• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (0.00)
vitrinde yaşamak - nurdan gürbilek
80'lerde türkiye'de yaşanan kültürel değişimi çözümlemeyi deniyor vitrinde yaşamak. bir siyasi darbenin hemen ardından, devlet şiddetiyle kurulabilmiş bir piyasanın içine doğan yeni kültürel ortamı, kendini bir imkânlar dönemi olarak sunan bu yılların kültürel alandaki çelişkili görünümlerini çözümlemeyi amaçlıyor. nasıl oldu da bu değişim kendini kültürel alanda bir özgürlük vaadiyle, bir özerklik iddiasıyla varedebildi? daha da önemlisi, bu vaat neden bu kadar etkili olabildi? türkiye modern kültürünü oluştururken, o güne kadar neleri dışarıda bırakmış, neleri kültürel ifade alanının kıyısına itmişti? modern kültürün oluşum sürecinde bastırılan içerikler 80'lerde nasıl, ne olarak ve nereye geri döndü? hangi ihtiyaçlar doğrultusunda, nasıl yeniden kurgulanarak gündeme geldi?

dünyadaki kültürel değişimle de yakından ilgili olan bu soruları 80'ler türkiyesi'nin siyasi koşullarını, yerel dinamiklerini, buraya özgü kırılmaları da hesaba katarak değerlendiriyor vitrinde yaşamak.
  1. “80’lerin egemen söyleminde emek ve sömürü kavramları gözden düşmekle kalmadı, tümüyle bir yananlamdan, bir çağrışımdan, bir ideolojik yükten ibaret kaldı; yok edilmek ya da bir an önce unutulmak istenen solculuğu, onunla özdeşleştirilen bir bönlüğü ya da iktidarı simgeler oldu.”

    “bütün bunların ardından, 80’lerde türkiye’de bir kültürel bölünmeden, bir yarılmadan söz etmek gerekiyor. bir yanda kendini taşradan, yoksulluk ve isyandan ayıran, kendini bütün bu çelişki ve çatışmaların dışında tanımlamak isteyen bir türkiye var. reklamların sunduğu seçkin imgeler, vitrinlerin bolluğu ve 80’lerin basını: bütün bu birikim, bütün bu görüntüler bir an için sanki bu ideal herkes için geçerli olabilecekmiş izlenimini doğurmayı başardı. batılılar gibi sanki artık görmezden gelinebilecekmiş sanki new york’ta olduğu gibi yolun ortasında yatan açların üstünden atlanabilecekmiş gibi.”

    kitaptan bir dolu alıntı yapmak istedim. ama hem üşeniyorum hem de yazıları bağlamından koparmak istemiyorum. gürbilek’in önsözde belirttiği gibi üzerinden zaman geçtiğinde o döneme ve karakterlere bakışı değişiyor insanın. adnan menderes ile alakalı filmler yapılmasına, turgut özal’ın mayolu fotoğraflarının espriye indirgenmesi gibi durumlara yol açıyor bu durum. bu dönemlerin çözümlenmesi yapılmalı. yalnızca siyaset değil kültürel çözümlemeler gerekiyor haliyle. bu kitap ufak hacmine göre bu görevi başarıyla yerine getiriyor. can kozanoğlu’ndan okumuştum 80’leri. o da epey iyi çözümlüyor. ama nurdan gürbilek’i biraz daha fazla sevdim diyebilirim. ne kadar geç kalmışım okumaya diye hayıflanıp duruyorum.
    sezgi

mesaj gönder