1. ne dizileri ne de izleyicileri sinemaya çeken anlamsız komedileri hakir görmek gerekir. bunlar en nihayetinde sinema sektöründe sermaye birikimi yaratıyor. bu sayede sanatçıların ve yapım şirketlerinin imkanları, risk alma iştahları ve hareket alanları artıyor.

    toplum yapısı, geçim derdi olmadan sanatla ilgilenebilecek bir kesimi besleyebiliyorsa ve artı değerin bu elit kesime aktarılmasını mümkün kılan mekanizmalara sahipse sanat gelişir. bu binlerce yıl önceki antik toplumlarda da böyleydi, şimdi de böyle. bu durum, 3-5 kişinin bu işten geçiniyor olması demek değil veya 3-5 sene süren parlak yıllar anlamına gelmiyor. bu, uzun yıllara yayılan bir birikim süreci. maddi birikim kısmı önemli olduğu kadar insan kaynağı, tecrübe ve gelenek anlamındaki birikim de çok önemli.

    türkiye'de televizyon yaygınlaşmadan önce insanlar sinemalara akın ediyorlardı ve bu maddi birikim yeşilçam endüstrisini yaratmıştı. teknik bilgiye sahip yetişmiş iş gücü kolay ulaşılabilir haldeydi. bazı büyük ve sabit maliyetlere halihazırda katlanılmıştı ve pek çok film için kullanılabilir haldeydi. standardın dışında işler için risk edilebilecek bir sermaye birikimi söz konusuydu. ne oldu? çekilen filmlerin %99'u çöpe gitti. ancak kalan %1'i hala seviyoruz, bulabilirsek izliyoruz ve takdir ediyoruz.

    türkiye'deki bu maddi ve manevi birikim sürecini yavaş yavaş baltalayan bir husus televizyon olduysa daha hızlı baltalayanı darbe olmuştur. öyle ki 80 sonrasında sinema sadece 3-5 ismin etrafında döner oldu. 1996 yapımı eşkıya'ya kadar hem insanları tekrar sinemaya akın ettiren hem de kaliteli bir film yapılamadı. eşkıya'nın yapımcı firmasının esasında bir reklamcılık firması olması tesaduüf olmamalı. özel televizyonların yayına başlamasıyla artan televizyon reklamcılığı gelirleri, vakti zamanında televizyonun baltaladığı sinemaya bu sefer can suyu oldu.

    şu anda çerçöp dediğimiz filmler ve diziler de benzer işlevi görüyor. bu mecralardan elde edilen gelirler ve bu alanda emek veren işgücünün deneyim kazanması, sayısının artması vs. önemli ve olumlu şeyler. eğer bu süreç maddi veya siyasi(!) ciddi bir kesintiye uğramadan devam ederse türkiye sinemasının bir kaç sene içerisinde çok daha iyi işler çıkarmasını beklemek hayalcilik değil - ki bunun emareleri de mevcut zaten.
  2. bilim kurgu örneğiyle ilerleyeceğim;
    izleyici kitlesi açısından: türkiye'de bilim kurgu filmlerin tutmama nedeniyle aynıdır
    üretici kitlesi açısından: türkiye'de bilim kurgu filmleri tutmuyor diye bilim kurgu filmi yapmama nedeniyle aynıdır.

    yani üretici kitlemiz para nerede oraya yöneliyor, izleyici kitlemiz de gelenekselleşmiş, klasikleşmiş tarz(aşk,ihtiras,birbirinin kaynına atlamalı, küfürle yapılan komedi) filmler dışına çıkmak istemiyor.
  3. türkiye'de sinema gelişmemiş de nerede gelişmiş sorusunu akla getirir. bollywood mu, hollywood mu, avrupa'da mı gelişmiş? gelişmişlikten kastedilen ne? dünyaya bakarsanız; görsel bir şölen sunmayan, müthiş efektlerle desteklenmemiş fantezi, bilim kurgu, felsefi filmler, sanat filmleri zaten ilgi görmüyor, dünyada trend neyse türkiye'de de o trend gişe yapıyor. bu soru "seyirci ne için sinemaya gidiyor"la da alakalı bir sorun. türkiye'de kaba komedinin gişe yapması olağandışı bir trend değil. gelişmişlikten kastedilen sanat filmleriyse türkiye'de gayet de gelişmiştir, reha erdem, emin alper, özcan alper, zeki demirkubuz, yeşim ustaoğlu, nuri bilge ceylan, semih kaplanoğlu, ferzan özpetek hatta fatih akın da sayılabilir, bir çırpıda aklıma gelenler bunlar. türkiye'nin bunları hazmetmesi lazım ki sinema bahsedilen anlamda gelişsin.

