1. duştan sonra sakal traşı olup dişler fırçalanıp yatılacaktır.

    traş kreminin tüpüyle, diş macunu şekil şemal olarak birbirinin akrabasıdır. traş kremi diye avuca bolca diş macunu sıkılır, yüze sürülüp köpürtülmeye çalışılır, çok geçmeden bu aptalca dalgınlığa gülünür, hatadan dönülerek "ulen ne şaşkın adamım" diye diye traş olunur. sonra da diş fırçasına traş kremi sıkılarak dişler fırçalanır.

    bak tadı ağzıma geldi yine.
  2. tarih 4 temmuz 2013, yer new york astoria park civarı. bilirsiniz 11 eylülle birlikte islamofobi ve terör korkusu tavan yaptı orada. olayın geçtiği gün amerikanın kurtuluş gününün yıldönümü ben de o sırada kutlamaları izlemek ve onlardan biri gibi çoşkuya ortak olmak için çektim üzerime amerikan bayraklı t shirt ü kaldığım yer çevresinde dolaşmaya çıktım yanımda birkaç türk daha var. amerikanlar o kadar çoşkulu ki yapmadıkları taşkınlık yok ve polis kesinlikle karışmıyor duruma. astoria parka doğru yürürken ara sokaklardan birinde kalabalık bir grup havai fişek atıyor o sırada yanımdakilerle durduk izliyoruz yakılan fişeklerden birinin devrilip hemen yakınınındaki arabanın üzerinde patlaması üzerine bendeki feryat figan bağırarak tepki "alllaaaahh arabaya geldi" sokakta bir sessizlik herkesin dönüp bir an bana bakması sonucu ortamdan hızlıca uzaklaşmamız... iyi korktular ama.
  3. geçen dönem bir dersten yaklaşık bir saat sürecek olan sunumum vardı ve hazırlık son güne kalmıştı. üç saatlik uykuyla önce slaytı hazırladım, sonrasında sunumda kullanacağım ve hocaya teslim edeceğim raporu yazmaya koyuldum. yazarken faydalandığım birçok internet sitesi, pdf ve doc belgeleri de sekmelerde açık haldeydi. sunuma geç kalacağımı anladım, alelacele bir sonuç kısmı yazıp tüm pencereleri kapatmaya başladım. ve o soru geldi "word dosyasındaki değişiklikleri kaydetmek istiyor musunuz ? " evet sözlük. tahmin edeceğiniz gibi "hayır" a bastım. sekiz sayfalık raporun üç sayfasını önceden kaydettiğim için kurtarabildim sadece. otobanda 180km ile gidip derse yetistikten sonra hocama bilgisayarıma kahve döküldüğünü ve raporumu kurtaramadığımı söyledim. sadece slaytlarda bulunan key kavramlar ile bir saat sunum yaptım. o günden beri ne zaman bir paragraf yazsam hemen kaydederim.
  4. az önce yine bir tanesine imza attım. tüm donları, pantolonları çamaşır makinesine attım. biraz sonra da sınav görevim var. giymeye bisiklet için aldığım tayt kaldı sadece. o da şöyle bir şey:http://www.bisiklets.com/myassets/products/224/pr_01_9224_min.jpg?rev=1425573822

    ne halt edeceğim bilmiyorum.

    ek: yarım saat ütüyle, biraz güneşte bekleyerek biraz da vücut ısımla kurutmayı başardım. tavsiye ederim lan, sıcak havada güzel oluyor serin serin... :)
  5. ohooo ben neler yapmadım ki? selin diye selimler mi aramadım, kettle'ı ocağa mı koymadım, kurabiyeye şeker yerine tuz mu koymadım... misal 3 örnek.

    1) baharatçı yerine kahveciye girilir. (p: ben, g: görevli)
    !---- spoiler ----!

    kahveci de starbucks yani normal toz kahvenin satıldığı aktarımsı bir yer de değil.

    !---- spoiler ----!
    p: merhaba 250 gram karabiber alacaktım ben...
    g: tabii latte, türk kahvesi, mocha, cappuccino, espresso? hangisini istersiniz?
    p: toz olanı. (hadi ben daldım da kahveciye girdim. evladım sen niye bana bütün kahve çeşitlerini sayıyorsun? desene baharatçı yan taraf!?)

    2) metroya girilir, gayet normal bir şekilde kart basılır. 9-10 durak sonra inilir ardından; bir dakika burası neresi? eve gidiyordum ben!? arkaya dönülür ve ta ta... milli kütüphane! inilen durak yanlış, binilen yön yanlış ama bu akıllı ne yapar? geri dönmeye üşenip arkadaşının yurdunda akşama kadar oturur. akşam eve döner.

