1. hakli bir nedenden huylandım. ellerime bol bol saf etil alkol döküp, bir güzel ovuşturdum. sonra kapının önüne çıktım, sigaramı dudaklarımın arasına yerleştirdim. bir elimle siperlik yaptığım çakmağı diğer elimle yaktım.

    söndürmek için canhıraş kollarımı sallarken ellerim meşale gibiydiler. pek canım yanmadı.
  2. akşamdan kalınan bir ofis sabahında koltuğa oturunca emniyet kemeri aramışlığım var. üstüne üstlük kemeri çalmışlar diye panik olmuştum. koltuğun etrafında kuyruğunu kovalayan köpekler gibi döne döne kemer aradım.
    dede
  3. ohooo ben neler yapmadım ki? selin diye selimler mi aramadım, kettle'ı ocağa mı koymadım, kurabiyeye şeker yerine tuz mu koymadım... misal 3 örnek.

    1) baharatçı yerine kahveciye girilir. (p: ben, g: görevli)
    !---- spoiler ----!

    kahveci de starbucks yani normal toz kahvenin satıldığı aktarımsı bir yer de değil.

    !---- spoiler ----!
    p: merhaba 250 gram karabiber alacaktım ben...
    g: tabii latte, türk kahvesi, mocha, cappuccino, espresso? hangisini istersiniz?
    p: toz olanı. (hadi ben daldım da kahveciye girdim. evladım sen niye bana bütün kahve çeşitlerini sayıyorsun? desene baharatçı yan taraf!?)

    2) metroya girilir, gayet normal bir şekilde kart basılır. 9-10 durak sonra inilir ardından; bir dakika burası neresi? eve gidiyordum ben!? arkaya dönülür ve ta ta... milli kütüphane! inilen durak yanlış, binilen yön yanlış ama bu akıllı ne yapar? geri dönmeye üşenip arkadaşının yurdunda akşama kadar oturur. akşam eve döner.

