• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.50)
Yazar ayfer tunç
aşıklar delidir ya da yazı tura - ayfer tunç
saatin içindeki kum taneleri gibi parmaklarının arasından akıp giderken hayat, hikâyeleriyle birbirini tamamlayan iki âşık, belirsizlik içinde sevgilerini var ediyor. ama bazen kum saati sadece akmıyor, yere düşüp kırılıyor, kumlar ortaya saçılıyor. böyle anlarda ailenin sadece huzur ve güzelliği değil geçmişe terk edildiği sanılan hatıraları, marazları da taşıdığı anlaşılıyor.

iki âşığın genetik bir hastalıkla kesişen yolları bir noktada ayrılsa bile biri istanbul’da, diğeri new york’ta aynı nefesi alıp vermeyi sürdürecekler… nefesleri yettiği sürece.

ayfer tunç, ilmek ilmek işlediği cümleleriyle modern bir destan yazıyor. âşıklar delidir ya da yazı tura ailenin, arkadaşlığın, sadakatin, hastalığın ama en çok deliliğin ve acının öyküsü.

çünkü âşıklar delidir ve deliler acı çeker.

(arka kapaktan)


  1. gezi parkındaki kütüphaneye gelen kitapların yerleştirilmesine yardım ettiğim en güzel günlerin birinde tanıştım ayfer tunç ile. gezi kütüphanesine destek amaçlı kendi kitaplarını ücretsiz imzalayıp dağıtıyordu. ilk kez ayfer tunç kitabı okuyacağım için gidip kitapların başında dururken, bana bir müddet bakıp, "bu kitabı sana imzalamak istiyorum," deyip "yeşil peri gecesi"ni vermişti. kütüphanede iş biter sonra hava kararana kadar çimlerde kitabı okurdum. ancak okuyamadım. ilerlemiyordu çünkü. yarım bıraktığım bu kitaptan şu ana denk hiç ayfer tunç okumadım. ilerlemeyen kitap yüzünden gelen ön yargı örseledi. vitrinlerde sıra sıra parlayan yeni kitabını aldım ve nihayetinde bitirdim. bu sefer müthişti. gerçekten iyiydi kitap. kitaptan küçük bir bölüm paylaşıp çekileceğim.

    "bir gülümseyişe tutulmak lanettir. sen ona kuştüylerinden, pudralardan, bulutlardan yaptığın bir kalp verirsin, o sana siyah taştan bir kalp verir. sen, sana taştan da olsa bir kalp verdi diye sevinirsin, çıldırırsın sevinçten. ama o verdiği taştan kalbi ikide bir elinden alır, kafana vurur, canını yakar, sonra sana geri verir, acıdı mı diye sorar bir de.

    acımadı dersin, senin verdiğin kalp acıtmaz. o taştan kalbi geri alabildiğin için öyle mutlusundur ki, hepsi geçer, ne acı kalır ne bir şey. çünkü taştan kalplerin, verildiği kişinin belleğini silmek gibi müthiş bir özelliği vardır.

    sevinçten deliye dönerek alıp yerine koyarsın o kalbi, içindeki dipsiz boşluğa, aptalca mutlusundur, ben ona bulutlardan, pudralardan ve kuştüylerinden yaptığım bir kalp verdim, o da bana bir kalp verdi dersin, benimki onda, onunki bende. o kalbin taştan ve siyah olduğunu kabul etmen bir ömür sürer.

    o taştan kalple dövüle dövüle çeliğe dönersin, öyle güçlüsündür ki artık, sırtında dünyayı taşıyabilirsin, taşıtırlar zaten, bir de bakarsın ki koca dünya sırtında.

    sonra bir gün karşına biri çıkar, yüzünü kaplayan bu şey acılardan mı arzulardan mı? diye sorar. ne fark eder ki dersin, ha acılar ha arzular, ikisi de aynı kapıya çıkmıyor mu?

    çok şaşırır, gözlerini kısarak bakar sana, gözleri safi kirpik olur, ürperirsin, çok kirpikli gözler seni hep ürpertmiştir. kendini alamayarak bakarsın. onun o çok kirpikli gözlerinin çevresinde incecik kırışıklar belirir.

    tutkusu mu acıya götürüyor insanı, acısı mı tutkuya diye sorar. bence birbirinden doğuyor dersin. seni anlıyormuş gibi bakar, emin olamazsın, belki de anlıyordur. senin içinde babanın sık sık dinlediği o şarkı çağıldamaktadır yine. "sevmek acı bir arzu derler, sevilmiyor sevenler. ağlayan şu gözlerim ne güldü ne de gülecekler."

    sen, sevmenin karşılıksız olduğuna inanmışsındır. bunca insanın sevdiği şarkı yalan olamaz, sevenler sevilemez, sevmek tek taraflı bir duygudur, sevmenin tabiatı budur diyerek kendini avutmuşsundur. oysa sevenlerin de sevilebildiğini biliyorsundur aslında.

    (...)

    taştan kalbin hikâyesini kendine saklarsın.

    çabuk anlamışsındır çünkü ona herkesin pamuktan yapılma yumuşacık kalpler verdiğini. o seni anlayamaz ve seni anlamayacak olanlara hikâyeni anlatman, içinden söküp atamadığın taştan kalbin ağırlığını artırmaktan başka bir işe yaramaz."

    romanın sürpriz bir bölümle biten başlığı "her şey çok çabuk kayboluyor" sanırım yanıtını veriyor. evet, âşıklar deli çünkü aradığı aşktan çok şey bekliyorlar...