1. uruguay eski devlet başkanı josé mujica der ki:

    "gereksiz ihtiyaçlardan oluşan koca bir dağ yarattık. bir şeyler satın alıyoruz, sonra çöpe atıyoruz. aslında boşa harcadığımız şey, hayatlarımız. bir şey satın aldığımda veya siz aldığınızda ödemeyi parayla yapmıyoruz. ödemeyi yaşamımızdan, para kazanmak için harcadığımız zamanla yapıyoruz. aradaki fark ise şu: hayatı satın alamazsınız. hayat geçip gider... ve hayatınızı boşa harcayıp özgürlüğünüzü kaybetmek korkunç bir şeydir."


    etrafımızda sıra sıra dizilmiş avm'ler sayesinde biraz , belki de tümüyle , deli gibi alış veriş yapıyoruz. ben de dahil olmak üzere, kimsenin elinde bir "ihtiyaç listesi" göremiyorum ben. ne bulursak alıyoruz, doluşturuyoruz. sonra da ay sonunu nasıl getireceğiz diye kara kara düşünceler... maaşların üzerinde seyreden kart limitleri. bitmek, tükenmek bilmeyen bir tatmin obezitesiyle karşı karşıyayız. sadece vücutlarımız şişmiyor, ruhlarımızda da bu anlamsız tüketim sonucu bilinçsiz bir ödem oluşturuyor.

    çalışıp para kazanmak için bu kadar çaba harcayıp strese maruz kaldığımız halde, genelimiz "mutsuz" .
  2. "bütün maddi tatminleri sağlayın ona, öyle ki uyumak, çörek yemek ve dünya tarihini sürdürmeyi dert edinmekten başka yapacak bir şeyi kalmasın; yeryüzünün tüm mallarına boğun ve saç diplerine kadar mutluluğa gömün: bu mutluluğun yüzeyine küçük kabarcıklar çıkacaktır, suyun üzerinde olduğu gibi."

    (bkz: yeraltından notlar - fyodor mihailoviç dostoyevski)
  3. sınırsız, sonsuz ve kontrolsüz bir şekilde, mantığın değil de duygular ve hormonların harekete geçtiği anlarda gelen çılgınlıktır. bu çılgınlık tüketim toplumu ortaya çıkartmıştır. zerreden küreye evrensel bir problem teşkil edecek boyutlara ulaşan bu olgu -kaldı ki böyle bir sorunun ''insan tabiatı'' gereği ortaya çıkmaması işten bile değildir- yazılı veya sözlü mutabakatlara varılmaksızın var olan bir sorun, sorunsaldır. çeşitli film, kitap ve düşünür kimseler tarafından incelenmiş, irdenlenmiştir. iktisat biliminin de çıkış noktalarından birisidir. talep fazlalığıdır. arz çılgınlığına gebedir.

    ayrıca: (bkz: things you own end up owning you)
  4. bana kalırsa, tüketirseniz tükenirsiniz de. (çok alacalı bulacalı bir giriş yaptım aman oyy.) karşınızdaki insanın fikrine, bilgisine, sevgisine, ilgisine bir şeyler katıp, üretmeye davet etmezseniz, olduğu gibi insanı alır tüketirseniz, kendiniz de kısa zamanda güvensizliğin, huzursuzluğun ve nevrotik kaygıların ( geçen gün yine abarta abarta yeriyorum. ) içinde tükenirsiniz. aynısını kitaplar için de düşünüyorum. yazarın fikrinin üstüne kendi fikrimi ortaya koymazsam yazarı tüketmiş gibi hissediyorum.

    üretmeyen insanların, tükettiklerinde seçici olduklarından kendilerini üstün görme sebebi nedir peki? yani dinlediği müziği, izlediği diziyi, aldığı kıyafeti kendisi seçti diye kendisi üretmiş gibi takındığı tavırları soruyorum. kendisi yapmadıktan sonra bu kadar değer vermesi neyi ifade eder?

    aslında ben başka şeylerden bahsedecektim ama biranda konuyu sündürmüşüm. bahsedeceğim şeyler az çok şurada da yazılmış.