1. mimarideki, müzikteki yansımaları ile değerlendirebilecek düzeyde değilim minimalizmi; malum iflah olmaz bir istifçiyim ben...yaşam tarzında minimalist olan insanlara gıpta etmenin ötesine -henüz- geçemedim.

    bir süredir elimde olmadan kendimle kıyasladığım ve her maça 3-0 hükmen mağlup başladığım bir arkadaşım var; hükmen mağlubiyetlerimin nereden geldiğini de biliyorum hani; idmansızlık, maça konsantrasyon sorunu, prim tartışmaları değil...minimalizmle istifçilik arasındaki derin uçurum...

    bugün evinden taşınsa tüm eşyaları üç bavul(muş), doğrudur...geniş bir kitaplık, devasa bir film arşivi, bunları nereye sığdıracağım diye dert edeceği küçük ya da büyük bağlar kurduğu 'objeler' yok hayatında...berjer nedir bilmez mesela, lambader, zigon...ne ola ki?

    ben küçük evlere sığmanın doktorasını verebilecek düzeydeyimdir; atarak, kurtularak, paylaşarak değil; istifleyerek, maddi varlığından vazgeçersem manevi bağıyla da vedalaşırım korkusuyla hem de...okunan kitaplar, dergiler saklanır, filmler kutularda özenle uyutulur...şimdi taşınayım desem ne bavulu kamyon gerekir kamyon... diz yapan pijamalar, yakası kaymış t-shirtler bile atılmaz; önce birkaç kez elden geçirilir, sonra tekrar vakumlu hurçlara yerleştirilir, havasını çekince az yer kaplamaları vicdanda bir nebze rahatlama yaratır... ve açtığım her boşluğa itina ile yenilerini yerleştiririm, hangi tuhaf markanın indirimi var bilirim ben.

    ben bir ara okumalı, bir ara izlemeli, bir ara mutlaka görmeli diye kitapları, filmleri ve dahi gidilecek yerleri kafamda istiflerken minimalist benim okuduğumun, gördüğümün on katını izlemiş, okumuş, çoktan keşfetmiştir...

    hayatla bağlarımızı maddeler değil deneyimler üzerinden inşa edersek belki bir çıkışı var bu işin...minimalizm iyidir, olabilene...

    şu şiir ile başlamak gerek:

    çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
    hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak…
    mesut

mesaj gönder