    gelişmişlikten kasıt görüntü tekniklerinin gelişmesiyse bu parayla alakalı bir konu, sinemayla değil edit: imla
  4. aslında sinema gelişmektedir. türk sineması da gelişmektedir. ama gişe yapan filmlerin göz önünde olması, sadece o filmlerin yapıldığı izlemini veriyor. sonuç olarak ister hitap ettiği kesim olsun, ister bu tür ucuz filmleri sevmeyenler olsun bildikleri tek doğru var: "türkiye'de iyi film yapılmıyor."

    halbuki yapılmaz mı? yapılıyor da ne sinemalarda yer bulabiliyor, ne para kazanıyor. yine de ne demeye yapıyorlar, bilmiyorum.
    başka sinema olsun, festivaller olsun, sinema üzerine kurulmuş internet sayfaları, toplulukları olsun işte bunlar biliyor adlarını sanlarını.

    türkiye'de gişe yapan aynı zamanda kaliteli film yapılmıyor derseniz, onu da ayrıca tartışırız. ama, sinema salonlarında recep ivedik'ten, kolpaçino'dan, kutsal damacana'dan başka afiş görmüyorsunuz diye türk sineması gelişmiyor değildir.

    velhasıl, saçmalamayın.
  5. iktidar partisine bakıldığında halkı analiz ederek kolayca ulaşılabilecek sonuç.

    not: zaman bulur bulmaz uzun uzun duzenlenecek entry.
  6. 1.. ne gelişmiş ki bu ülkede o gelişsin????

    2.. ne yaparsan yap bi alıcısı olması gerekir, azınlık dahi olsa... bu ülkede sanat bilen, sanat seven insanlar azınlık bile değil.. geçeceksin.

    3.. bu ülkede istedikleri kadar götlerini yırtsınlar, boşuna kürek çekmek var.. çünkü ne vizyon ne öngörü var.. bu ülkede insanlık da yok..

    tecavüz her yerde.. katliam her yerde.. dünyanın birçok yerinde açlık, hastalık, kötülük var, doğrudur.. böcek gibi yaşayan, köpek yiyen milletler bile var.. insan yiyen var lan.. fakat hiçbiri buradaki saçmalık kadar saçma değil. hiçbir zaman da olmayacak.

    insanı da aptaldır.. aptallık da her yerde doğru.. fakat bu başka türlü bir aptallık.. karşısına geçsen elma gösterip elma desen, elmanın armut olduğunu söyleyecek insanların coğrafyası burası..

    misafirperverdir, akıllıdır, usludur vs... he he. öyledir, he.

    turiste tecavüz eder, derler ki biri yaptı diye ülke batmaz.. ülkece toplu çocuk tecavüzü yapanlar alkışlanır, desteklenir, derler ki onlar şu görüşten.. he kardeşim yaa.. öyle.

    bu ülkeden bir bok olmaz.

    bu ülkeden bir bok olmayacağı gerçeği sinemasının da zilyon tane maddenin de neden gelişmediğinin ilk sebebidir..

    umutla yaklaşan babayı alacaktır.

    modern tarihin bermuda şeytan üçgeni ne yazık ki bu topraklardır. ben hepimizin şansına sıçayım. siz isterseniz eksileyin.
  7. her alanda olduğu gibi üreticilikte eksik olmamızdır. doğrudan arz talep meselesidir, ülkemizdeki insan profiline bakarsak yetiştiriliş tarzından olsa gerek farklı projelere çok açık değil. sonuçta bu işle uğraşan kişiler de ticari kaygılarla projeler yapıyorlar, böylelikle fazla risk alınmayan birbirlerinin tekrarı filmler yapılıyor bir nevi kısır döngü.
  8. türk sinemasının bu kadar itin bir tarafına sokulmasına anlam veremiyorum. türk sinemasına ön yargısı olup da izlettiğim filmlerden sonra değişen çok insan tanıyorum. sinemamız biz arkasında durmadıkça tabiki de gelişmez. cesurca çekilen filmler gişede yaşadığı hüsranla birlikte, yönetmenleri piyasa filmleri yapmaya çekiliyor. bu yüzden eğer gelişmiyorsa sebebi sinemacılardan çok bizleriz, çünkü şans vermiyoruz.