1. biricik ve eşsiz yalnızlığıma karşılık, kendim olmayı başaramadığım bir ton birbirine benzer ve saçma sapan ilişkiyi almış biri olarak bu da bana gelsin rilke'den. kafaya dank etmiyor ama kolayca o da ayrı mesele.

    "herkesin yaşamında öyle saatler vardır ki, insan yalnızlığını verip ne denli yavan ve ucuz olursa olsun bir beraberliği almak ister karşılığında; iyi kötü ilk rastlayacağı kişiyle, en sıradan bir kişiyle sözde birazcık bir anlaşma uğruna yalnızlığı elden çıkarmak ister… ama belki de yalnızlığın büyüdüğü saatlerdir bunlar, çünkü onun büyüyüşü de tıpkı oğlanların büyümesi gibi birtakım acı ve sancılarla gerçekleşir ve baharın ilk günü gibi hüzünle dolup taşar. ancak, şaşırtmasın bu sizi. bizlere gereken yalnızlıktır, büyük, içsel bir yalnızlık. kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak."

    genç bir şaire mektuplar - rainer maria rilke
  2. benim için en yoğun gece, misafir olduğun bir evde uyuyamayınca hissedilen duygudur. yatak rahat da olsa yabancıdır, hele bir de kafasını yastığa koyar koymaz uyuyan bir oda arkadaşım varsa; sabah ezanına kadar tüm hayatımı sorgular, en karamsar gelecek senaryosunu yazarım. bir soğuk duvara dönerim, bir odayı aydınlatan pencereye. en sonunda zorlamaktan vazgeçip gözlerimi tavana dikerim. hayatta herkesin mutlu olmak zorunda olmadığını, bazı insanların da mutsuz öleceğini ve benim bu insanlardan biri olmamam için hiçbir nedenin olmadığını düşünürüm. hayatta hiç bilmeden kaçırdığım, kaçıracağım fırsatları düşünürüm. tanısam çok çok seveceğim ama asla tanımayacağım insanları düşünürüm. okusam büyüleneceğim ama adını bile duymadan öleceğim kitapları düşünürüm. güneş sistemini, samanyolu galaksisini, diğer galaksileri, koskocaman evreni, evrenin dışındakileri ve bunların arasında kendimi düşünürüm. bunların sırlarını asla bilemeyeceğim için biraz garip hisseder, kendimi karadeliklerden paralel evrenlere geçerken hayal ederim. bunları asla yapamayacağım için biraz üzülürüm. sonra bu koskoca büyüleyici düzenin benim gibi bir noktaya hiç de mutluluk getirmek zorunda olmadığını fark edip biraz daha üzülürüm.
    nihayetinde hepimiz biraz yalnızız, biraz mutsuzuz. sanırım tüm bu huzursuzluk dünyanın benim etrafımda dönmediğini fark etmemle başladı, keşke dönseydi.
  3. tercih edileni paha biçilemezken maruz bırakılanı kahreder.
    one
  4. 4 kişilik bir yurt odasında hayatımı devam ettirmeye çalışıyorum. diğer 3 arkadaşın hiçbirini de kendime yakın göremiyorum, oturup konuşmak bile çok zor geliyor bana çünkü onların ağzından çıkan kelimeler ve o kelimelerin oluşturduğu cümleler benim canımı daha fazla sıkıyor. hadi konuşayım diyorum bazen başlıyor anlatmaya;

    '' aga ben kendi işimi kuracağım. amcam da hep öyle der, fiyatı ucuz tutup yüksek kaliteli mallar üreteceğim.''

    lan kaç yıldır bu hayattayım (küçümsemek gibi olacak ama umurumda değil) hiçbir vasfı olmayan, sabahtan akşama kadar yatağına uzanıp telefondan bir şeyler izleyen adamın başarmak istediklerine ve bunu yapacağına olan kesin inancına bak bir de bana bak.

    diğerine bakıyorum elinde telefon bütün sosyal mecraları tarayıp kız düşürmeye çalışıyor ve megaloman karakterini tatmin etmek için bunu da başarıyormuş gibi lanse ediyor. yazık.

    bu diğerlerine göre daha iyi ama karşısındakinin sıkıldığını anlamıyor. sohbetimiz sırasında artık konu değiştirmeye çalışmaktan sıkıldım. insanların kalbini kırmaktan çekinirim çoğu zaman ama bu arkadaşa 3-4 kere susar mısın dedim. napayım.

    yalnızlığı çok seven ve sürekli yalnız kalmaya çalışan bir insanım. bilmiyorum belki de öyle uzun süreli bir yalnızlık yaşamadığım için böyle düşünüyorum fakat gerçekten insanlara bir şey anlatmaya çalışmaktan yoruldum. tartışmalardan olabildiğince kaçıyorum. o ahmak sürüsüne karışıp ahmaklaşmak istemiyorum.

    bütün arkadaşlarımı, ailemi tek tek düşünüyorum hatta sevgilimi de katıyorum bu eyleme şöyle karşıma alıp konuşabileceğim, beni anlayabilecek biri yok. zaten bugüne kadar kimseyi karşıma alıp içimi dökmedim, dökemem. anlatacak onca şeyimi hadi duvarlara karşı anlatayım diyorum bu sefer 3 kişinin nefes alışverişlerini ensemde hissediyorum. bu sayede içimde 2. ben oluştu ona anlatıyorum hem beni anlıyor hem duymak istediklerimi söylüyor.

