-
- okudum
- okuyorum
- okumak istiyorum
-
youreads puanı (8.85)
"isteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. "
bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor sabahattin ali. aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.
-
her ne kadar kürk mantolu madonnanın gölgesinde kalmış olsa da bana göre ondan daha iyi bir eserdir. çeşitli karakter tahlilleri insana dostoyevski'nin o insanın içine sızan havasını yaşatıyor. ben inanıyorum ki sabahattin ali değil de sabahattinov aliyevski olsaydı bugün her sokakta duvarlar yazılarıyla resimleriyle süslenir, pek çok başkente büstü dikilirdi.
henüz tanımlanamamış bir gizem var bazı yazarlarda. dedim ya tanımlanamamış başka bir şey bu.
kitapta ömer'in o çorap çaldığı pasaj bana `raskolnikov' u hatırlattı. baltayla satıcı kadının kafasını parçaladıktan sonra alt kattaki kapının arkasına saklandığı kısımda kitabı okurken titremiştim. bu duyguyu ömer'in çorap çaldığı sahnede de yaşadım.
madonna gibi kötü sonla bitse de harika bir aşk hikayesine ve vurucu, insanı bir balta gibi ortadan ikiye bölebilecek bir sona sahip kitap.
'' bir kitap kafamıza inen bir balta gibi bizi sarsmayacak ise niye okuyalım ki ? '' franz kafka
kitapta oldukça yabancı kelime var. toplu halde görmek isteyen olur diyerek isteyenler için;
darülfünun üniversite
hakkedilmiş oyulmuş
vehmetmek kuşkuya düşmek
hesabi eli sıkı
harci alem herkese uygun
itiyad alışkanlık
maada gayri, -den başka
tufeylilik asalaklık
mutehakkim baskıcı
istihfaf hor görme
mukaleme konuşma
mubahase söyleşi, diyalog
muhayyile hayal gücü
istidad alışma
müptedi acemi
ekseriya genellikle
vuzuh açıklık
telakki görüş
müşkül zor
hüsnüniyet iyi niyet
suiniyet kötü niyet
muhtelit karma
muvakkat geçici
inzibat düzen
tecessüs merakını gidermeye çalışma
müsterih içi rahat olan
mukabele karşı gelme
muaşaka aşk
emvali metruke sahipsiz eşya
iktifa yetinme
tefekkür düşünme
hodbin bencil
kâri okuyucu
tekamül olgunlaşma
metefekkir düşünür
sûluk bir yola girme
metehakkim baskıcı
şerh açıklama yorumlama
muvafık uygun
istikrah etmek iğrenmek
muvaffak başarmış
muvazi paralel
maişet geçim
etajer raf, taşınabilir dolap
ünsiyet arkadaşlık
hilkat yaradılış
ihsas üstü kapalı anlatma
mihver eksen
hilaf aykırı
şeamet uğursuzluk
ihtizaz titreşim
sarih belirgin
iltihak etmek katılmak
hareket ihtiyarı davranış özgürlüğü
hamakat ahmaklık
yemin kasem yemin sözü
itidal ölçülü olma
tevkifhane hapishane
tevil etme sözü değiştirme
hasbi karşılıksız
zail olmak yok olmak
müspet olumlu
inha etmek önermek
inkişaf gelişim
cerh etmek çürütmek
mühmel önemsemez
mülahaza yorum
iktifa yetinme
vesaik belgeler
muvazene denge
muazzep etmek acı çektirmek
istintak etmek sorgulamak
adese büyüteç
vacib taala allah
ricat yapmak vazgeçmek
cermü meşhuda suç üstü
ufunetli kötü kokulu
teheyyüç heyecan
mütekait emekli
yave saçma sapan söz
magmum tasalı -
kitabın en büyük şanssızlığı yazarının 'kürk mantolu madonna' diye bir kitap daha yazmış olmasıdır. her açıdan muhteşem bu kitap hep kardeşinin gölgesinde kalmış gibi duruyor. okuyunca sabahattin ali'ye olan hayranlığım bir kat daha artmıştı. -
!---- spoiler ----!