    3)üniversitenin ilk yılı bir hafta oryantasyon programı gördüm. program epey yoğun olmanın yanında, kampüs bir semti kaplayacak kadar kocaman. yıldız amfi adında bir yer var ve her amfi ^:biri sağda biri solda olacak şekilde^ iki kapılı.^: fakat liseden yeni fırlamış benim bundan haberim yok^ dersimizin bittiği sınıf m-303 gibi o zamanki ben için son derece değişik isimli bir yer, bir sonraki ders ise m-304'te. yani tahminimce yan sınıf, dolayısıyla yan kapı.
    her neyse gencecik bir kadının yaptığı son derece duygusal 'buraya kendi zekanız ve çabanızla tek başınıza geldiniz' temalı konuşmanın ve kişisel ağlama seansımın sonunda ikinci derse girmek için çıkıp diğer yan kapıdan amfiye giriş yaptım. 'iyi bari kimse yok istediğim yere oturma şansım var' düşüncemin ardından bir yer bulup oturdum. öğrenciler geldi, hoca geldi ve 'iktisadi ve idari bilimlerde girişimcilik' tarzında bölümümden son derece uzak bir konuyu anlatmaya başladı. bu şekilde bir saate yakın bir zaman diliminin ardından yanımdaki kıza 'sizce sanat tarihi ile reklamcılığın ne gibi bir bağlantısı olabilir?' şeklinde bir soru sordum. kız 'hiç bir fikrim yok açıkçası, ancak bildiğim kadarıyla buradakiler hep iibf'li' şeklinde bir yanıt verdi. içimden 'ben değilim ama!' isyanımın ardından el kaldırıp 'hocam sanırım ben yanlış sınıfa girdim. çıkabilir miyim?' dedikten sonra yaklaşık 8 kişiyi kaldırarak ^:belki daha fazla^ sınıftan kendimi dışarı atmak üzereydim ki arkamdan bir kıkırtı geldi. son derece cool bir havada 'yok rahat rahat gülebilirsiniz zira ben de ilk farkettiğimde kendime çok güldüm.' deyip çıktım. arkamdan kahkahalar patladı. lanet olsun her kahkaha atana -.- benden beter olsunlar -.-
  6. 7 kez cüzdanımı , 4 kez telefonumu (ki şu an çalınmış durumda telefonum) , een az 10 kez banka kartımı kaybetmişimdir.

    bir kere de çarşıya inmiştim önemli bir şey halletmeye. hazırlan giyin çık otobüs falan çarşıya geldiğimde ne yapacağımı unutmuştum. öyle bi 15 dakika yalnız başıma dolaşıp sonra eve geri dönmüştüm. bu da en aptalcasıydı.
  7. ütünün sıcak olup olmadığını tüm elini üstüne yapıştırmak suretiyle kontrol etmek

    !---- spoiler ----!

    sıcakmış

    !---- spoiler ----!
  8. çok istediğim şeyi, fırsat olduğunda, o an heyecan ve duygu karmaşasından daha doğrusu bok gibi donup kaldığım için yapamıyorum. sonra da çok üzülüyorum.

    bir de öğrencilik zamanlarımda kaç durak kaçırdım sarhoş gönlümdeeee. yanlış otobüslere binip, lan sağdan gidecekdi niye soldan gidiyor, diye söylene söylene, tabii içimden söyleniyorum dışımdan söylenirsem şoför dayağı yerim, beklemelerim oldu. hayır salak, kimse bişey demiyor işte, niye bekliyorsun ki?

    sigara yakmışken, sigara yaktığım anları saymıyorum, onlar normal artık.
    bi de aptal oluyorum ışığı görünce.

    su şişemi doldurayım diye kalkıyorum, aa çişimi de yapayım diyorum, çişimi güzelce yapıp suyla oynamadan ellerimi yıkayıp geliyorum yatağıma. bi su içeyim diyorum? su yok.
    sigaram bitmiş du çantadan yeni paketi alayım diye kalkıyorum, küllüğü alıp masaya koyuyorum, uzanıyorum sigarayı arıyorum. sigara yok.
    hayır aynı anda dört beş işi yapan biri olarak çok acıyorum kendime. dövücem kendimi ama milletin içinde yapmiyim bari diyorum, yalnız kalınca da şindi kendimi dövsem yarın utançtan kendimin yüzüne bakamam diyorum, sonra yüzüne bakıcam da nolucak maymun pis diyorum, öyle ağız dalaşı yapıyorum kendimle, uzanıyorum. kesin bişey yok. unuttum bişeyi. du bakalım çıkar yakında.

    ama biliyorum ki tanrı istemezse yaprak düşmez, ondan hep.
  9. her insanın zaman zaman yaptığı dalgınlık sebebi aptallıkların efsanevi olanlarıdır.

    yurtta kalırken dolaplarda asma kilit vardı. ben de anahtarımı kaybolmasın, düşmesin falan diye çantamda tutardım. bir gün okuldan döndüm, dolabı açtım, anahtarı çantaya çantayı da dolaba koyup kilidi taktım.

    ondan sonra iki saat kilidi kırmaya uğraştık.
  10. anahtarı kapı ziline sokmaya çalışmışlığım vardır. israrla hem de :)
    zepur