• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.85)
içimizdeki şeytan - sabahattin ali
"isteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. "

bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor sabahattin ali. aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.


  1. gerçek hayatı yansıttığını ileri süren kitaplar vardır, yansıtır yansıtmaz bilemem, kişiler, diyaloglar gerçekçidir veya değildir, bunu da tartışabiliriz. bu kitapsa gerçekçilik konusunu -bence- tartışamayacağımız nadir kitaplardan biridir. her karakterin ve her cümlenin gerçek hayatta kaşılığını bulabilirsiniz hem de hiç zorlanmadan. kitabın bu gerçekçiliği beni en çok yakalayan kısım olmuştu, o yüzdendir ki sadece bu özelliğinden bahsettim. kitabı okuduktan sonra çevremde yaşayan herkese "mutlaka okumalısınız" şeklinde salık verirken "kürk mantolu madonna'yı ezer geçer" demeyi de es geçmedim. sabahattin ali okumaya yeni başlayacaksanız gösterişsever insanları umursamayıp bu kitapla başlamanız isabet olacaktır.
  2. Her dönem romanı gibi, ülkemizin bugünkü günlerine bir köprü olma niteliği taşıyor. Baktıkça, okudukça şaşırıyorsunuz. 1940 yılından bu yana (kitabın ilk basıldığı yılı, yazıldığı yıl olarak kabul ediyorum) toplumun çarpık ahlak anlayışı, bu anlayışla şekillenen mahalle baskısı, torpil, rüşvet, adam kayırmacılık, bankamatik memurluk, -günümüzdeki karşılığı ile - insanların like alma hevesi, yeteneksiz şairler ve komedyenler, edebiyatın, sanatın ve müziğin yozlaştığına dair sohbetler… Yahu neredeyse 80 senedir bir ülkede hiç mi bir şey değişmez.

    Roman baştan sona kasvetli bir ortamda geçiyor. Bunu anlatımın başarısı olarak söylüyorum; her an kötü bir şey olacak hissi bir türlü yakamı bırakmadı. Kitabı okurken , yine benzer klasiklerden uyarlanan Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu gibi dizilerden sahneler önümden geçip durdu. Hatta zaman zaman 'acaba bu kitabın dizisi neden çekilmedi' diye sordum kendime. Bence birkaç sezonluk bir tv dizisi için son derece müsait. http://www.umutcalisan.com/2017/03/icimizdeki-seytan-sabahattin-ali.html
    vega
  3. dün gece bu başlığı arattım ama mobilden çıkmıyor açılmamış olamaz diye düşünmüştüm neyse ki yanılmamışım.

    uzun zamandır listemdeydi ama sıra gelmiyordu bir türlü. keşke bir kaç yıl önce okumuş olsaydım bugün okuduktan sonra neyi daha farklı hissettirdiğini görebilseydim. şimdi okurken bu cümleyi daha önce okusaydım ne hissederdim ne anlardım diye düşünüyorum ama aynı tadı vermiyor kesinlikle. aylardır okumak istediklerimi değil de okumak zorunda olduklarımı okuduğumdan çok iyi geldi, susuzluktan ölürken buz gibi limonata bulmuşum gibi.

    "hiçbir insan seven bir insanın karşısında alakasız olamaz. dünyanın bu en harikulade hadisesi karşısında kimse hareket ihtiyarına malik değildir. buna hakkı yoktur. nasıl muhtaç olduğumuz havayı istemem demeye, mekan içinde bir yer işgal etmekten vazgeçmeye kuvvetimiz yoksa bize verilen aşkı almamaya da iktidarımız yoktur. sizi seviyorum..."
  4. belki çok hoşuma gidebilirdi öncesinde kürk mantolu madonnayı okumasaydım
  5. 10 ekim 2015 günü 13.30 - 15.00 saatleri arasında caddebostan kültür merkezi sanat kütüphanesinde yaratıcı okuma atölyesi gerçekleştirilecek.