"insanların en zayıf tarafları sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır."
!---- spoiler ----! -
!---- spoiler ----!
ben ikide bir böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. bu nefret filan değil. insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. sadece bir yalnızlık ihtiyacı. öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. kafamda, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor. fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. bütün bu beynimden geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. o zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor. zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağının bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmakarışık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek. böyle acz içindeyken odamda her şey bana küçüklüğümü ve zavallılığımı haykırıyor. sokağa fırlıyorum. bir tek yakın çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor. bilmem beni anlıyor musunuz ?
!---- spoiler ----! -
iyilik üzerine de ilginç bir aforizma vardı kitapta, şöyle ki;
"iyilik, kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir."
yani kötülük yapmamakla(yapamamak da olur) kötü olmamak farklı şeylerdir. ha şimdi iyi ne? kötü ne? diye muhabbete girecek olunursa ortalık karışabilir. -
bu kadar çok okunması son 5 yıldır kitap okuyan kişiler arasındaki sabahattin ali okumayani dovuyolarlar algisindan kaynaklanmaktadir.(bkz: kürk mantolu madonna) -
(bkz: içimizdeki şeytan) çok farklı tipteki insanların bir potada eritilmiş halinin portresi.
(bkz: sabahattin ali) kitapta ülkemiz gerçeklerine, insanların zaaflarına ve riyakar hallerine öyle güzel değinmiş ki, kendinizden başlayarak, çevrenizi, davranışlarınızı ve çelişkilerinizi sorgulama ihtiyacı duyuyorsunuz.
kitapta en basit insanların zıpırlıklarına, sözde aydın geçinen kesimin tutarsızlıklarına, onların peşinden sürüklenen cahil gençliğe ve iradesine sahip olamayan insanlara kadar her türlü profilde insanın çırpınışlarına şahitlik ediyorsunuz.
diğer tarafta ise güçlü olan ama aşkı yüzünden teslimiyet içinde bir kadın karakter var. kitabın bence en aklı selim karakteri bedri ise çevresindeki bayağılıkları ve şaklabanlıkları gören ama toplumsal baskılara uğramış birisi.
yani "içimizdeki şeytan" günlük hayatta sürekli karşılaştığımız insanları anlatıyor.
"içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey : hakikatleri görmekten kaçma itiyadı var... hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, (ameriga'nın oyunu) iradesinin üstü tesirlerde arıyoruz "
demişti ömer, kitabı özetleyen paragraf budur bence. -
"isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum:
buna içimdeki şeytan diyordum, müdaafasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum.
hâlbuki ne şeytani azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizde şeytan yok... içimizde acizlik var... tembellik var...
iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçma itiyadı var..." -
'içimizde şeytan yok, aciz var, tembellik var' ı kendime sık sık tekrarlamama sebep olan roman
bir de sanki içimizde şeytan yok, şeytan biziz. -
10 ekim 2015 günü 13.30 - 15.00 saatleri arasında caddebostan kültür merkezi sanat kütüphanesinde yaratıcı okuma atölyesi gerçekleştirilecek.
<<<çiğdem odabaşı yönetimindeki yaratıcı okuma atölyeleri eğitimcilere, okumaya farklı bakış açıları kazandırmayı hedefliyor.
kitaptaki değerlerin grup eşliğinde sorgulanmasıyla çeşitli sonuçlara varmaya ve farklı disiplinlere de uyarlanabilecek yeni yöntem ve yaklaşımlar geliştirmeye yardımcı olmayı hedefleyen atölyemize tüm eğitimci ve kütüphaneciler davetlidir>>>
etkinlik ücretsiz ancak rezervasyon yaptırmak gerekiyor. eğitimci ve kütüphaneciler için deniyor ancak ben rezervasyon yaptırdım bir problem olmadı.