunu vicdanına yediremeyebilir. sonuçta "tanrı bizi sever, tanrı bizi korur, x dini barış dinidir" diye yıllar geçirip buna inanan insanlarla bir arada bulunduysanız sonradan sizi seven birine el hareketi çekmiş gibi hissediyorsunuz, yalnızlık çöküyor. şayet ahiret inancını da kesmişseniz, çevrenizdeki inançlı insanlarla aranıza kimse hissetmese bile bir fark giriyor: hayatınızı ötedünya ideallerine ve idealistlerine emanet etmeme kararı. "burada olan burada kalır" diyorsunuz, bundan sonrasında iki seçeneğiniz var: ya gider ve yokluğa karışırsınız, ya da kalır ve savaşırsınız. arasını denemek yıllar boyu sürebilecek bir işkenceye davetiyedir.

    fakat dinden çıkmak o kadar büyük bir olay da değildir. tanrıya isyan etme sebebi benim gibi bir agnostiğin bile dinî argüman üreterek çözebileceği şeyler olan insanlar var. inandıklarını bilmemek yakıyor zaten bunca insanı. bir de herkesin bireysel çıkarım yapması sorunu var, modern tasavvufçusuyla ışidcisi arasındaki fark uçurum gibi bir şey. biri diyor "tanrı benim", biri diyor "tanrı senin ......." o yüzden önce gerçek islam ne ona karar versinler. tıpkı gerçek hristiyanlık gibi. zaten tanrıya neden inandıklarını da bilmiyorlar; yani tüm çelişik durumlara rağmen inanmayı seçenlere pek bir şey diyemem, çünkü yokluğunu ispat da edemeyiz çelişkili bulsak ve yanlışlasak bile, fakat inandığının mantıklı-tutarlı-doğru olduğunu savunanlar her şeyi eğip büküyorlar diye düşünüyorum. zaten o yüzden hepsi dinden çıkalı çok oldu fakat kendilerine müslüman deyince sorun bitti diye inandıklarından bunu fark etmiyorlar.
  9. insanın aklını başına devşirmesidir. bununla birlikte
    hz. adem'i yani dünya'ya ilk gelen insanı reddetmektir. (bkz: evrim) (bkz: ilk insan diye bir şeyin olmaması)
    hz. nuh'un öyle bir gemiye öyle bir tayfa toplayamayacağını mantıken kavramaktır.
    kesinlikle küfürle boğulmak demek değildir.
    hz. lut'un uyarılarına kulak vermek yerine kendi bildiğini okuyan ve azapla gölün dibine batanlarla alakası olmamaktır.
    hz. yunus'un sözlerine önem vermeyen ve belki anlattıklarıyla alay eden kesimle de alakası olmamaktır.
    hz. isa'nın her şeye rağmen yaptığı elçilik masalını yutmamaktır.
    hz. muhammed'in peygamberliğini kabul etmemektir.
    tüm kutsal kitapları, peygamberleri, melekleri, emir ve yasakları reddetmektir, yaşam biçimini doğruluğu her zaman belirsiz kalacak bir din kitabına göre değil kendi benliğinin ve evrensel ahlakın doğrularına göre belirlemektir.

    tarih boyunca bu tür insanların gül gibi yaşayıp gittiklerine şahit olmaktayız. demek ki olay dinden çıkmakta değilmiş. tüm kutsal kitapların teyidiyle bir yere varılmayacağını bilmek gerek. yazılanların değiştirilmemiş ve korunmuş olduğuna inanmak naifliktir arkadaşlar.
  10. bilim, dinden çıkmıştır ve çok büyük oranda dini inancı olmayan kimselerin tekelindedir. gerekli istatiksel araştırmalara bakarak bu oldukça net bir biçimde görülebilir. ama sorun da işte tam burada başlamaktadır. evet, kanun veya teori değil, sorun, konu hakkında bilmeden konuşmaktı. sorun, yukarıda verdiğim bilgileri körlemesine okumaktı. sonra da gelip tekrar pişkin pişkin "bilgi paylaşırsınız." diye laf kalabalığı yapmaktı. sorun, anlatım konusunda bilgisizlikten dolayı başarısız olup bu başarısızlık ortaya çıkınca karşı tarafı egosunu tatmin etmekle suçlamaktaydı.

    her neyse... konu şudur ki, evrimi kabul eden benim bildiğim hiçbir bilim adamı ilk insan gibi bir ifadede bulunmaz, bu yaradılış hikayesine inanmaz. ha, inanan ve bu yolla evrimi inkar edebilen bilim adamları varsa... umarım bilimsel teorilerle desteklebiliyorlardır bu görüşlerini, görmeyi oldukça isterim. umarım bu konuda bilgi paylaşılır, istifade etmeyi çok isterim. türk eğitim sisteminden evrim öğrenmeye çalışanlara duyurulur.

    başlığın amacını kaybetmemesi adına bu tartışma içindeki son diyeceğim basit bir soruya cevap vermek ve cahil kalınmış bu konuyu aydınlatma çalışmaktır. "normal bir insan vücudunda gereksiz olarak gösterilebilecek herhangi bir organ, organel, hormon, yapı, doku mevcut mudur?"

    körelmiş organlar diye bir tanım vardır evrimsel biyolojide. evrim yavaş bir süreç içinde ilerlediğinden ve insan da bu süreçte değiştiğinden, değişim sonucu bazı organları işlevini kaybederek körelmiş ve hızlı bir süreç olmadığından bu bazı organlar da kaybolana kadar körelmiş, "gereksiz" ve zarar verici olarak vücutta kalmaktadır. bunların günümüzde en bilinen örneği de yirmi yaş dişleridir. şu an insanların yüzde bilmem kaçında bu dişler çıkmamakta ve kişiye bir sorun yaratmamaktadır. bu süreç ilerleyerek yakında bu körelmiş ve "gereksiz" parçamızdan kurtulacağımızı bilmekteyiz. bunun gibi birçok körelmiş ve körelmekte organ bulunmaktadır, araştırılarak bulunabilir.

    gerekli araştırmalar ışığında en bilgili insanın bilgisiyle değil, çok daha azını bilerek farkındalıkla yapılan eylemdir.