    3)üniversitenin ilk yılı bir hafta oryantasyon programı gördüm. program epey yoğun olmanın yanında, kampüs bir semti kaplayacak kadar kocaman. yıldız amfi adında bir yer var ve her amfi ^:biri sağda biri solda olacak şekilde^ iki kapılı.^: fakat liseden yeni fırlamış benim bundan haberim yok^ dersimizin bittiği sınıf m-303 gibi o zamanki ben için son derece değişik isimli bir yer, bir sonraki ders ise m-304'te. yani tahminimce yan sınıf, dolayısıyla yan kapı.
    her neyse gencecik bir kadının yaptığı son derece duygusal 'buraya kendi zekanız ve çabanızla tek başınıza geldiniz' temalı konuşmanın ve kişisel ağlama seansımın sonunda ikinci derse girmek için çıkıp diğer yan kapıdan amfiye giriş yaptım. 'iyi bari kimse yok istediğim yere oturma şansım var' düşüncemin ardından bir yer bulup oturdum. öğrenciler geldi, hoca geldi ve 'iktisadi ve idari bilimlerde girişimcilik' tarzında bölümümden son derece uzak bir konuyu anlatmaya başladı. bu şekilde bir saate yakın bir zaman diliminin ardından yanımdaki kıza 'sizce sanat tarihi ile reklamcılığın ne gibi bir bağlantısı olabilir?' şeklinde bir soru sordum. kız 'hiç bir fikrim yok açıkçası, ancak bildiğim kadarıyla buradakiler hep iibf'li' şeklinde bir yanıt verdi. içimden 'ben değilim ama!' isyanımın ardından el kaldırıp 'hocam sanırım ben yanlış sınıfa girdim. çıkabilir miyim?' dedikten sonra yaklaşık 8 kişiyi kaldırarak ^:belki daha fazla^ sınıftan kendimi dışarı atmak üzereydim ki arkamdan bir kıkırtı geldi. son derece cool bir havada 'yok rahat rahat gülebilirsiniz zira ben de ilk farkettiğimde kendime çok güldüm.' deyip çıktım. arkamdan kahkahalar patladı. lanet olsun her kahkaha atana -.- benden beter olsunlar -.-
  4. üzerine domates sosu dökülen gömleği kuru temizlemeciye vermek için evden çıkmadan önce diğer gömlekleri de vereyim bari diye düşünülüp çamaşırlar bi poşete doldurulup kuru temizlemeciye gidilir, gömlekler teslim edilir.
    yolda farkedilir ki temiz gömlekler bile kuru temizlemeciye verilmişken üzerine domates sosu dökülmüş olan gömlek üzerinizdedir.
  5. ergenlik dönemiydi, yanılmıyorsam lise 2. veya 3 sınıf. hayatımın büyük bir kısmını hem güzelleştiren, bana çok şey öğreten ve aynı zamanda hayatı bana istediği an zehir eden kadınla sevgiliyiz ilk gerçek aşk ilişkisidir benim için bu ve kafam 5 karış havada geziyorum derse her gün geç kalan ben sabah 2 saat önce kalkıp kahvaltı duş bakım vs. sahneye çıkacak gibi gidiyorum okula... gel gelelim o günlerden birinde bir kavga etmiştik ki ayrılma noktasına geldik kafam o kadar bozuk kalbim o kadar kırık. bu olayın yaşandığı akşam ise babaannem ile dedemi ziyarete gideceğiz gitmişken de yemek yiyeceğiz. yemekte de babamın aldığı balıklar yenecek. arabaya doğru yönelirken annem elime babamın aldığı ağır balık poşeti ile çöp poşetini verir burdan sonrasını tahmin ediyorsunuz herhalde. balıkları kediler yedi biz de babaannemle poşeti açınca çöple karşılaştık. uzun yıllardır bu ailede alay konusudur. babam mahalledeki kediler için kutsal sayıldığımı onlara balık mucizesini yaşatan bir kedi mitolojisi kahramanı olduğumu söyler falan.
  6. arkadaşımdan gelenler:
    -sigara paketini şarja takmaya çalışmak. bu niye şarj olmuyor diye sinirlenmek.
    -3 ü bir arada kahveyi açtıktan sonra içini çöpe döküp geriye kalan ambalajı bardağa koyarak ambalajın üzerine su eklemek.
  7. pantolonu giymeden ayakkabıyı giymek. biliyorum uydurduğumu düşünüyorsunuz. ama soruyorum siz hiç yurtta kaldınız mı?(bkz: swh)
  8. bayram dönüşü anne babaya "otogara girdim, izmire vardım" mesajı çekilir.
    yolla butonuna basılır.
    ardından başına "aşkım" , sonuna "sen geldin mi?" eklenir.
    yolla butonuna basılır.
    aynı anda mesaj anne ve babaya gider(bkz: swh) .
    peşinden anne arar, feryat figan "niye erken döndüğün anlaşıldı, babana söyliyim de gör ! " der.
    kaderini kabullenmiş sakin shebumi "anneciğim zahmet etme aynı mesaj babama da gitti." der.

    annemin cevabı : "eyvah ! napıcaz şimdi ! "
  9. fuara gidilecek ve orada arkadaşlarla buluşulacaktır. şarj bitmeye yaklaşınca telefon sevgilininkine yönlendirilir. buluşulur gezilir tozulur, akşam eve dönülür. bi yarım saat sonra sevgili beyaz bi suratla gelip "biraz önce babanla konuştum galiba" der.

    onun penceresinden de olay şöyle cereyan etmiştir :
    telefonu çalar, karşıdaki adam sinirle shebumi nerede, sen kimsin? der.
    o da "asıl sen kimsin ? sen aradın !"

    "sen kimsin? asıl sen kimsin?" döngüsünü babam kendini tanıtarak sonlandırır.

    ben de babam nereden bulmuş numarayı ya noluyo derken, jeton düşer tabi.. yönlendirme..
  10. işe ev terlikleriyle gideyazmak, metroya inerken farkedip geri dönmek.
    kapıyı kafama açmak.
    dolaba burnumu sıkıştırmak.
    5. kat merdiven boşluğundan aşağı iki kupa kahve düşürmek.
    tv uyku moduna geçince elektrikler kesildi sanıp yatıp uyumak.
    pazar olduğunu unutup işe gitmek.
    genel müdür yardımcısına canım demek.
    önceki müşterinin bitirmeyip masada bıraktığı çayı kendiminmişcesine içmek.
    sigara yerine tel tokadan/çubuk krakerden/kulaklık jakından nefes almak.
    toplantıya diye inip sigara-kahve yapıp yerime dönmek.
    kitabı bitirdim sanıp geri vermek, akabinde sonunu söyleyen arkadaşa kocaman gözlerle bakmak.
    ...
    sanırım ben bu dünyaya odaklanamıyorum.