1. bir dönem oldukça daha yoğun ölçekte olsa da şu sıralar tam anlamıyla dert olarak tanımlayamasam da beni rahatsız eden bir durum var hayatımda.

    doğal olarak her insan gibi özel hayatlarını, iş hayatlarını vs vs ve bunlarla ilgili sıkıntılarını benimle paylaşan ve bunu sadece dinlemem isteğiyle yapmayanlar var çevremde.

    1-2 kişi hariç onlar anlatırken pek can kulağıyla dinlemiyordum bana fikrim sorulduğunda, değerlendirmem istendiğinde, akıl vermem istendiğinde; ''anlattıklarının tamamı senin duygu ve düşüncelerinle kirlenmiş, bir şey söylemem zor'' hatta ''benim anladığım işler değil'' ya da ''bilmem'' diyor, konuşma çok uzarsa da genel geçer bir şeyler söyleyip geçiyordum.

    insanlar önemsemediğimin farkındaydı, ben onların bunun farkında olduğunun farkındaydım.

    bu nedenle sitemkar yoğun, çok yoğun eleştiriler almaya başlayınca nedense bu duygu sömürülerini dikkate almaya iyi kötü dinlemeye başladım. hatta zaman zaman başta akıllarına yatmayan sonunda benim dediğime geldikleri tavsiyeler vermeye bile başladım.

    başladım başlamasına da zaten anlatırken, gururlarını inciten, utandıkları ya da kendileri hakkında olumsuz düşünmeme neden olabilecek bölümleri es geçiyor, anlatıda boşluklar bırakıyor, ölçütleriyle oynuyor ya da çarpıtıyorlardı.

    o kısımları sorular sorarak düzelttiriyor ya da karşımda ki diretecek gibi olursa ben olabilecek ya da olması gerektiği haline kendi kafamda revize ederek değerlendiriyordum. süreç içinde aynı konuyu uzun uzun defalarca dinleye dinleye olay örgüsünün benim düşündüğüm gibi geliştiği ortaya çıkıyordu zaten.

    ama bu kadar sabırlı olup, o halleriyle o anlatılanları dinlemek benim için tam bir zul. çünkü içimden sürekli ''anlat anlat heyecanlı oluyor'' ya da ''hıhı, evet aynen öyle olmuştur'' diye dinliyorum ve çoğu zaman kendimi baskılamakta ve ciddiye almakta zorlanıyorum.

    dün sabah yüz yüze ve akşam üstü telefonda konuştuğum bu profilde ki bir kadın arkadaşıma, ''olanları tam olarak anlatmazsan, bana karşı olan imaj kaygınla boşluklar bırakırsan, değiştirirsen, hem artık ne kadar becerebileceksem sana yardımcı olamam, hem de bu zaman hem senin hem benim için kayıp zaman'' dedim.

    sabah bu dediklerim aklına yattı ve kendince gerekçelerini açıkladı, özür diledi. ama öğleden sonraya kadar kafasında kurup kurup durmuş ve fena gurur yapmış. büyük bir sakinlik ve neşeyle başlayan telefon konuşmamızda, konuyu oraya getirip sesinin yüksekliğini de ayarlayamayıp bir lav silahı gibi yaktı kavurdu. ittir lem deyip geçtim. devam edince telefonu kapattım. akşam sana geleyim yazdı bu sabah, işim var dedim ama eninde sonunda görüşeceğiz.

    verdiğim ve alması gereken mesajı almıştır ve bu konuyu tekrar açmaz umarım.

mesaj gönder