    şehir dışında okuyorum hadi ailemin yanına gideyim belki buranın havasından suyundandır diye düşünüyorum. gidiyorum. en fazla 3 gün sonra sıkılıyorum ne yapacağımı şaşıyorum.

    en kötüsü de ağlamak isteyip de gözyaşlarından utanıp ağlayamamak. karşılarına dikilip siktirin çıkın lan odadan demek istiyorum. diyemiyorum. bende dışarı çıkıyorum sigaramı yakıp zifiri karanlığın ardındaki ormanlarda ağaçlardan birinin altında oturmuş da ağlıyormuşum gibi düşünüyorum.

    en garibi de gözlerinden yaş gelmeden hüngür hüngür ağlamayı da öğretiyor insana hayat.
  5. istek dışı maruz kalınıyorsa çekilmez durumdur. çıkış yolu bulamazsın, çırpınmaların seni daha da derine sürükler. mutluluğun da yoktur tam anlamıyla derdin de.
    kup
  6. sorarlarsa, 'ne iş yaptın bu dünyada?' diye, rahatça verebilirim yanıtını: yalnız kaldım. kalabildim! altı milyar insanın arasında doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...

    kinyas ve kayra - hakan günday
  7. yalnızlığa yenilmemek için, sık sık hayaller kurulur; ama aslında neyin hayalini kurarsan kur, yalnızlık her hayalin sonudur.

    johann wolfgang von goethe
  8. buzdolabında bulunan zeytinlerin, saplarıyla birleştiği yer var ya hani yuvarlak içeri doğru bir girinti var, işte orası küfleniyorsa yalnızsınızdır.
    lavabo ve tuvalet kuruysa, hep aynı bulaşıklar bulaşıklıkta oluyorsa, evin hep aynı yeri dağınıyor düzeliyor ve yıpranıyorsa, yalnızsınızdır.
    ve bunların hepsi sonsuz bir hüzündür. taş çatlasın 70 yılda, sonsuz hüzün yaşamak bir yalnızlık ispatıdır.
  9. bende yeri her zaman ayrı bir nilgün marmara şiiri.

    !---- spoiler ----!

    çok yalnızım, mutsuzum
    göründüğüm gibi degilim aslında
    karanlıklarda kaybolmuşum
    ...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
    aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
    kimse duymuyor çığlıklarımı
    duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
    bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
    ümidimi yitirmişim
    biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
    arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye
    veda edeceğim

    "en yakın yabancı sendin,
    daha sürülmemişken ışığın biberi
    yaramıza,
    yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
    henüz.
    ...
    güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
    ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
    yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
    en güçsüz kollarla-

    çözüldü aşkın zarif ilmeği
    bulandı aynalar duruluğu.
    çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
    bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
    olduğunu...

    yabancıların en yakınıydın sen! "

    ey iki adımlık yerküre
    senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!

    !---- spoiler ----!

    kimse duymuyor çığlıklarımı demiş, sonra kimse olmayanlardan bahsetmiş. nastenkaolsam adlı aptal yazar da tam o geçişte ağlamaya başlamış. aldırmayanları suçlamak mı lazım bilememiş.

    bahsetmek istediğim o kadar motif var ki ve ben o kadar bahsetmek istemiyorum ki. bu bencilliğim niye bilmiyorum. belki bencillik bile değil zaten benim buraya yazdığım "at gibi bir şiir ağzımda baykuş tadı bıraktı." tadındaki yorumların okunduğunu bile düşünmüyorum. okunuluyorsa ne kadar ciddiye alınıyor. ciddiye alınıyorsa da kimin ne kadar umurunda. o yüzden tam da bir bencillik sayılmaz.

    neyse nedense okuyacağım son şiirin bu olacağını düşünmüşümdür hep. çünkü hayat gibi anladınız mı. rezil bir şekilde geçiyor kimse kimsenin çığlıklarını duymuyor. bazı kişiler kimse olmuyor ama onlar da öyle aldırmazlar ki. öyle ilgi göstermekten çekiniyorlar ki. ya da öyle ilgisizler ki. hayat bitiyor.

    "yaslanırken boşlukta duran bir merdiven" yorumsuz, çok güzel.

    "yabancıların en yakını" keşke hiç yabancı olmasaydı sana nilgün, ya da yabancı olmayanlar bu kadar aldırmaz olmasaydı sana.

    "ey iki adımlık yerküre
    senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!"

    bu da nilgün marmara'nın dünya, evren, her şey üzerinde en sevdiğim sözlerindendir. yetti diyor artık bence. gördüm, ilgimi çekmedi. ve yerküre gerçekten iki adımlık küçücük bir yer.