• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.09)
Yazar franz kafka
dava - franz kafka
kendisine inanmazlarsa, bu çok normaldi, tanık olarak bayan grubach`ı, ya da şu anda odasının karşısındaki pencerede olan iki yaşlı insanı gösterebilirdi. kendisini gözcülerinin yerine koyan k. odasına gönderilerek yalnız bırakıldığı için şaşırmıştı. burada rahatça intihar edebilirdi fakat bunu yapmaya ne gerek var, diye düşündü. bu iki gözcü yan odada kendi kahvaltısını yiyorlar diye canına kıyacak hali yoktu şüpesiz! istese bile, intihar etmeyi öyle anlamsız, öyle saçma görüyordu ki, bunu asla yapamazdı. şu gözcülerin çok dar beyinli oldukları böylesine belli olmasaydı, aynı nedenle onu yalnız bırakmakta bir neden görmedikleri düşünülebilirdi. canları isterse ona bakabilirlerdi! o zaman, küçük gömme dolapta sakladığı yıllanmış şarabı almaya gidip kahvaltı niyetine bir kadeh, cesaretine kavuşmak için de ikinci kadehi içtiğini görürlerdi. ama bu ikinci kadehi sırf tedbir olsun diye, akıl ermeyecek cesaret isteyen durumları sezebilmek için içiyordu.(tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. neden dava edildigini bile bilmeden verilen bir mucadeleyi anlatan ve bastirilmislik ic sikilmasi duygularini cokca hissetmenizi saglayan guzel bir kitap.

    okurken surekli turkiye'de dava edilen ama dava ile ilgili detaylari ogrenmek icin aylarca bekleyen insanlar geliyor aklima. pek cok kitap genelde absurt konular, utopya/distopyalar, abartilar icerebilir. onlari bazen farkli ve okunmaya deger kilan sey budur. fakat bu kadar fazlasinin turkiye'de eslenigini bulabilmek cok aci verici. (bkz: 1984 - george orwell)
  2. josef'in ne ile suçlandığını bilmeden bu davanın peşine düşmesi ve içine düştüğü durumun ne olduğunu dahi bilmemesi çok büyük bir hayal ve kurgu gücü.

    o mahkeme ve ressam'ın kaldığı odanın tasvirlerine bayıldım. o yılların bunalımı, bürokratik çürümüşlüğü ve durağanlığı çok iyi aktarılmış.

    heinrich mann'ın tebaa kitabında görülen durumların aynısı burada da var.
  3. uyarı: klasik kitaplar için spoiler olayı var mı/olmalı mı bilmiyorum, kitapta sürpriz etkisi yaratabilecek fazla bir olay yok. konunun işlenişi için okuyoruz genelde. aşağıdaki yazı kitabın içeriği hakkında bilgi içermektedir:

    daha önce gregor samsa hakkında da yazmıştım (#89677) , kafka'nın karakterleri genelde olayın sebebini asla araştırmıyorlar. bunun bir somut örneği daha josef k. dönüşüm kitabında insanın varoluşunu ele alan kafka, bu kitapta da insanın yaşayışını ele almış. samsa bir sabah uyanıp yepyeni bir varlık olmuştu. josef ise bir sabah kalktı ve yaşamı artık eskisi gibi değildi.

    iki karakter de yaşamların değişmesine sebep olan asıl şeyi araştırmadan kendilerini bir takım olayların içinde bulurlar. en sonunda siz de onlara dahil olursunuz, davanın sebebinin ne olduğu artık umrunuzda değildir. sebebini söylemeden davayı açan mahkemeye sinirli değilsinizdir, sadece bürokrasinin yavaşlığından şikayetçisinizdir. kitabı okurken bu sizi dahi karamsarlığa ve karanlığa çeker. karakterin ruh haline ve bunalımına ortak olursunuz. olayların anlamsızlığı o kadar absürt boyutlara çıkar ki bazı şeylere artık şaşırmamaya başlarsınız. "bitse de gitsek" moduna girersiniz.

