1. facebook'ta gördüğüm bazı kişilere "beni şöyle iki üç gün hayatınızda tutup kişiliğinize tanık eder misiniz" diye sormak istiyorum ama deli, daha fenası sapık damgası yemekten korkuyorum. gerçi deli damgasından korkuyor değilim, sapık kötü ama. linç ederler adamı.

    bunu neden söylemek istiyorum dersek, profillerinde yaptıkları paylaşımlara bakıyorum, çok sıradışı zevkleri varmış gibi duruyor. o hayatı öyle yansıtırken gerçekte neyi yaşıyorlar görmek istiyorum.
  2. yine bir gün gece zibilyon kez uyanıp uyuyamıyorum...

    günlerdir böyle, günlerdir. geceleri en az 2, fakat son birkaç gecedir 4-5 kez uyanıyorum. sonra saatlerce uyuyamıyorum. bakalım nereye varacak bu iş...
  3. yaz geldi.

    ne zaman yaz gelse, içimde bir şeylerin aşırı yükseldiğini hissederim. sanki, zihnimde gereksiz dozda ilham birikir ve bunları bir düzene sokup da ortaya hiçbir şey çıkaramamak beni çok yıpratır.

    bu yaza girişim oldukça farklı. hayatımda biri var, alışık olduğum bir durum değil. hala ilaç kullanıyor, hala çalışıyorum. hayatım ilerliyor.

    ben? ben de ilerliyor muyum?

    yoksa sadece hayattan geri kalmak mı beni ilerlemeye zorluyor?

    bilmiyorum.

    tüm bildiğim, kendimi hayallerime kapattığım yılların, artık geri dönülmez şekilde arkamda kaldığı. o yolu tükettim, o yoldan bana bir şey çıkmadı işte. bunu niçin kabul edemiyorum?

    neden ne kadar değişirsem değişeyim, içimde bir şey hep aynı? ansızın serotonin seviyem düşüyor ve hop -> birebir eski benim.

    neden? neden aşamıyorum? neden kurtaramıyorum kendimi? kendime kastım mı var?

    depresyondaki birinin yalnızlığını tarif ederken hep "kalabalıklar içinde yalnızlık" gibi laflar kullanırlar. hayır efendim, o kişinin yalnızlığı, kendi kendisini yalnız bırakmasıdır. artık iç sesinizden sıkılmışsanız, kendiniz olmaktan yani, o zaman depresyondaki birinin yalnızlığını çekiyorsunuz demektir.

    neredeyse 3 aydır kendimi böyle hissetmemiştim. son 7-8 senedir en uzun melankolisizliğim 3 ay. kendimle gurur duyuyorum, hiç bu kadar yol kat etmedim.

    beni en çok şaşırtan bu değil, iki duygudurumum arasında geceyle gündüz gibi fark olması. bir yanda her şeyden bıkmış, üstüne yük binmesin diye her daim kambur duran ve kendini yarı yarıya kaosa salan ben; diğer yanda ilişkilerini geliştirip kendine stabil bir hayat kurmaya çalışan ben.

    bu denli hızlı mı geçiş yapmalıydım? 2 günümü aldı. dün, artık perşembe günündeki gibi olmadığımı anlamıştım, bu geceyse haftalardır ilk defa bilgisayar başında kesintisiz bir saatten fazla vakit geçirdim ve gözlerim uykudan yanıncaya kadar uyanık kaldım.

    ah. canım çikolata çekiyor.

    düzenli beslenmeye başlamamın 4. gününde böyle olması bazı şüpheler yaratmadı diyemem, haha. çikolataya dönsem mi?

    içimde bir şeyler yanıyor.
  4. en yakınınızla yeni yerleri keşfedemiyorum, bir uzağınızdakine ise sesim bile ulaşmıyor.
  5. pek bir şey fark etmeyen tartışmalardan sıkıldım, yazılardan da. he ben yazdım diye hepiniz aydınlandınız gerçekten.

    samimiyetsizliklerden tiksinir oldum iyice, böyle "göstereyim ama vermeyeyim" tadında yaşamlardan. sürekli birbirimize belli prosedürlerin ardından bakışlarımızdan.

    sınırları ftak diye aşabilsem çok güzel olurdu.
  6. iki tanıdığım var, biri diğerini sevmiyor, diğerinin bundan haberi var mı bilmiyorum. ikisiyle de iletişim kurmaya çalışıyorum, ikisi de beni sallamıyor. sorsam ikisi de sever beni. aynılar yahu...

    neyse. "bir arkadaşın" örnek teşkil edişiyle matematik eksiklerimi tamamlamaya başladım, ne kadar gider bu kestiremiyorum, ama başladım. bir hedefim de yok onun gibi, sadece içimde ukde kalan şeylerle hesaplaşıyorum.
  7. insanlara hiçbir zaman sempatik gelmedim. saygı duyuldu, "büyümüş de küçülmüş" dendi, akıllı dendi, sesin güzel dendi, o dendi bu dendi ama kimse sempatiklikten söz etmedi.

    ben de hiç öyle biri olmadım. kimseyi sempatik de bulmam aslında, düşününce.

    insanı kendime bağlayan bir muhabbetim yok. ağzım laf yapmaz, dilim sivri değildir, hazırcevaplığım yoktur. böyle birinin muhabbeti de beni "ya bu insanla ikinci kez konuşmalıyım" diye etkilemez.

    bir konu üstüne sohbet edelim, konu ilgimi çekiyorsa dağlar kadar konuşur, anlatırım...
    ...eğer keyfim yerindeyse ve karşımdakinin dinleyeceğine inanıyorsam.

    bu bana ne kazandırdı, ne kaybettirdi bir bakalım senle birlikte okuyucu.

    kendim gibi insanlar buldum, sevdiğimiz konular üstüne saatlerce hiç sıkılmadan sohbet ettik, tartıştık. yakın dostlar edindim. güvenilir insanlar buldum. bildiğimi öğrettim, bilmediğimi dinledim.

    kendim gibi insanlar buluşum bir noktada monotonluğa sürükledi, yeni insanlar tanımak pek çekici değildi. insanlarla sohbetim pek uyuşmadı, genelde asosyaldim. insanlardan etkilenmedim, insanları etkileyemedim.

    hayatımda başkasının varlığını da taşımayı hiç bilmem. yapamam, beceremem. biraz benden önceki girdiyle bağlantılı gibi oldu ama, gerçekten orada bahsi geçen "evlenmemesi ve evlenilmemesi gereken insan"lardan biri benim sanırım.

    sevgi gördüm, saygı gördüm, fakat her nasıl olduysa hayatımda başka birini istemiyorum. yani, istemeyi çok istiyorum, ama öyle bir insanı hayal edemiyorum. iki kişilik yaşayamayacak kadar bencilim ben. bunu kırmayı deneyen bir kişi oldu, o da başaramadı zaten. kırmasını daha çok dilediğim insanlarsa hep uzak durdular.

    hep.

    uzak durmaya devam edin, edin, edin ki sorunu hep kendimde aramaya devam edeyim ben de.

    hep.
  8. yaşadığım için mutlu olan kaç kişi var acaba? veya neden mutlular?

    doğum günüm mutsuz etmemeliydi beni.
  9. öfkem kavurur beni.
    bir kurak sonbahar bekliyor şimdi.
  10. hayattan çıkan çıkana, ben de ha gayret ilgi toplamaya çalışıyorum. böyle yukarıdan ilgi atıyorlar ben elimde sepet sağ sol yapıyorum gibi.

    ağzım terbiyem de bozuldu benim gibi. oh olsun.