• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.85)
içimizdeki şeytan - sabahattin ali
"isteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. "

bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor sabahattin ali. aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.


  1. biraz uzun ama...

    !---- spoiler ----!

    mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. hayat sana karanlık, manasız gelir. insan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. hava sıkıcı ve manasızdır. ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. insan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz. mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi. bu depresyon kelimesine yapışıp iç sıkıntısının uçsuz bucaksız denizinde bocalarken karşına uzun zamandan beri görmediğin bir ahbap çıkar. kılık kıyafetinin düzgünce olduğunu görür görmez derhal aklına kendi meteliksizliğin gelir ve gafil dostundan, talihin varsa bir iki lira borç alırsın… işte ondan sonra mucize başlar. şiddetli bir rüzgar ruhundan bir sis tabakasını sıyırıp götürmüş gibi içinin birdenbire aydınlandığını, bir hafiflik, bir genişlik duyduğunu görürsün. eski sıkıntı pır deyip uçmuştur. gözlerin etrafa memnuniyetle bakar ve sen de gevezelik edecek bir arkadaş aramaya başlarsın. işte, iki gözüm, ciltlerle kitabın, saatlerce tefekkürün yapamadığı işi iki kirli kağıt başarır. sen ruhumuzun bu kadar ucuz bir bedel mukabilinde takla atmasını haysiyetine yediremediğin için belki daha asil sebepler peşinde koşarsın, gökyüzünde birkaç yüz metre daha yükselen bir bulut, yahut ensene doğru esen serince bir rüzgar, yahut o esnada aklına gelen zekice bir fikir, sana bu değişmenin sebebi gibi görünmek ister. fakat söz aramızda, iş bunun tamamıyla aksinedir, cebimize giren iki lira sayesindedir ki havanın biraz açıldığını görmek, rüzgarın serinliğini hissetmek, hatta akıllıca şeyler düşünmek mümkün olmuştur… kalk, iki gözüm, iskeleye geldik. günün birinde ya çıldıracağız, ya dünyaya hakim olacağız. şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.

    !---- spoiler ----!
  2. okuduktan sonra sevgilime uzun uzun bakıp acaba sonumuz nasıl olacak diye düşünmüştüm. kitap acı verir çünkü size dair bilinmeyenleri yüzünüze acımadan vurur. kesinlikle okunmalı ve hissedilmelidir.
  3. kitabı aldım, selim ileri'ye ait bir önsöz var onu okudum ve okumaktan vazgeçip fırlatıp attım kenara. yky'nı severim sabahattin ali kitaplarını uygun fiyatlara insanlara ulaştırıyor. ama ya arkadaş bir özen gösterin bir spoiler nedir ne değildir, okurları rahatsız eder mi bilin. malesef ağır spoiler olduğunu düşündüğüm bir önsöz ile okumaktan vazgeçtiğim kitap oldu. sittin sene de okuyacağımı sanmıyorum.
  4. "dünyaya hükmetmeye hazırlanıyormuş! dünya kim?.. benden başka dünya var mı? herkesin bir tek dünyası vardır, o da kendisi… üst tarafıyla alakadar olmaya bile değmez… zeki olmak, kuvvetli kafa ve bilgi sahibi olmak neye yarıyor? bizi istediğimiz saadete götüremedikten sonra… zekamız olmasa daha iyiydi. otlar, hayvanlar, bulutlar ve kayalar gibi yaşamak bana daha saadet verici, daha yorgunluksuz, daha manalı geliyor…”
  5. bkz: bu yorumda-->http://youreads.net/yorum/113930 gorulecegi uzere, kurk mantolu madonna ile basladigim donus yolculugumda istanbul'da paris ucagina gecmeden icimizdeki seytan'i da alip yolun kalaninda okuma istegi yaratti haliyle. sabahattin ali'nin etkisine girmistim bir kere, cikmak istememistim belli ki..
    evet, neyseki havaalanindaki kitapcida kendisini buldum ve okumaya basladim.
    yine muthis bir surukleyicilikle kaptirdi kitap kendisine.
    belki beni hikayesi sebebiyle belki de okuma sirasindan dolayi kurk mantolu madonna kadar etkilemedi. ama yine de muthis karakter analizleri sayesinde romandaki karakterlerle hayatimdaki karakterleri ozdeslestirdim kimi noktalarda. daha bir igrendim insanlardan sanirim.
    kim bilir, belki de o yuzden gecen hafta isyerimdeki mudurume resti cektim, kendisinin bencil ve riyakar oldugunu soyledim cekinmeden. :)
    neyse, sonuc olarak sanirim sabahattin ali beni hayatin gercekleriyle, insanlarin gercek yuzleriyle bir kez daha yuzlestirdi ve omuzlarimdan sarsip beni kendime getirdi.
    bu sebepledir ki bu kitap size hayatin bazi gerceklerini hatirlatip sizi sarsabilir..
  6. Her dönem romanı gibi, ülkemizin bugünkü günlerine bir köprü olma niteliği taşıyor. Baktıkça, okudukça şaşırıyorsunuz. 1940 yılından bu yana (kitabın ilk basıldığı yılı, yazıldığı yıl olarak kabul ediyorum) toplumun çarpık ahlak anlayışı, bu anlayışla şekillenen mahalle baskısı, torpil, rüşvet, adam kayırmacılık, bankamatik memurluk, -günümüzdeki karşılığı ile - insanların like alma hevesi, yeteneksiz şairler ve komedyenler, edebiyatın, sanatın ve müziğin yozlaştığına dair sohbetler… Yahu neredeyse 80 senedir bir ülkede hiç mi bir şey değişmez.

    Roman baştan sona kasvetli bir ortamda geçiyor. Bunu anlatımın başarısı olarak söylüyorum; her an kötü bir şey olacak hissi bir türlü yakamı bırakmadı. Kitabı okurken , yine benzer klasiklerden uyarlanan Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu gibi dizilerden sahneler önümden geçip durdu. Hatta zaman zaman 'acaba bu kitabın dizisi neden çekilmedi' diye sordum kendime. Bence birkaç sezonluk bir tv dizisi için son derece müsait. http://www.umutcalisan.com/2017/03/icimizdeki-seytan-sabahattin-ali.html
    vega
  7. dün gece bu başlığı arattım ama mobilden çıkmıyor açılmamış olamaz diye düşünmüştüm neyse ki yanılmamışım.

    uzun zamandır listemdeydi ama sıra gelmiyordu bir türlü. keşke bir kaç yıl önce okumuş olsaydım bugün okuduktan sonra neyi daha farklı hissettirdiğini görebilseydim. şimdi okurken bu cümleyi daha önce okusaydım ne hissederdim ne anlardım diye düşünüyorum ama aynı tadı vermiyor kesinlikle. aylardır okumak istediklerimi değil de okumak zorunda olduklarımı okuduğumdan çok iyi geldi, susuzluktan ölürken buz gibi limonata bulmuşum gibi.

    "hiçbir insan seven bir insanın karşısında alakasız olamaz. dünyanın bu en harikulade hadisesi karşısında kimse hareket ihtiyarına malik değildir. buna hakkı yoktur. nasıl muhtaç olduğumuz havayı istemem demeye, mekan içinde bir yer işgal etmekten vazgeçmeye kuvvetimiz yoksa bize verilen aşkı almamaya da iktidarımız yoktur. sizi seviyorum..."