    sabah kalkıyorsunuz. odanıza memurlar gelmiş. hakkınızda bir dava açıldığını söylüyorlar, kahvaltınızı yiyorlar. onlara karşı hiçbir direniş şansınız yok. soru sorma şansınız yok. sorduğunuz her soru ancak bir üst düzey yetkilinin cevaplayabileceği nitelikte. ve o üst düzey yetkilileri asla gören yok. size mahkemeniz olduğunu söylüyorlar ama yerini ve saatini söylemiyorlar. asla sonuçlanmayacak bir dava için araştırmanızı yapıp mahkemeyi buluyorsunuz ve daha sizin kim olduğunuzu bile bilmeyen yargıçlar ile yargılanıyorsunuz. durmadan sorguya çekiliyorsunuz. başlarda garip gelmeye başlıyor ama artık umrunuzda değil. tek derdiniz bu lanetten kurtulmak haline geliyor. davanızı tanıdıklarınız öğrenmeye başlıyorlar ve endişeleniyorlar. paranızı, enerjinizi, her şeyinizi davaya adıyorsunuz. sonuç alamıyorsunuz. sonuç alamadıkça daha da fazla endişelenip harap oluyorsunuz.

    tanıdık geldi mi? hayatın ta kendisi bu.

    kimsenin bir şey bilmediği, bilen insanların asla bulunamadığı, yavaş ve akmayan bir sistem. sorduğunuz sorular, yaptığınız işler her zaman bir yerlerde kaybolmaya mahkum. tıpkı josef'in mahkemeye yolladığı dilekçeler gibi.

    en kötüsü de, kimse "bu ne saçma bir şey" demiyor. diyemiyor.

    koskoca kafka'yı puanlandırmak düşmez aslında ama, puanım 10/10.
  4. bir çocuğu "doğru"larla doldurduğunuzu, "yanlış" olan herşeyi de çocuktan uzak tuttuğunuzu düşünün. gelişimi boyunca hiçbir yanlış görmeyen çocuk erişkin olup hayatın o gerçekliğinde kendini bulduğunda ne olur? tahmin etmesi zor değil. sendeleyecektir. önceleri öğrendiği yanlışların bu denli fazla olması onu şaşırtacak ve onlardan uzak duracaktır ama zaman ilerledikçe bu yanlışlara içgüdüleri, merak duygusu yahut kendisine işlenen doğruların sıkıcılığı nedeniyle yaklaşmak isteyecektir. sonunda ise yanlışlara hiç hazırlanmamış aklı, bedeni gerçeklere karşı yenik düşecektir.
  5. kafkavari (kafkaesk) bir romandır. bu ilginç bilgi bir yana, adaletin kapısından geçmek isteyen adamın öyküsü tam bir yiten olasıklıklar ağıdıdır. hepimizin daha baştan bize kapatıldığını kabul etmek istemediğimiz bir kapısı yok mu?
  6. benim için çok zor bir kitap oldu. kitabı okurken k'nın dönüşümünü 'dönüşüm' metnindeki gregor samsa ile bağdaştırdım istemsizce.
  7. insanların birbirlerini herhangi bir şekilde muhakeme etmeden yargılayıp kendilerince cezalandırmasından şikayet eden bir kitap. bu durumun ne kadar yanlış ve rahatsız edici olduğunu da kitabı okurken çok iyi hissettirir.
  8. kafkanın karakterleri - ve bilhassa josef k. - gerçekleştirmedikleri cinayetlerin suçunu aramakla bir ömür çürütürler. onların yaşamdaki tek görevleri budur.

    kafkanın bu güzide ve ironik yapıtını okumayan insanı cennetten içeriye almamalı.
  9. mahkeme koridorlarının tasviri muhteşemdir. bugün hala bu koridorları gelişmekte olan-gelişmemiş ülkelerin devlet dairelerinde gözlemleyebilirsiniz. bürokrasinin nasıl çalıştığını anlatmak için "kafka'nın davası" gibi benzetmesi kullanılabilir. romanın sonu da başlangıcı gibi çarpıcı ve kesindir.
  10. okurken pek de anlamlandıramadığım ama bittiğinde herşeyin yerine oturduğu franz kafka'nın en sevdiğim kitabıdır. nedensiz bir kapana kısılıştan kurtulmak için dibe batmayı beklediği süreçte josef k'nın yaşadıkları oldukça imgesel bir dille anlatılıyor. şimdiki zamanla bağdaştırılabilecek çok yanı var.
    anna