    <<<çiğdem odabaşı yönetimindeki yaratıcı okuma atölyeleri eğitimcilere, okumaya farklı bakış açıları kazandırmayı hedefliyor.

    kitaptaki değerlerin grup eşliğinde sorgulanmasıyla çeşitli sonuçlara varmaya ve farklı disiplinlere de uyarlanabilecek yeni yöntem ve yaklaşımlar geliştirmeye yardımcı olmayı hedefleyen atölyemize tüm eğitimci ve kütüphaneciler davetlidir>>>

    etkinlik ücretsiz ancak rezervasyon yaptırmak gerekiyor. eğitimci ve kütüphaneciler için deniyor ancak ben rezervasyon yaptırdım bir problem olmadı.
  6. ömer içimizden birisi, ancak içimizdeki şeytan değildir. bu sefer de suçu ömere atma temayülü oluyor insanda.

    şeytan dışımızda ve yapıp ettiklerimize etkisi içimizdeki şeytanı ikna edebildiği kadar. ikna olmak ise mesuliyet getirir. suç ikna edenin değil, ikna olmuş olanındır.

    bu bir başyapıt, lisede 1-2 kez, üniversitede tekrar okunmalı. sabahattin ali ile insanlar bizim gibi üniversitenin son yıllarında tanışmamalı.

    sabahattin ali, kürk mantolu madonna ile birlikte çok değerli eserler bırakmış geride. ne mutlu ona ve bize.
  7. kürk mantolu madonna'dan daha çok beğendiğim sabahattin ali romanı. tamamen tesadüfler üzerine kurulu olması belki hikayenin gerçekliğine gölge düşürüyor ama asıl anlatılmak istenen farklı olduğu için ayrıntı olarak gördüm bunu. bu kitapta şöyle sert bir cümle geçer :

    !---- spoiler ----!

    bu dünyada yüzüne tükürülmeyecek tek bir insan bile yoktur.

    !---- spoiler ----!
  8. !---- spoiler ----!

    "onu ben çocukluğumdan,
    ilk rüyalardan tanırım.
    yalnız yürüdüğüm zaman
    odur arkamdaki adım.
    onun korkusu,içimde
    ürkek bir dünya yaratan.."

    "evet, evet onun korkusu... içimde bu ürkek dünyayı yaratan onun korkusu... ben bu değilim... ben başka bir şeyler olacağım... yalnız bu korku olmasa... hiçbir şeyi bana tam ve iyi yaptırmayacağına emin olduğum bu şeytandan korkmasam

    !---- spoiler ----!
  9. kürk mantolu madonna’dan daha fazla beğendiğim kitaptır. belki de okuduğum yıllarda kendimde ömer’i görmeme sebep olduğu için daha çok beğenmişimdir. bence bir şaheserdir ve kişinin iyi ve kötünün tanımını yeniden yapma ihtiyacı duymasına neden olur. herkeste değilse de benim gibi kişilerde.

    bir de bu kitap, sabahattin ali’nin hayatı hakkında öğrendiklerimle birleşince daha da gerçek tadı vermiştir bana. almanya’ya eğitime gitmeden önce sabahattin ali ve hüseyin nihal atsız aynı muhiti paylaşan ve hafızam beni yanıltmıyorsa aynı yatakhanede/evde kalan iki arkadaşlardır. eğitime gitmeden önce sabahattin ali’nin siyaseten sol görüşten uzak olduğu ve bu siyasi görüşü almanya eğitimi sırasında benimsediği iddia edilir. bu eserde de almanya eğitimi öncesi yakın çevresinde bulunan türkçü-turancı çevrenin, profesör hikmet bey ve şimdi isimlerini net hatırlamadığım ömer’in birkaç arkadaşı ile tasvir edilmesi atsız ve diğerlerinin kendisine saldırma sebebidir. bu eserden sonra atsız, sabahattin ali’yi döneklik ile itham eder ve onun gayri-müslim köklerini ima eden “kirya sabahattinaki” lakabını kendisine takar.
  10. !---- spoiler ----!

    sonunda macide nin ömere yazdığı bir mektup vardır ki kaç kere okusam bıkmam, deli gibi aşık olduğunu düşündüğün adamdan nasıl uzaklaşılabildiğini öyle güzel cümlelerle verir ki size, bunu ben yaşadım dersiniz. tam ayrılık sonrası okuduğum için muhatabına veresim gelmişti. ama ben kitaplarımı kimseyle paylaşamam ki.

    !---- spoiler ----!